3772
yönetimleri zamanında galatasaray genel bir durağanlık için girmiştir. galatasaray'da kuş kıpırdamıyor.
bunu transfer için söylemiyorum. yapamıyor olduklarını zaten biliyorduk. ama bunun üstesinden gelmek için bir çalışma, bir yapılanma yok. işin can sıkıcı olan tarafı bu.
türk sporunun olduğu gibi galatasaray'ın da temelden yapılanmaya, yapısal reformlara ihtiyacı vardı. en azından transfer komitesini profesyonelleştirme yoluna gidebilirdi. sadece transfer dönemlerinde mesai yapan yöneticiler yerine yılın 365 günü mesai yapan profesyonel bir yapılanmaya gidilebilirdi. "scout ekibi var ya?" diyebilirsiniz de, işleri o değil. bu adamların görevi gözlem sadece. herhangi bir adım atma yetkileri yok.
ben tamamen özgün bir şekilde çalışan bir yapılanmadan bahsediyorum. başka takımlarla ilişki kuracak, eğitim merkezleriyle ilişki kuracak, akademilerle ve hatta menecerlerle ilişki kuracak bir yapıdan. bir nevi galatasaray'ın kurumsal olarak bir menecer gibi davranan bir yapısı olmasından bahsediyorum. yeri gelecek 2 sene önceden transfer yapabilecek bir yapıdan. yönetimlerden bağımsız bir yapıdan... sportif direktör de değil demek istediğim. evet, benziyor ama tam olarak değil. fatih terim'in olduğu yerde sportif yetkileri başka bir yere devredemezsiniz.
tabii kimsenin işine gelmez. ee, işin ucunda yapılan transferden kendine pay çıkarmak var.
galatasaray'da hakikaten hiçbir şey olmuyor. ben buna benzer, yapısal bozuklukların önüne geçebilecek şeyler bekliyorum. elbette, benim söylediğim de bozuk bir yapı olabilir. mesele o değil. zaten illaki benim dediğim şeyi yapsınlar demiyorum.
şu anki halimizle sürdürülebilir başarı imkansız. türk futbolu için geçerli bu.
yapısal reform gerekli. ve reformu yapabilecek kapasiteye sahip değiller maalesef. bir geçiş yönetimiydi. kendilerini savunduk. ama artık görev devretmelerinin zamanı geldi. bir geçiş yönetiminin yapacağı bir şey değil, bu.
özellikle mustafa cengiz'i hâlâ sever, sayarım. ama durum bu.
işin ilginç yanı adamları götürecek olan şey transfer olacak. benim asıl sıkıldığım nokta bu. oysa galatasaray'daki problem transfer yapamayan yöneticiler değil, daha temelde bir sorun var. mesela durum öyle bir noktaya geldi ki adamların haklı olduğu konulardan vurulmaya başlandı. bir idari ibrasızlık meselesi var mesela. şimdi dillendirilen şey, meşru olmayan şekilde -nasıl oluyorsa mahkeme zoruyla- yönetimde kaldıklarını söylüyorlar. mahkeme zoruyla meşrusuzluk ne oluyor tam olarak? galatasaray tüzüğü, türk kanununun yanında hiçbir şey. o idari ibrasızlık ise saçmasapan, hukuksuz bir uygulama.
buradan beri gel.
tüzüğün antik. yönetenlerin çağ dışı. yapın dinozor. bireylere çok bağımlısın. dışarıdan yardım almadan sürdürebileceğin bir organizasyonun yok. organizasyonu harbiden çok kötü yahu. çağın gereklerini yerine getirmesi imkansız. çünkü onu başarabilecek kişileri yönetici pozisyonuna getirebilecek bir yapın yok.
gerçi bu yönetim değişse de bir şeylerin değişeceğini pek zannetmiyorum.
değişim rüzgarıyla bir hareketlenme olur. sonra sıradanımıza geri döneriz. bizim yeni sıradanlar üretmemiz lazım oysa ki.
bunu transfer için söylemiyorum. yapamıyor olduklarını zaten biliyorduk. ama bunun üstesinden gelmek için bir çalışma, bir yapılanma yok. işin can sıkıcı olan tarafı bu.
türk sporunun olduğu gibi galatasaray'ın da temelden yapılanmaya, yapısal reformlara ihtiyacı vardı. en azından transfer komitesini profesyonelleştirme yoluna gidebilirdi. sadece transfer dönemlerinde mesai yapan yöneticiler yerine yılın 365 günü mesai yapan profesyonel bir yapılanmaya gidilebilirdi. "scout ekibi var ya?" diyebilirsiniz de, işleri o değil. bu adamların görevi gözlem sadece. herhangi bir adım atma yetkileri yok.
ben tamamen özgün bir şekilde çalışan bir yapılanmadan bahsediyorum. başka takımlarla ilişki kuracak, eğitim merkezleriyle ilişki kuracak, akademilerle ve hatta menecerlerle ilişki kuracak bir yapıdan. bir nevi galatasaray'ın kurumsal olarak bir menecer gibi davranan bir yapısı olmasından bahsediyorum. yeri gelecek 2 sene önceden transfer yapabilecek bir yapıdan. yönetimlerden bağımsız bir yapıdan... sportif direktör de değil demek istediğim. evet, benziyor ama tam olarak değil. fatih terim'in olduğu yerde sportif yetkileri başka bir yere devredemezsiniz.
tabii kimsenin işine gelmez. ee, işin ucunda yapılan transferden kendine pay çıkarmak var.
galatasaray'da hakikaten hiçbir şey olmuyor. ben buna benzer, yapısal bozuklukların önüne geçebilecek şeyler bekliyorum. elbette, benim söylediğim de bozuk bir yapı olabilir. mesele o değil. zaten illaki benim dediğim şeyi yapsınlar demiyorum.
şu anki halimizle sürdürülebilir başarı imkansız. türk futbolu için geçerli bu.
yapısal reform gerekli. ve reformu yapabilecek kapasiteye sahip değiller maalesef. bir geçiş yönetimiydi. kendilerini savunduk. ama artık görev devretmelerinin zamanı geldi. bir geçiş yönetiminin yapacağı bir şey değil, bu.
özellikle mustafa cengiz'i hâlâ sever, sayarım. ama durum bu.
işin ilginç yanı adamları götürecek olan şey transfer olacak. benim asıl sıkıldığım nokta bu. oysa galatasaray'daki problem transfer yapamayan yöneticiler değil, daha temelde bir sorun var. mesela durum öyle bir noktaya geldi ki adamların haklı olduğu konulardan vurulmaya başlandı. bir idari ibrasızlık meselesi var mesela. şimdi dillendirilen şey, meşru olmayan şekilde -nasıl oluyorsa mahkeme zoruyla- yönetimde kaldıklarını söylüyorlar. mahkeme zoruyla meşrusuzluk ne oluyor tam olarak? galatasaray tüzüğü, türk kanununun yanında hiçbir şey. o idari ibrasızlık ise saçmasapan, hukuksuz bir uygulama.
buradan beri gel.
tüzüğün antik. yönetenlerin çağ dışı. yapın dinozor. bireylere çok bağımlısın. dışarıdan yardım almadan sürdürebileceğin bir organizasyonun yok. organizasyonu harbiden çok kötü yahu. çağın gereklerini yerine getirmesi imkansız. çünkü onu başarabilecek kişileri yönetici pozisyonuna getirebilecek bir yapın yok.
gerçi bu yönetim değişse de bir şeylerin değişeceğini pek zannetmiyorum.
değişim rüzgarıyla bir hareketlenme olur. sonra sıradanımıza geri döneriz. bizim yeni sıradanlar üretmemiz lazım oysa ki.
