497
futbol adına çok keyifli geçmeyen maç, bir futbolsever olarak bu bir gerçek. klasik olarak hocalar ve çoğu yorumcu, lig bu kritiklik düzeyine gelmişken iyi futbol beklememek lazım kafasındalar ama avrupa liglerinde de bolca kritik şampiyonluk derbileri izliyoruz, orgazm ediyor oynanan oyun. maalesef ülkemizde şu kaliteye yaklaşacak adım dahi atılamıyor, gündemimiz hep başka olduğundan. sezon ağustosta başlar, ekime kadar hava sıcak, kampta yeni kondüsyon yükledik, transferler hazır değil denir iyi futbol beklenmez. kasım aralıkta avrupa maçları, takvim sıkışık, hava soğur iyi futbol beklenmez. ocak'da devre arası, hop tekrar form tutman beklenir. nisan mayıs kritik haftalara girilir, herkes can derdinde iyi futbol beklenmez, ne hikmetse beklenemiyor hiç...
bir galatasaray taraftarı olarak bakılınca da, çok daha net bir skor alabileceğimiz bir derbiden, klasikleşen 2-0 beşiktaş galibiyeti çıkararak istediğimizi aldık ve şampiyonluk meşalesini resmen yakmış olduk. camiamızın winner özelliği maç öncesi en büyük avantajımızdı, yine de top yuvarlak, hiç başımıza gelmedi demek gelmeyeceği anlamına gelmiyordu, ama istikrarı sürdürmüş olduk. hatta skor da 3. kez 2-0 oldu bu son haftalardaki iç saha beşiktaş maçlarımızda. skoru artırmak için çok müsait pozisyonlar da bulduk ama belhanda ve diagne'yle pek mümkün olmuyor, hakikaten değişik tipte herifler. fatih hoca da bana göre linnes'i çok geç aldı, onun erken girişiyle çok daha fazla kontra atak yapabilirdik. kagawa'nın girişiyle beşiktaş topu tamamen aldı, bu da rakip hocanın bizim lehimize yaptığı büyük hataydı, çok geç aldı adamı oyuna. neyse ki muslera'nın güven vermesiyle, herhangi bir korku yaşamadan maçı da idare ederek bitirdik. hepsinin ayaklarına sağlık, taraftar atmosferi de tv'den hiç fena görünmüyordu, şu birlikteliği yakalamış galatasaray, bugün kralı gelse istediği skoru alırdı zaten. rakiplerimiz bu gerçeği ısrarla kabul etmiyor, hadi tabi ki onlar da takımlarını en az bizim kadar destekliyor, tabi ki iddialı gelecekler, ama hakaret eder, aşağılar tarzda yorumlar yapmalarını çok garipsiyorum. benim karşımda fatih hoca gibi bir rakip olsa, artık çenemi kapatırım, rakibe sataşmam. kaçıncı kez ağızlarına vurdu hala daha ''modası geçti ya, feth bitince o da bitti ya, gaz ya'' tarzı embesil cümleler kurabiliyorlar. bu tavırları bizi ve hocayı çok daha agresif, çok daha konsantre hale getiriyor, tam tersi işimize yarıyorlar aslında, haberleri yok anasını satiyim.
son olarak takımla ilgili bir yorumum olacak. tudor ile kurulan bu kadro, 2 yıldır gelip gidenlerle belli bir standart yakaladı, çoğu oyuncu da aynı kalmakla beraber. iç sahada baskılı oyun, deplasmanlarda vasat futbol. zaman zaman yan top zafiyeti, tudor zamanında büyük maç tutukluğu gibi özellikler sergilediler. özellikle ortasaha oyuncularımız, gamsızlık eleştirileri de aldı bence haklı olarak. benim gözümde de bu kadro, oyun disiplini, haksızlığa reaksiyon gösterme gibi özelliklerden yoksun bir grup. hatta bu konularda gördüğüm en kötü galatasaray kadrolarından biri bile diyebilirim. sezonun ilk yarısında belhanda'nın o malum taç pozisyonunda oyunda kalmamasını da çok eleştirmiştim, fakat bugün beni bu konuda şaşırttılar. attığımız 2 golde de beklenmeyecek şekilde 'oyun kuralları çerçevesinde' kurnazlık sergilediler ve üst düzey kontra ataklarla golleri bulduk. vallahi teşekkürler, cidden etkilendim.
bir galatasaray taraftarı olarak bakılınca da, çok daha net bir skor alabileceğimiz bir derbiden, klasikleşen 2-0 beşiktaş galibiyeti çıkararak istediğimizi aldık ve şampiyonluk meşalesini resmen yakmış olduk. camiamızın winner özelliği maç öncesi en büyük avantajımızdı, yine de top yuvarlak, hiç başımıza gelmedi demek gelmeyeceği anlamına gelmiyordu, ama istikrarı sürdürmüş olduk. hatta skor da 3. kez 2-0 oldu bu son haftalardaki iç saha beşiktaş maçlarımızda. skoru artırmak için çok müsait pozisyonlar da bulduk ama belhanda ve diagne'yle pek mümkün olmuyor, hakikaten değişik tipte herifler. fatih hoca da bana göre linnes'i çok geç aldı, onun erken girişiyle çok daha fazla kontra atak yapabilirdik. kagawa'nın girişiyle beşiktaş topu tamamen aldı, bu da rakip hocanın bizim lehimize yaptığı büyük hataydı, çok geç aldı adamı oyuna. neyse ki muslera'nın güven vermesiyle, herhangi bir korku yaşamadan maçı da idare ederek bitirdik. hepsinin ayaklarına sağlık, taraftar atmosferi de tv'den hiç fena görünmüyordu, şu birlikteliği yakalamış galatasaray, bugün kralı gelse istediği skoru alırdı zaten. rakiplerimiz bu gerçeği ısrarla kabul etmiyor, hadi tabi ki onlar da takımlarını en az bizim kadar destekliyor, tabi ki iddialı gelecekler, ama hakaret eder, aşağılar tarzda yorumlar yapmalarını çok garipsiyorum. benim karşımda fatih hoca gibi bir rakip olsa, artık çenemi kapatırım, rakibe sataşmam. kaçıncı kez ağızlarına vurdu hala daha ''modası geçti ya, feth bitince o da bitti ya, gaz ya'' tarzı embesil cümleler kurabiliyorlar. bu tavırları bizi ve hocayı çok daha agresif, çok daha konsantre hale getiriyor, tam tersi işimize yarıyorlar aslında, haberleri yok anasını satiyim.
son olarak takımla ilgili bir yorumum olacak. tudor ile kurulan bu kadro, 2 yıldır gelip gidenlerle belli bir standart yakaladı, çoğu oyuncu da aynı kalmakla beraber. iç sahada baskılı oyun, deplasmanlarda vasat futbol. zaman zaman yan top zafiyeti, tudor zamanında büyük maç tutukluğu gibi özellikler sergilediler. özellikle ortasaha oyuncularımız, gamsızlık eleştirileri de aldı bence haklı olarak. benim gözümde de bu kadro, oyun disiplini, haksızlığa reaksiyon gösterme gibi özelliklerden yoksun bir grup. hatta bu konularda gördüğüm en kötü galatasaray kadrolarından biri bile diyebilirim. sezonun ilk yarısında belhanda'nın o malum taç pozisyonunda oyunda kalmamasını da çok eleştirmiştim, fakat bugün beni bu konuda şaşırttılar. attığımız 2 golde de beklenmeyecek şekilde 'oyun kuralları çerçevesinde' kurnazlık sergilediler ve üst düzey kontra ataklarla golleri bulduk. vallahi teşekkürler, cidden etkilendim.