8
sosyalizmi dantelden,popo renginden ve dinlenen müzik tarzından ibaret sananlar için elbette ki geçersizdir.
yüzeyselliğin sonu yok pek tabi.
endüstriyel futbolun vahşi kapitalizmin forveti olduğu bir gerçek, karşı çıkmaya çalışırken saçmalamayı denemeyeceğim ben de, yeterince yapılmış zira. ancak, galatasaray'ın 2000 yılında avrupa kupası kazanması, ezilenlerin; dünya'nın ezen kapitalist devletleri karşısındaki duruşunun sportif alanda bir yansımasıydı.
futbol asla sadece futbol olmadığı için, insanlığın varoluş mücadelesini yeşil zemin üzerinde yorumlamak da mümkün. doğuya ait bir güç (bkz: galatasaray), emperyalizmin kare ası, ispanyol, italyan, fransız ve ingiliz ekiplerini üst üste devirerek kupaya uzanıyordu. fransızların afrika kökenli, ispanyolların latin amerika kökenli, ingilizlerin anzak ve kelt kökenli asimilasyonlarının futbol takımlarına sirayet ettiği böylesi bir dönemde, galatasaray bu işi birkaç devşirilmemiş yabancı ve bolca türk oyuncu ve türk teknik direktör ile başarmıştı.
bu yüzdendir ki galatasaray'ın 2000 zaferleri, takımlara siyasi bir kimlik yüklememekle beraber, politik zeminde yorum alabilecek içeriğe sahiptir. bu zaferler galatasaray'ı yekten sosyalist yapmaz. iddia eden yok. ancak bir söylemin, bir eylemin , bir düşüncenin ifşası olarak kıymet taşır.
2000 yıllarına atıfta bulunmamın amacı; klüp kimliklerinin, taraftar profilinin ve siyasi konjonktürün işaret ettiği nokta sosyalizm mücadelesi olmasa bile, gerçekleştirilen işlerin sosyalist bir felsefeye atıf, sosyalist düşünceye bir örnek, sosyalist mücadeleye bir dayanak olabileceğini vurgulamaktı. bu yüzden uzun tuttum.
kimse rijkaard'ın galatasaray'ı sosyalist bir eski doğu avrupa cska'sı, lokomotiv'i yaptığını düşünmüyor zaten. ben dahil. ancak takımda yarattığı hava, sağladığı dayanışma, emeğe gösterdiği saygı ve aşıladığı mücadeleci ruh sosyalizmin unsurlarıdır. rijkaard sosyalist olsun olmasın, futbol takımımızın oyuncuları sosyalist olsun olmasın fark etmez. takımın ruhu sosyalist bir mücadele verir şartlara gelmiştir. vurgulanan budur. ve tabii ki popolarla alakası yoktur.
yüzeyselliğin sonu yok pek tabi.
endüstriyel futbolun vahşi kapitalizmin forveti olduğu bir gerçek, karşı çıkmaya çalışırken saçmalamayı denemeyeceğim ben de, yeterince yapılmış zira. ancak, galatasaray'ın 2000 yılında avrupa kupası kazanması, ezilenlerin; dünya'nın ezen kapitalist devletleri karşısındaki duruşunun sportif alanda bir yansımasıydı.
futbol asla sadece futbol olmadığı için, insanlığın varoluş mücadelesini yeşil zemin üzerinde yorumlamak da mümkün. doğuya ait bir güç (bkz: galatasaray), emperyalizmin kare ası, ispanyol, italyan, fransız ve ingiliz ekiplerini üst üste devirerek kupaya uzanıyordu. fransızların afrika kökenli, ispanyolların latin amerika kökenli, ingilizlerin anzak ve kelt kökenli asimilasyonlarının futbol takımlarına sirayet ettiği böylesi bir dönemde, galatasaray bu işi birkaç devşirilmemiş yabancı ve bolca türk oyuncu ve türk teknik direktör ile başarmıştı.
bu yüzdendir ki galatasaray'ın 2000 zaferleri, takımlara siyasi bir kimlik yüklememekle beraber, politik zeminde yorum alabilecek içeriğe sahiptir. bu zaferler galatasaray'ı yekten sosyalist yapmaz. iddia eden yok. ancak bir söylemin, bir eylemin , bir düşüncenin ifşası olarak kıymet taşır.
2000 yıllarına atıfta bulunmamın amacı; klüp kimliklerinin, taraftar profilinin ve siyasi konjonktürün işaret ettiği nokta sosyalizm mücadelesi olmasa bile, gerçekleştirilen işlerin sosyalist bir felsefeye atıf, sosyalist düşünceye bir örnek, sosyalist mücadeleye bir dayanak olabileceğini vurgulamaktı. bu yüzden uzun tuttum.
kimse rijkaard'ın galatasaray'ı sosyalist bir eski doğu avrupa cska'sı, lokomotiv'i yaptığını düşünmüyor zaten. ben dahil. ancak takımda yarattığı hava, sağladığı dayanışma, emeğe gösterdiği saygı ve aşıladığı mücadeleci ruh sosyalizmin unsurlarıdır. rijkaard sosyalist olsun olmasın, futbol takımımızın oyuncuları sosyalist olsun olmasın fark etmez. takımın ruhu sosyalist bir mücadele verir şartlara gelmiştir. vurgulanan budur. ve tabii ki popolarla alakası yoktur.