54
6-20 yaş aralığında içinde bulunduğum taraftar grubu..
yeni jenerasyonlara çok mutsuz ve tahammül edilemez geliyor muhtemelen ama hiç ama hiç öyle değildi.
tam olarak şunu gördük ve yaşadık: şampiyonluktan ve kupalardan arındırılsa bile galatasaray armasının ve topluluğunun bir ağırlığı, kalitesi ve mutluluk verici özelliği vardır. o şampiyonluksuz geçen uzun dönemde kalıcı başarı üzerine kafa patlatıldı, rasyonel ve sürdürülebilir yatırımlar yapıldı. ultraslan bile bir uzun bir proje ve kafa patlatma ürünüdür şimdi olmadık kişilerin elinde kalmış olsa bile.
sabahın köründen kuyruğa girmek, salaş fakat samimi esnaf yerlerinden toplanıp bir şeyler yiyip içmek, şimdi akıldışı gelen mesafeleri grup olarak beraber yürümek, gündeme uygun konularda popüler şarkılardan besteler yapıp tribüne benimsetmek vs gibi şeyler yapılırdı. maçlarda o zaman spor yazarı olan metin oktay, doğan ( koloğlu) ağbi, yalçın granit gibi efsenelere rastlardın, beyoğlun’da galatasaray lisesi karşısında saygı duruşundaki baştan aşağı sarı-kırmızı giyinmiş efsane amigo, çiçek şevkiyi görürdün. ayı gökmen, garrincha öner, raşit, fatih, hosiç, piç arif, kaptan cüneyt gibi renkli futbolcular başarı olmasa da seyir olarak zevk verirdi.
hepimizde futbolu bilirdik ve severdik, ne de olsa arsa da yetişmiştik, en olmadık ortamda bile 4 taş bir top bulsak bir minyatür kaleye geçilirdi hemen. sanırım galatasaray tutkusu ve futbol sevgisi içimizdeki o erkek çocuğu hep yaşatırdı. bir de sınıf, etnik, sosyal, ekonomik farklar önemsenmezdi, yok niteliğindeydi.
fenerle rekabette şartlar çoğunlukla aleyhimizeydi. bir dönem stadımız yoktu, antreman tesisleri kötüydü. özelikle 12 eylül sonrası darbeci paşaların hepsi fenerliydi. ispanyada militarist franco’nun kayırılan real madridinin tıpa tıp iz düşümüydü fenetbahçe. ordunun savaş uçakları ile bonservisler yetiştirilir, fener başkan ve yöneticilerine devlet ihaleleri verilir, hakemlerin çoğu ordu çıkışlı olduğu için maçlardan sonra fenerli paşalarına gidip tekmil verirlerdi. emniyet, polis, vs hep onların yanındaydı.spor basınında geçmişi tekin olmayan erdoğan şenay çevresinde, milliyet gazetesi spor servisi merkezli fenerbahçe lobisi vardı. her hafta toplanırlardı erdoğan şenay tesislerinde gündemi belirlemek için. onun için doğru yanlış bilmem ama bu zorbalığından ve kayırılmasından ötürü hepimizin içinde bu hakedilmiş ve altı dolu kurumsal fener nefreti vardı. bu yazdıklarımın bu yaşta doğru mesaj vermediğinin farkındayım , tersini yazmak isterdim ama kurumsal olarak fenerden iğrenirim ve nefret ederim.
ama fenerlilerle bugünkü gibi ayrışıp düşman olmamıştık, aynı tribünde maç seyredip karşılıklı atıştıktan/ küfürleştikten sonra hafta sonu beraber maçta yapar, eğlenirdik. sanırım insan ve kurumu ayrıştırabiliyorduk.
neyse uzun oldu, hoşunuza giderse ara ara yazarım yine.
yeni jenerasyonlara çok mutsuz ve tahammül edilemez geliyor muhtemelen ama hiç ama hiç öyle değildi.
tam olarak şunu gördük ve yaşadık: şampiyonluktan ve kupalardan arındırılsa bile galatasaray armasının ve topluluğunun bir ağırlığı, kalitesi ve mutluluk verici özelliği vardır. o şampiyonluksuz geçen uzun dönemde kalıcı başarı üzerine kafa patlatıldı, rasyonel ve sürdürülebilir yatırımlar yapıldı. ultraslan bile bir uzun bir proje ve kafa patlatma ürünüdür şimdi olmadık kişilerin elinde kalmış olsa bile.
sabahın köründen kuyruğa girmek, salaş fakat samimi esnaf yerlerinden toplanıp bir şeyler yiyip içmek, şimdi akıldışı gelen mesafeleri grup olarak beraber yürümek, gündeme uygun konularda popüler şarkılardan besteler yapıp tribüne benimsetmek vs gibi şeyler yapılırdı. maçlarda o zaman spor yazarı olan metin oktay, doğan ( koloğlu) ağbi, yalçın granit gibi efsenelere rastlardın, beyoğlun’da galatasaray lisesi karşısında saygı duruşundaki baştan aşağı sarı-kırmızı giyinmiş efsane amigo, çiçek şevkiyi görürdün. ayı gökmen, garrincha öner, raşit, fatih, hosiç, piç arif, kaptan cüneyt gibi renkli futbolcular başarı olmasa da seyir olarak zevk verirdi.
hepimizde futbolu bilirdik ve severdik, ne de olsa arsa da yetişmiştik, en olmadık ortamda bile 4 taş bir top bulsak bir minyatür kaleye geçilirdi hemen. sanırım galatasaray tutkusu ve futbol sevgisi içimizdeki o erkek çocuğu hep yaşatırdı. bir de sınıf, etnik, sosyal, ekonomik farklar önemsenmezdi, yok niteliğindeydi.
fenerle rekabette şartlar çoğunlukla aleyhimizeydi. bir dönem stadımız yoktu, antreman tesisleri kötüydü. özelikle 12 eylül sonrası darbeci paşaların hepsi fenerliydi. ispanyada militarist franco’nun kayırılan real madridinin tıpa tıp iz düşümüydü fenetbahçe. ordunun savaş uçakları ile bonservisler yetiştirilir, fener başkan ve yöneticilerine devlet ihaleleri verilir, hakemlerin çoğu ordu çıkışlı olduğu için maçlardan sonra fenerli paşalarına gidip tekmil verirlerdi. emniyet, polis, vs hep onların yanındaydı.spor basınında geçmişi tekin olmayan erdoğan şenay çevresinde, milliyet gazetesi spor servisi merkezli fenerbahçe lobisi vardı. her hafta toplanırlardı erdoğan şenay tesislerinde gündemi belirlemek için. onun için doğru yanlış bilmem ama bu zorbalığından ve kayırılmasından ötürü hepimizin içinde bu hakedilmiş ve altı dolu kurumsal fener nefreti vardı. bu yazdıklarımın bu yaşta doğru mesaj vermediğinin farkındayım , tersini yazmak isterdim ama kurumsal olarak fenerden iğrenirim ve nefret ederim.
ama fenerlilerle bugünkü gibi ayrışıp düşman olmamıştık, aynı tribünde maç seyredip karşılıklı atıştıktan/ küfürleştikten sonra hafta sonu beraber maçta yapar, eğlenirdik. sanırım insan ve kurumu ayrıştırabiliyorduk.
neyse uzun oldu, hoşunuza giderse ara ara yazarım yine.