• 1086
    maç tipik kadıköy deplasmanı şeklinde başladı: fenerbahçe kalesinde çok ciddi pozisyonları cömertçe harcadık ve kalemize ilk kez gelmeleri de penaltı ve golle sonuçlandı. fakat onyekuru hemen her koşusunda kaleci ile karşı karşıya kalıyordu ve fenerbahçe deplasmanında ilk kez geri düşmüyorduk. aklıma sow ve alex'ten yediğimiz akıl dışı goller ile 2-0 geri düşmemize rağmen 2-2'yi yakaladığımız 17 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı gelmişti ve içimde tarifsiz bir umut vardı.

    nitekim donk da bomboş vurduğu kafa ve attığı golle bu umudu perçinledi. ilk yarıyı geride bitirmemek çok önemliydi ve artık ikinci yarıya çok daha motive ve istekli başlayabilirdik.

    falcao'nun penaltısı ise sanırım bu maçı hatırlayınca aklıma gelen ilk anı olacak. çünkü evin içinde televizyonun karşısında ne yapacağımı, nasıl duracağımı bilemedim. totem için televizyona sırtımı mı dönmeliydim, yoksa gözümü kırpmadan falcao'nun vuruşunu mu izlemeliydim? hangisini yaparsam atma ihtimalimiz daha yüksekti? olur da izlersem ve kaçırırsa kendimi suçlardım fakat sonra "bu maçı bu golle kazanırsak canlı izlemediğine pişman olmayacak mısın?" dedim kendi kendime ve izledim.

    sonuç: "falcao geldi. falcao. falcao golü attı!"

    tüm bunların yanında kadıköy galibiyetinin bizim için en büyük anlamı şampiyonluk yarışında zorlu bir deplasmanı kayıpsız geçmekti elbette. çünkü oynanan oyunu ve fenerbahçe'nin dağınık görüntüsünü düşündüğümüzde 1 puan bile çok yazık olurdu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın