53
gönlümüzdeki galatasaray seviyesi ise gerçekteki galatasaray seviyesi arasındaki farkı anlayarak açıklamamız gereken seviyedir.
gönül isterdi ki takımımız hem idari hem de teknik açıdan, seneler içerisinde bir sisteme sahip olarak iyi yönetilsin ama maalesef son 20 senedir, dönem dönem sıçrayışlar olsa da geriye gittik hep. burada taraftar olarak realiteden uzak ve fazlası ile hayalci bir tutum takınır olduk.
mevcut şartlar altında nedir galatasaray seviyesi, nelere göre belirlenir, kıstasları nelerdir ?
şapkamızı dürüstçe önümüze koymalıyız; biz, avrupa futbolu açısından 3.sınıf bir futbol ülkesiyiz. her şeyden önce, ülke olarak bir sistemimiz yok ve ülkenin geri kalanında olduğu gibi kötü, daimi olarak iyiyi de bozdu ve bozuyor. öyleyse avrupa ile kıyaslandığımızda seviyemiz kötü; son 10 senede avrupa’da aldığımız neticelere bakarsak durum hiç iç açıcı değil, son 2 sene ise rezalet. evet galatasaray olarak biz avrupa fatihi olmayı, sadece türkiye sınırları içerisinde değil uluslararası müsabakalarda da başarılı olmayı ilke edinmiştik ama gidişatımız, hayallerimizle hiç uyumlu değil. eğer realiteyi hayallere yaklaştıramıyorsak doğru hayaller kurmalıyız.
öncelikle türkiye’deki futbol takımı şubelerinin bağlı oldukları spor klüpleri dernek statüsü ile yönetiliyor ki bu da modern zamanlara uygun olmayan, profesyonellikten uzak, klüpleri adeta iç ranta açık soyulacak çaresizlikte bırakan bir yapıya neden oluyor. düzenli başkanlık seçimleri maalesef klüplerin sisteminin oturmamasına, yönetimsel anlamda profesyonel olmayan insanların kritik kararlar almalarına olanak sağlıyor. örneğin bir yönetimin aldığı kredi kararının 5 sene sonraki yönetim tarafından sorgulanması mümkün olmuyor çünkü gerçek anlamda kimse hesap vermiyor.
olayın saha içi kısmına gelirsek eğer, ülkemizde her konuda olduğu gibi futbolda da gündelik başarı, sistem sahibi olmaktan ve sisteme yatırım yapmaktan önemli tutuluyor. başarı bugün gelsin, yarını ise yarın düşünürüz zihniyeti devam ediyor. sistemlerin kişilerden önemli olmadığı tüm organizasyonlarda olduğu gibi takımlarda da kişiler kurtarıcı-kanaat önderi-suçun temeli-günah keçisi oluyor çünkü sistemsizlik ilgiyi daima insanlara yöneltiyor. ülkemizdeki insanların çok büyük bir kısmının duygusal, bilgisiz ya da yarı bilgili ve tek taraflı teslimiyetçi bir taraftarlığı olduğu için, bir mevkide olan herkes taraftarı çok iyi manipüle edebiliyor.
gelelim ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri olan geçmişte yaşama sendromuna. ülkemizdeki insanlar, alt yapılarını bilmedikleri geçmişe karşı büyük bir aidiyet hissediyorlar çünkü bugünü mutlu geçmeyen insanlar daima geçmişe sarılıp, geçmişten bir şeylere tutunmak istiyorlar. bugün neden geçmişten daha başarısız olunduğuna dair gelen sorulara ise her zaman dış faktörleri belirterek sorumluluğu üstlenmiyorlar.
tüm bunları belirtme nedenim ise “ galatasaray seviyesi “ kavramının gerçek ve mevcut durumunu iyi anlamak ve geleceğe yönelik doğru bir hareket noktası oluşturmak. kendisine galatasaraylıyım diyen herhangi birinin, herhangi bir spor dalında galatasaray’ın birinci olmasını istemeyeceğine dair şüphe duymadan şunu sormak istiyorum:
gerçekten, yarıştığımız her alanda birinci olabilecek yeterliliğimiz var mı ?
maalesef herhangi bir yeterliliğimizin iyi olduğunu düşünmüyorum. bu gidişatın da daimi şekilde bizi çukura çektiğini görmemek için de ciddi derecede kör olmak gerektiği kanısındayım.
milyar türk lirası borcu olan bir klübün bir an önce profesyonel şekilde yönetilmesi gerekiyor; profesyonel yönetim ise oluşturulması için öncelikle zaman harcanmalı ve verimli meyveleri için en az 3-4 sene beklenilmesi gereken bir olgu. ülkemizde ise başarı için 3-4 sene beklemek hele de futbolda bunu beklemek imkansız. dolayısı ile bugün başarılı olmak istememiz, maalesef geleceğimizden çalıyor ve her zaman övündüğümüz “ galatasaray seviyesi “ gittikçe düşüyor.
içinde bulunduğumuz durumda gelecek sezon için takımın hem kadro yaş ortalamasının ciddi derecede düşürülmesi, hem kadro maliyetinin azaltılması, hem başarıya aç genç ve sisteme tabii olabilecek oyuncuların takımımıza kazandırılması gerekiyor ama biz hala arda ile uğraşıyor, arda üzerinden aslında geçmiş zihniyetle savaşıyoruz. dünya transfer piyasasında sürekli olarak genç futbolcular cüzii bedellere transfer oluyor ve biz 2-3 sene sonra, zamanında bu adamı almadık diye hayıflanıyoruz çünkü sistemimiz yok.
yönetim rantı-adamcılık-evlatçılık-menajer komisyonu eksenlerinde yaptığımız hareketler bizi iyice batırıyor maalesef ve bu gidişle de seviyemiz gittikçe dip noktaya ulaşacak.
unutmamalıyız; bir zincirin en zayıf yeri, en zayıf halkasıdır.
gönül isterdi ki takımımız hem idari hem de teknik açıdan, seneler içerisinde bir sisteme sahip olarak iyi yönetilsin ama maalesef son 20 senedir, dönem dönem sıçrayışlar olsa da geriye gittik hep. burada taraftar olarak realiteden uzak ve fazlası ile hayalci bir tutum takınır olduk.
mevcut şartlar altında nedir galatasaray seviyesi, nelere göre belirlenir, kıstasları nelerdir ?
şapkamızı dürüstçe önümüze koymalıyız; biz, avrupa futbolu açısından 3.sınıf bir futbol ülkesiyiz. her şeyden önce, ülke olarak bir sistemimiz yok ve ülkenin geri kalanında olduğu gibi kötü, daimi olarak iyiyi de bozdu ve bozuyor. öyleyse avrupa ile kıyaslandığımızda seviyemiz kötü; son 10 senede avrupa’da aldığımız neticelere bakarsak durum hiç iç açıcı değil, son 2 sene ise rezalet. evet galatasaray olarak biz avrupa fatihi olmayı, sadece türkiye sınırları içerisinde değil uluslararası müsabakalarda da başarılı olmayı ilke edinmiştik ama gidişatımız, hayallerimizle hiç uyumlu değil. eğer realiteyi hayallere yaklaştıramıyorsak doğru hayaller kurmalıyız.
öncelikle türkiye’deki futbol takımı şubelerinin bağlı oldukları spor klüpleri dernek statüsü ile yönetiliyor ki bu da modern zamanlara uygun olmayan, profesyonellikten uzak, klüpleri adeta iç ranta açık soyulacak çaresizlikte bırakan bir yapıya neden oluyor. düzenli başkanlık seçimleri maalesef klüplerin sisteminin oturmamasına, yönetimsel anlamda profesyonel olmayan insanların kritik kararlar almalarına olanak sağlıyor. örneğin bir yönetimin aldığı kredi kararının 5 sene sonraki yönetim tarafından sorgulanması mümkün olmuyor çünkü gerçek anlamda kimse hesap vermiyor.
olayın saha içi kısmına gelirsek eğer, ülkemizde her konuda olduğu gibi futbolda da gündelik başarı, sistem sahibi olmaktan ve sisteme yatırım yapmaktan önemli tutuluyor. başarı bugün gelsin, yarını ise yarın düşünürüz zihniyeti devam ediyor. sistemlerin kişilerden önemli olmadığı tüm organizasyonlarda olduğu gibi takımlarda da kişiler kurtarıcı-kanaat önderi-suçun temeli-günah keçisi oluyor çünkü sistemsizlik ilgiyi daima insanlara yöneltiyor. ülkemizdeki insanların çok büyük bir kısmının duygusal, bilgisiz ya da yarı bilgili ve tek taraflı teslimiyetçi bir taraftarlığı olduğu için, bir mevkide olan herkes taraftarı çok iyi manipüle edebiliyor.
gelelim ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri olan geçmişte yaşama sendromuna. ülkemizdeki insanlar, alt yapılarını bilmedikleri geçmişe karşı büyük bir aidiyet hissediyorlar çünkü bugünü mutlu geçmeyen insanlar daima geçmişe sarılıp, geçmişten bir şeylere tutunmak istiyorlar. bugün neden geçmişten daha başarısız olunduğuna dair gelen sorulara ise her zaman dış faktörleri belirterek sorumluluğu üstlenmiyorlar.
tüm bunları belirtme nedenim ise “ galatasaray seviyesi “ kavramının gerçek ve mevcut durumunu iyi anlamak ve geleceğe yönelik doğru bir hareket noktası oluşturmak. kendisine galatasaraylıyım diyen herhangi birinin, herhangi bir spor dalında galatasaray’ın birinci olmasını istemeyeceğine dair şüphe duymadan şunu sormak istiyorum:
gerçekten, yarıştığımız her alanda birinci olabilecek yeterliliğimiz var mı ?
maalesef herhangi bir yeterliliğimizin iyi olduğunu düşünmüyorum. bu gidişatın da daimi şekilde bizi çukura çektiğini görmemek için de ciddi derecede kör olmak gerektiği kanısındayım.
milyar türk lirası borcu olan bir klübün bir an önce profesyonel şekilde yönetilmesi gerekiyor; profesyonel yönetim ise oluşturulması için öncelikle zaman harcanmalı ve verimli meyveleri için en az 3-4 sene beklenilmesi gereken bir olgu. ülkemizde ise başarı için 3-4 sene beklemek hele de futbolda bunu beklemek imkansız. dolayısı ile bugün başarılı olmak istememiz, maalesef geleceğimizden çalıyor ve her zaman övündüğümüz “ galatasaray seviyesi “ gittikçe düşüyor.
içinde bulunduğumuz durumda gelecek sezon için takımın hem kadro yaş ortalamasının ciddi derecede düşürülmesi, hem kadro maliyetinin azaltılması, hem başarıya aç genç ve sisteme tabii olabilecek oyuncuların takımımıza kazandırılması gerekiyor ama biz hala arda ile uğraşıyor, arda üzerinden aslında geçmiş zihniyetle savaşıyoruz. dünya transfer piyasasında sürekli olarak genç futbolcular cüzii bedellere transfer oluyor ve biz 2-3 sene sonra, zamanında bu adamı almadık diye hayıflanıyoruz çünkü sistemimiz yok.
yönetim rantı-adamcılık-evlatçılık-menajer komisyonu eksenlerinde yaptığımız hareketler bizi iyice batırıyor maalesef ve bu gidişle de seviyemiz gittikçe dip noktaya ulaşacak.
unutmamalıyız; bir zincirin en zayıf yeri, en zayıf halkasıdır.