413
uyku öncesi şekerlemesi yaparken gördüğüm rüya. taze taze:
iskoçya'dayım. 1 ekim 2020 rangers fc galatasaray maçı'nı izleyecek pub arıyorum. içimde de bir endişe "ulan buraya kadar geldik maçı kaçırmayalım."
fakat tüm publar kapalı. hangi kapıdan baş uzatsam "abicim covid nedeniyle kapalıyız" diyor bir iskoç abi.
hay allah dolan dolan stadın etrafında napıcaz ne edicez... yanımda da kız arkadaşım, belli ki ona da mahcup olmuşum, ta iskoçya'ya kadar getirmişim ama maçı izleyemiyoruz.
stadın orda denizli atatürk stadı'nın bilet gişesini fazlaca andıran gişelerin önünden geçerken gençten bir çocuk yaklaşıyor.
abi stada sizi alırım ama bir şartla: bağıracaksınız, tezahürat edeceksiniz.
hemen tamam diyorum, elimi cebime atıyorum, kağıt 1 tl çıkarıyorum(!). çocuk kağıt 1 tl'yi alıp bana penny olarak para üstümü veriyor. neyse stada giriyoruz, bu kez de tt arena'ya fazlaca benzeyen bir stadtayız. maç seyirciliymiş meğer.
bir bakıyorum skorborda milan 2-2 galatasaray yazıyor. hiç yadırgamıyorum. kız arkadaşım golleri atanları okuyor bir yerden: baroş, baroş, kaka... ya da onun gibi bir şeyler. ama baroş'u hatırlıyorum.
bir süre maçı izliyorum baya gerçek zamanlı olarak. etrafımdaki tribünler, taraftarlar, stadın kendisi denizli atatürk stadı'na dönüşüyor ama ben bu dönüşümü pek önemsemiyorum. gayet doğal karşılıyorum.
sonra bizim yedek kulübesine bakıyorum, hasan şaş eşofmanını çıkarıyor, oyuna girecekmiş, ama 2020 hasan şaş'ı.
galiba uyandığımda maçın bitmesine çok az kalmıştı. iyi de oynuyorduk. hasan şaş hamlesi maç uzarsa çok mantıklıydı. aylardır yazmayan, arayıp sormayan eski iş yerinden bir arkadaşın bu saatte kanka nabıyon diye arayacağı tuttu.
gençler maç 80'lere kadar 2-2 gidecek ama bahis tanrıları maç sonucunu görmeme izin vermedi. 3,5 üst, kg vara üç beş atmak lazım.
iskoçya'dayım. 1 ekim 2020 rangers fc galatasaray maçı'nı izleyecek pub arıyorum. içimde de bir endişe "ulan buraya kadar geldik maçı kaçırmayalım."
fakat tüm publar kapalı. hangi kapıdan baş uzatsam "abicim covid nedeniyle kapalıyız" diyor bir iskoç abi.
hay allah dolan dolan stadın etrafında napıcaz ne edicez... yanımda da kız arkadaşım, belli ki ona da mahcup olmuşum, ta iskoçya'ya kadar getirmişim ama maçı izleyemiyoruz.
stadın orda denizli atatürk stadı'nın bilet gişesini fazlaca andıran gişelerin önünden geçerken gençten bir çocuk yaklaşıyor.
abi stada sizi alırım ama bir şartla: bağıracaksınız, tezahürat edeceksiniz.
hemen tamam diyorum, elimi cebime atıyorum, kağıt 1 tl çıkarıyorum(!). çocuk kağıt 1 tl'yi alıp bana penny olarak para üstümü veriyor. neyse stada giriyoruz, bu kez de tt arena'ya fazlaca benzeyen bir stadtayız. maç seyirciliymiş meğer.
bir bakıyorum skorborda milan 2-2 galatasaray yazıyor. hiç yadırgamıyorum. kız arkadaşım golleri atanları okuyor bir yerden: baroş, baroş, kaka... ya da onun gibi bir şeyler. ama baroş'u hatırlıyorum.
bir süre maçı izliyorum baya gerçek zamanlı olarak. etrafımdaki tribünler, taraftarlar, stadın kendisi denizli atatürk stadı'na dönüşüyor ama ben bu dönüşümü pek önemsemiyorum. gayet doğal karşılıyorum.
sonra bizim yedek kulübesine bakıyorum, hasan şaş eşofmanını çıkarıyor, oyuna girecekmiş, ama 2020 hasan şaş'ı.
galiba uyandığımda maçın bitmesine çok az kalmıştı. iyi de oynuyorduk. hasan şaş hamlesi maç uzarsa çok mantıklıydı. aylardır yazmayan, arayıp sormayan eski iş yerinden bir arkadaşın bu saatte kanka nabıyon diye arayacağı tuttu.
gençler maç 80'lere kadar 2-2 gidecek ama bahis tanrıları maç sonucunu görmeme izin vermedi. 3,5 üst, kg vara üç beş atmak lazım.