• 6139
    yaşım dolayısıyla galatasaray ile ilgili canlı olarak ilk hatırladıklarım mario jardel ve george hagi'ydi. 7 yaşında olduğum dönemlerde uefa kupası, hakan şükür ve fatih terim'i de anımsıyordum ancak onlarla tam olarak fatih hoca'nın 2.döneminde tanışmıştım.

    6-9 yaşım, sonradan geriye dönük izlemelerim dışında çok karışıktı açıkçası. perezler, berkant göktanlar, abel xavier, de boer, bratu gibi bir sürü gerekli gereksiz oyuncular. 2002 yılıydı sanırım alsancak'ta ailecek yürürken bir mekanın televizyonundan arif'in gol attıktan sonra iki elini açıp koştuğunu hatırlıyorum. 6 kasım'da babam bizden uzakta olduğu için telefonla arayıp sormuştu maç ne olur diye, ben de: "biz başlarsak kazanırız" cevabını vermiştim. o zamanlar maça başlayanın avantajlı olduğunu sanıyordum.* skoru öğrenince çok üzüldüğümü hatırlıyorum. "sergen atıp şampiyonluk geldiğindeyse" fenerli babamın yanında bir lokalda hüngür hüngür ağlamış eve gidince yatağıma gitmiştim direkt. kırmızı cl logosu, olimpiyat stadı, tromsö, meşhur paf takım, 2005 türkiye kupası. denizli golü yazdığında mondi, şaş, şükür ve diğerlerini komşunun tv'sinden izleyip gururlanmıştım, evdeki hemen herkes fenerbahçeli idi çünkü. dediğim gibi babam galatasaraylı değil ve o yıllarda "sen nasıl cimbomlu oldun" diye sorduklarında çocuk aklım işte "buradan" diyip kalbimi gösterirdim. hep gurur duydum galatasaraylı olmakla. galatasaray, türkiye'nin gençlerine umut veren, avrupa ve dünya kapısını açan ve yol gösteren en büyük oluşumlardan biridir. misyonu ve vizyonu böyle olmasaydı belli bir yaştan sonra takım tutmayı bırakırdım diye düşünüyorum.

    gelelim, çocukluk dönemlerimin aslında çoğunda bulunmayan, bulunduğu dönemde ise başarısız(?) sayılan, neredeyse tüm ömrünü galatasaray'a vermiş fatih terim'e.
    2000-2002 ve 2004-2011 arası bizimle olmadığı dönemlerde 2001 ve 2002 cl turları , 3.yıldız , 2006 ve 2008 şampiyonluklarımız var. ama bu 7-8 yılda içerde dışarda kötü yönetilen, ekonomik olarak batma eşiğini bile geçmiş, rakibinin ekonomik yükselişi karşısında tabiri caiz ise sönük diyebileceğimiz bir galatasaray görülüyordu. 2011 yılı itibariyle bu döngüyü hoca, yönetim, doğru sayılabilecek oyuncu tercihleri ve taraftar ile tekrar tersine çevirdik ve psikolojik üstünlüğü geri aldık.

    fatih terim... bir kaç yıl öncesine kadar babasıyla hiç anlaşamayan bir insandım. çok kızardım ona; eğitimsiz, argo ve dediğim dedik olduğu için. en küçük yaşlarımdan beri kendilerine olan sevgimi babama olan sevgime benzetiyorum. bizi bırakıp demirörenle masaya oturdukları o günden sonra "nerede kalmıştık?" diyene kadar kızgın ve kırgındım bir çoğumuz gibi. milli takım olayları olduğunda daha da soğumuştum kendisinden. ama diyorum ya aileden birine kızgınlığımı daimi yapamıyorum, kırgınlık oluyor en fazla, gönüller alınana kadar.

    "galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." baba gündüz

    “maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir.“ ali sami yen

    ali sami yenlerin, baba gündüzlerin yarattığı o his takımının, o vizyonun; yaşayan en büyük galatasaray figürü kendileri. "en büyük hedefimiz 4. yıldız" diyenlerin karşısında "hayallerim var..." diyendir. biliyorum ki bugün en az bizim kadar üzgün, hayalkırıklığı içinde ve en az bizim kadar düşünüyor galatasaray'ı. ve işleri yoluna koyacaktır bir şekilde.

    kişisel olarak, galatasaray'a hizmet etmenin, siyasilere, medyaya ve bir çok etkene karşı; aileye sahip çıkmaktan başka bir yolunun olmadığını düşünüyorum. kol kırılık yen içinde kalır sözünden feyz alarak, içeride ailenin hatalarına çözüm bulmaya çalışıp, dışarıda herkese karşı dimdik ve beraber durmaktan daha doğru bir yolumuz bulunmamakta.
    en dibe de batsak "aile her şeydir" abiler.

    galatasaray,
    #sonsuza kadar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın