• 289
    dün oynadığımız neftçi bakü maçıyla ilgili türkiye’deki bütün spor yazarlarını okudum. tv’deki yorumcuları da dinledim. sosyal medyayı da didik-didik ettim. yaptıkları iki şey var. spikerler gibi maçın gollerini ve önemli anlarını anlatmak bir de genel ifadelerle şu futbolcu diriydi şu futbolcu hatalıydı gibi değerlendirmeler yapmak. türk futbolunun geri kalmasının bir nedeni de işte bu medya. futbolu, futbolcuyu, teknik ve taktik detayları, oyun kurgularını, takım ruhu ve taraftar gibi detayları sadece yüzeysel bilgilerle değerlendiren medyanın spora ve özel olarak futbola katkıda bulunmaları imkansız. ülkemizde spor yazarlığı yok futbol yazarlığı var ve futbol yazarları da işi taraftar gibi görüyor, eğlencelik iş gibi değerlendiriyor. doğrusu ne olmalı? doğrusu eleştiri ve kritiklerle futbolcuya, teknik heyete, taraftara ve yöneticilere ve de tüm spor kamuoyuna hatalarını, yanlışlarını göstermek, ne yapmaları gerektiğini salık vermektir. yoksa maçın önemli anlarını zaten izleyen herkes görüyor. bu nedenle bundan sonra maçların ertesi gün kritik yapmaya karar verdim. ilk kritiğime de neftçi bakü maçıyla bismillah diyorum.

    rakip takım seviye olarak türkiye 1. ligi seviyesinde. orta sahadaki kaptan emin makhmudov ile laval ve golü atan siyahi oyuncu dışında oyuna değer katan futbolcusu yok. kalecileri ile ilgili değerlendirme yapmak ise imkansız! emin makhmudov yaratılan iki tehlikeli pozisyonun hazırlayıcısı ve golle sonuçlanan kornerin kullanıcısıydı. oyun görüşü mükemmel bir futbolcu. orta sahada pasları incelik doluydu. yaşı henüz 28 ve spartak moskova ile boavista formaları giymiş. türk takımlarına duyrulur. ben olsam galatasaray’a getiririm. eğer fizik kalitesini dünkü gibi üst seviyede olursa belhanda’dan daha faydalı olur.

    bizim takımın oyununda ise iki husus dikkatimi çekti. rakip hücumlarında, top ayağında olan futbolcuların uzun pas yapmasına izin verdik (neftçi’nin isabetli uzun pas yapacak oyuncusu olmadığından önemli sıkıntı yaşamadık ama bu diğer takımlar için geçerli olmayacaktır) ve belhanda’nın oyunu bozmasına ve maç ritmini bulmamızı engellemesine seyirci kaldık. bu iki eleştiri fatih hoca’ya. birinci hastalık yıllardır devam ediyor. bizim bu zaafımızı iyi gören club burugge teknik direktörü, geçen sezon oynadığımız iki maçta da bol bol defans arkasına uzun paslar attırdı ve tehlikeli pozisyonlar yarattı. o iki maçı hatırlayanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. belhanda’ya gelince; bizim kanayan yaramız belhanda. gaziantep maçında çok iyi oynadı (yalnız gaziantep’ten yediğimiz golde luyindama’dan daha büyük bir hatası vardı) dünkü maçta ise çok kötüydü ve oyunumuzu bozdu. belhanda arkası dönük top al-ma-ma-lı. hele baskı gördüğü anlarda ona asla böyle toplar atılmamalı çünkü %100 kaptırıyor ve rakibini de takip etmiyor. etmeyince de takımın orta sahası kırılgan hale geliyor. üstelik belhanda çok sık top kaybediyor. savunması da kötü olunca orta sahayı rakibe kaptırmış oluyoruz. iyi olduğu zaman fark yaratıyor ama beş maçtan birinde iyi oluyor dördünde vasatın altına düşüyor.

    belhanda’nın yerinde oynayacak futbolcunun üç önemli özelliği olmalı. kolay top kaybetmemeli, çalım yeteneği iyi olmalı, kaptırdığı topları takip etmeli. derin pas ve şut konusunu yazmaya gerek duymuyorum çünkü onlarsız sekiz numara olmaz zaten.

    ben şu birinci sıkıntının üzerinde durmak istiyorum. rakip geriden hücum başlattığında, defansımızın arkasına uzun paslar atmasını engellemek için ne yapmalıyız?

    bu sorunun cevabı şudur. hücum futbolcularımız uzun pası engelleyecek ölçüde rakibin önünü kapatmalı. ne kadar basit değil mi? evet çok basit ama biz bunu yıllardır başaramıyoruz.:) kapat önünü yan pas yapmak zorunda kalsın. zaten o zaman pozisyon almış rakip yeniden organize olmak zorunda kalır, kalınca da yeni pozisyon alıncaya kadar iş işten geçer. tabi rakibin uzun pas yeteneğine sahip futbolcularını kapatıp yeteneksiz olanlarıyla topu kullanma zorunda bırakılması da başka bir yöntem. sabri bizdeyken rakiplerin yaptığı gibi. (herkesi kapat sabriyi serbest bırak nasıl olsa kuşlara atacak topu)

    bu hususlar dışında ilk iki maçta göze batacak sıkıntımız yoktu. hızlı paslaşma yapamadık ama rakibin seviyesine göre gerektiği kadar yaptık diyebilirim. gaziantep maçındaki kadar hızlı oynasak maç daha farklı biterdi. geçen sezonun en büyük zaafı yavaş paslaşma ve gereğinden fazla pas yapmamızdı. çok şükür bu sezon kurtulduk o zaafımızdan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın