516
şimdi efendim, benim sık sık arkadaşlarımla yakın çevremle filan bir şiir polemiğim olur. kendileri artık biraz odun olduklarından mıdır yoksa şiir sevmemek bir şekilde “havalı” bir şeye dönüştüğünden midir ya da artık kötü şiir okumaktan ipleri kopardıklarından mıdır bilinmez bir şekilde bir şiir polemiği olur. “ben anlamıyorum” filan derler, bilirsiniz.
ben de çok şiir bilmem. ama mesela iyi şiiri biraz anlarım, biraz herkes anlar. çok iyi şiir zaten herkesi tavlar. bu şiir odunlarının özel bir direnci oluyor, illa ki hissetmemeye beğenmemeye hazır oluyorlar.
eğer samimiyetle sorup “ ya iyi şiir varsa göstersene” derlerse okuttuğum bir kaç şiirden birinin yazarı ve onun ölüm yıldönümü üzerine uzattıkça uzatıyorum.
saat beş karıcığım.
dışarıda susuzluğu
acayip fısıltısı
toprak damı
ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran bir sakat ve sıska atıyla
yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.
bugün de apansız gece olacaktır.
bir ışık dolaşacak yanında sakat sıska atın
ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan bu ümitsiz tabiatın
ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır
yine o malum sonuna erdik demektir işin
yani bugün de mükemmel bir sıla özlemi için
yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam
ben,
ben içerideki adam
yine mutad hünerimi göstereceğim
ve çocukluk günlerimin ince sazıyla suzinak makamından bir şarkı ağzıyla
yine billahi kahredecek dil-i naşadımı
seni böyle uzak,
seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi kafamın içinde duymak.
*mutad:olağan
*dil-i naşad: kederli gönül
ben de çok şiir bilmem. ama mesela iyi şiiri biraz anlarım, biraz herkes anlar. çok iyi şiir zaten herkesi tavlar. bu şiir odunlarının özel bir direnci oluyor, illa ki hissetmemeye beğenmemeye hazır oluyorlar.
eğer samimiyetle sorup “ ya iyi şiir varsa göstersene” derlerse okuttuğum bir kaç şiirden birinin yazarı ve onun ölüm yıldönümü üzerine uzattıkça uzatıyorum.
saat beş karıcığım.
dışarıda susuzluğu
acayip fısıltısı
toprak damı
ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran bir sakat ve sıska atıyla
yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.
bugün de apansız gece olacaktır.
bir ışık dolaşacak yanında sakat sıska atın
ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan bu ümitsiz tabiatın
ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır
yine o malum sonuna erdik demektir işin
yani bugün de mükemmel bir sıla özlemi için
yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam
ben,
ben içerideki adam
yine mutad hünerimi göstereceğim
ve çocukluk günlerimin ince sazıyla suzinak makamından bir şarkı ağzıyla
yine billahi kahredecek dil-i naşadımı
seni böyle uzak,
seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi kafamın içinde duymak.
*mutad:olağan
*dil-i naşad: kederli gönül