245
canlı izleme şansına sahip olduğum maç. açıkça söylemek gerek bu sezon oynadığımız en kötü maçlardan biri, belki de en kötüsü bu maçtı.
bizim bu sene topu ayağımıza aldığımızda en çok kullandığımız silah benim nazarımda şu: bekleri adeta orta saha gibi öne ve içeri sokuyoruz. sağ kanattan anlatmak gerekirse feghuli ve mariano karşılıklı oyunu kurabildigği zaman işlemin devamında başladıkları noktanı tam tersinde buluyorlar. ama resmen mariano içeride kalıyor. böylece feghuli koşarak boş alana top almaya çalışıyor. çünkü plan doğru olursa ağırlık oluşan ağırlık merkezinden dolayı bir boşluk oluşuyor. bu noktada ya içeri giriyoruz ya da bir 2li daha kuruyoruz. genelde bu noktada u,un zamandır feghuli belhanda bağı gerçekten sağlam. zaten bu iş işe yaramazsa ya mariano arkaya kaçıyor ya da taç çizgisinde topla buluşuyor. orta bulursa orta açıyor yoksa geri dönüyor.
benzeri husus sol kanatta da geçerli ancak genelde orada onyekuru olduğu için daha standart bir oyun oluyor. ya onyekurunun dibe ve sonra arka içeriye yerden topu çıkarmasını deniyoruz ya da bu tehdittenn kaynaklı oluşan boşluğa sol bek kaçıyor.
ama genel itibariyle bekleri toplu topsuz ileri ve içeri gönderdiğimiz söylenebilir bence. bu yeterlidir yetersizdir o başka konu. ben bu sene çoğu kişinin aksine fatih hocanın söylendiği kadar formsuz olduğunu düşünmesem de bu oyunun daha net, daha mekanize ve renkli olmasını bekliyordum. neyse o başka konu.
devam etmeden şunu da yazmak istiyorum. bizim en büyük sıkıntılarımızdan biri yavaş oynamamız. bunun tam sebebini kestiremiyorum. acaba mesafelerde mı sorun var? siz bir birinize yakın durduğunuzda rakip de yakın durmuş oluyor. alanlar daha kapalı oluyor yani paslaşması daha zor oluyor. ya da fatih hoca bunu zorlanıyor mu? bilmiyorum.
maça dönersek onyekurunun yokluğunda fatih hoca belhanda'yı sol tarafa koydu. altındaki mantığı anlayabiliyorum aslında. 2 kanatta da bir organizatör olsun emre de onlara yardım etsin. akının devamında da emre diagne'ı ikilesin. maç öncesi bana bu söylesen mantıksız bulmazdım basit bir izleyen olarak yalan olmasın. ama bu en temelinde feghuli belhanda ilişkisini bitirmek oldu. bunun dışında emre 360 derecede sıkıntı yaşadı (daha önce de çok yaşamıştı), belhanda da tek koridorda rahat edemedi (belki bu maçlıktır sadece, daha önce bu tarz görevlerde nasıl performans verdi bilmiyorum.). zaten fatih hoca ilk yarının 2. bölümünde emre ile belhanda'nın yerini değiştirdi ve takım daha rahatladı.
şimdi bu maçta benim planlarla açıklayamadığım bir sıkıntı vardı. amiyane tabirle leyla gibiydi bizim topçular. bu tarz konuşmayı hiç sevmesem de kafalarını veremiyor gibiydiler. ilk yarı bir bölümde 3 tane aynı pozisyondan yedik. önlem hatası diye düşündüm önce ama pozisyonlarda biz paralize olmamıştık. maçın içinde de bu tarz bir mayhoşluk vardı. bir spor psikoloğuna "bunun derbiyle bir ilişkisi var mı?" diye sormak çok isterdim. zira o maç 2 koçun bir birini ittirmesi gibiydi. deliği bulan devam edecekti. daha önemlisi o maça çok yükselmiştik ve sonu psikolojik olarak yıpratıcı oldu. böyle bir duygusal dalgalanmanın bu maça etkisi ne oldu çok merak ediyorum.
sonuç: bu maçın ne kadar inceleme değeri var kestiremiyorum. çünkü benim daha önce algılayamadığım kadar yüksek bir tuhaf hal vardı takımda. hani bahar depresyonu denen bir hadise var ya. işte bahar depresyonu her yerde gibiydi.
bizim bu sene topu ayağımıza aldığımızda en çok kullandığımız silah benim nazarımda şu: bekleri adeta orta saha gibi öne ve içeri sokuyoruz. sağ kanattan anlatmak gerekirse feghuli ve mariano karşılıklı oyunu kurabildigği zaman işlemin devamında başladıkları noktanı tam tersinde buluyorlar. ama resmen mariano içeride kalıyor. böylece feghuli koşarak boş alana top almaya çalışıyor. çünkü plan doğru olursa ağırlık oluşan ağırlık merkezinden dolayı bir boşluk oluşuyor. bu noktada ya içeri giriyoruz ya da bir 2li daha kuruyoruz. genelde bu noktada u,un zamandır feghuli belhanda bağı gerçekten sağlam. zaten bu iş işe yaramazsa ya mariano arkaya kaçıyor ya da taç çizgisinde topla buluşuyor. orta bulursa orta açıyor yoksa geri dönüyor.
benzeri husus sol kanatta da geçerli ancak genelde orada onyekuru olduğu için daha standart bir oyun oluyor. ya onyekurunun dibe ve sonra arka içeriye yerden topu çıkarmasını deniyoruz ya da bu tehdittenn kaynaklı oluşan boşluğa sol bek kaçıyor.
ama genel itibariyle bekleri toplu topsuz ileri ve içeri gönderdiğimiz söylenebilir bence. bu yeterlidir yetersizdir o başka konu. ben bu sene çoğu kişinin aksine fatih hocanın söylendiği kadar formsuz olduğunu düşünmesem de bu oyunun daha net, daha mekanize ve renkli olmasını bekliyordum. neyse o başka konu.
devam etmeden şunu da yazmak istiyorum. bizim en büyük sıkıntılarımızdan biri yavaş oynamamız. bunun tam sebebini kestiremiyorum. acaba mesafelerde mı sorun var? siz bir birinize yakın durduğunuzda rakip de yakın durmuş oluyor. alanlar daha kapalı oluyor yani paslaşması daha zor oluyor. ya da fatih hoca bunu zorlanıyor mu? bilmiyorum.
maça dönersek onyekurunun yokluğunda fatih hoca belhanda'yı sol tarafa koydu. altındaki mantığı anlayabiliyorum aslında. 2 kanatta da bir organizatör olsun emre de onlara yardım etsin. akının devamında da emre diagne'ı ikilesin. maç öncesi bana bu söylesen mantıksız bulmazdım basit bir izleyen olarak yalan olmasın. ama bu en temelinde feghuli belhanda ilişkisini bitirmek oldu. bunun dışında emre 360 derecede sıkıntı yaşadı (daha önce de çok yaşamıştı), belhanda da tek koridorda rahat edemedi (belki bu maçlıktır sadece, daha önce bu tarz görevlerde nasıl performans verdi bilmiyorum.). zaten fatih hoca ilk yarının 2. bölümünde emre ile belhanda'nın yerini değiştirdi ve takım daha rahatladı.
şimdi bu maçta benim planlarla açıklayamadığım bir sıkıntı vardı. amiyane tabirle leyla gibiydi bizim topçular. bu tarz konuşmayı hiç sevmesem de kafalarını veremiyor gibiydiler. ilk yarı bir bölümde 3 tane aynı pozisyondan yedik. önlem hatası diye düşündüm önce ama pozisyonlarda biz paralize olmamıştık. maçın içinde de bu tarz bir mayhoşluk vardı. bir spor psikoloğuna "bunun derbiyle bir ilişkisi var mı?" diye sormak çok isterdim. zira o maç 2 koçun bir birini ittirmesi gibiydi. deliği bulan devam edecekti. daha önemlisi o maça çok yükselmiştik ve sonu psikolojik olarak yıpratıcı oldu. böyle bir duygusal dalgalanmanın bu maça etkisi ne oldu çok merak ediyorum.
sonuç: bu maçın ne kadar inceleme değeri var kestiremiyorum. çünkü benim daha önce algılayamadığım kadar yüksek bir tuhaf hal vardı takımda. hani bahar depresyonu denen bir hadise var ya. işte bahar depresyonu her yerde gibiydi.