• 1495
    ilginçtir ama beni galatasaraylı yapan şeylerin başında gelir. rahmetli babanem ve dedem karşıda otururdu. koca mustafapaşa'dan çıkardık yola her haftasonu, erkenden, e5'te daha trafik başlamadan. haliç'i geçtiğimiz andan itibaren cama dayardım ellerimi, burnumu, nefesimi ve heyecanla beklerdim o hayatımda gördüğüm en büyük yapıyı görmeyi. yavaş yavaş belirirdi annemin önündeki pencereden rüzgarda savrulan, zamanla camdaki buhuya çizmeye başlayacağım galatasaray bayrağı. kalbim küt küt atardı, çünkü belki bu sefer yeni açık'ın merdiven boşluklarından görebilirdim yeşil sahayı, üzerinde top oynayanları. hep kıyısından, köşesinden görebilmiştim içerisini ama her seferinde daha da tecrübeleniyordum, nereye bakmam gerektiğini öğreniyordum. ama hiç bir zaman da göremedim. hep bir hayal, hep bir rüya oldu benim için, orada oynayan futbolcular ne şanslıydı, ne şanlıydı gözümde. ben küçücük bir çocuktum onlarsa kocaman bir stadta kocaman adamlardı, arkalarında 25 bin kişi. ne kadar çoktu ya 25 bin kişi? sene 98, 6 yaşındayım dedim ki ben galatasaraylıyım. sonra uefa kupası geldi, süper kupa geldi, ama benim aklım hep o stada girip, o tribünde maç izlemekteydi. 2001 yılında babam aldı beni yanına arkadaşlarıyla oturttu eski açığa. yıllar sonra yıkılana kadar belki de bütün koltuklarına oturdum en az birer kez. sonra çocukluğumla birlikte o da geçmişte kaldı, her gün hatırlanmak üzere.
App Store'dan indirin Google Play'den alın