101
lisecilerin karanlık yüzlerini çok net ortaya koymuş olan genel kuruldur.
bu genel kurul "fetö'nün fenerbahçe'den 'bilmemkaç' milyon dolar istediğini ben biliyorum" diyen duygun yarsuvat'ı,
başarısızlıklarını saymaya, kepazeliklerini unutmaya imkan olmayan dursun özbek'i,
tarihin en başarısız başkanı rahmetli özhan canaydın'ı rahat rahat ibra etmiştir.
bu başkanların söylemlerinden, icraatlerinden, mali tablolarından, duruşlarından, üsluplarından rahatsızlık duymamışlardır. duysalar dahi gizli gizli toplantılar yapıp, örgütlenecek kadar ileri gitmemişlerdir.
iki başkana ise net bir şekilde organize bir kıyım gerçekleştirmişlerdir. ünal aysal ve mustafa cengiz.
ikisinin de ortak ve birbirine zıt bazı özellikleri var. ünal aysal mustafa cengiz'den daha tecrübeli bir yönetici olduğu için yaşanan süreci fark etmiş ve kendi istifa ederek çekilmiştir. çünkü anlamıştır ki devam etse o da şu an mustafa cengiz'in yaşadığı gibi organize bir çete tarafından ibrasızlıkla görevden uzaklaştırılacaktı.
mustafa cengiz yönetiminin yanlışları olmuştur, tepkimizi çeken söylemleri olmuştur, bunlara eyvallah. fakat bunların hiçbirisi, görev süresini bitirmeden apar topar görevden alınıp, sonunda ne olacağı bilinmeyen ve kulübün "galatasaray sahipsiz kalmaz" gibi saçma bir klişeyle sürükleneceği kaos ortamına mahkum edilmesini gerekli kılmaz. hele ki şampiyonluk mücadelesi verdiğimiz şu dönemde, 6 puan farkı kapatmak için kenetlenmemiz gereken bir dönemde bu süreci savunabilecek hiçbir argüman haklı ve objektif değildir.
şu an kulübün nasıl bir sürece sürüklendiğiyle başkanın hatalarını bir tarafa koyduğumuz zaman kesinlikle bir haksızlık olduğu ortada. demek ki iş iyi-kötü yönetilmek değil. çünkü ortada düzeltilemeyecek bir sorun yok. çok daha kötülerinin de ibra edildiğini söylemiştik. demek ki sorun bundan çok farklı. burada kişisel husumetler, çıkarlar, ego savaşları, art niyet, kulübün geleceğini ikinci plana atarak başka hesaplar peşinde koşmak var.
adnan polat da ibra edilmedi, ses çıkarmadık. çünkü ibra olmayı hak etmiyordu. ama ibra edilenleri görünce şu an verilen karar cidden kulüp tarihinde kara bir lekedir. yine de bu liseci kesimin nasıl insanlar ve nasıl bir topluluk olduğunu ortaya koymuş oldu. tüm liselileri kast etmiyorum, dar bir kafayla kulübe pranga vuran zihniyetten bahsediyorum. artık tarafar mustafa cengiz özelinden çıkıp kendi kimliğini ve ağırlığını ortaya koymalıdır. bir kişinin suyuna gidilmediği zaman kaybedilebilecek kadar hafif bir koltuk değildir galatasaray başkanlığı. bunu hissettirecek olan da taraftardır. yaşlısı genci, o genel kurulda koltuk işgal eden herkesin bunu bilmesi, bilmiyorsa öğrenmesi gerekiyor. zamanı geldi...
bu genel kurul "fetö'nün fenerbahçe'den 'bilmemkaç' milyon dolar istediğini ben biliyorum" diyen duygun yarsuvat'ı,
başarısızlıklarını saymaya, kepazeliklerini unutmaya imkan olmayan dursun özbek'i,
tarihin en başarısız başkanı rahmetli özhan canaydın'ı rahat rahat ibra etmiştir.
bu başkanların söylemlerinden, icraatlerinden, mali tablolarından, duruşlarından, üsluplarından rahatsızlık duymamışlardır. duysalar dahi gizli gizli toplantılar yapıp, örgütlenecek kadar ileri gitmemişlerdir.
iki başkana ise net bir şekilde organize bir kıyım gerçekleştirmişlerdir. ünal aysal ve mustafa cengiz.
ikisinin de ortak ve birbirine zıt bazı özellikleri var. ünal aysal mustafa cengiz'den daha tecrübeli bir yönetici olduğu için yaşanan süreci fark etmiş ve kendi istifa ederek çekilmiştir. çünkü anlamıştır ki devam etse o da şu an mustafa cengiz'in yaşadığı gibi organize bir çete tarafından ibrasızlıkla görevden uzaklaştırılacaktı.
mustafa cengiz yönetiminin yanlışları olmuştur, tepkimizi çeken söylemleri olmuştur, bunlara eyvallah. fakat bunların hiçbirisi, görev süresini bitirmeden apar topar görevden alınıp, sonunda ne olacağı bilinmeyen ve kulübün "galatasaray sahipsiz kalmaz" gibi saçma bir klişeyle sürükleneceği kaos ortamına mahkum edilmesini gerekli kılmaz. hele ki şampiyonluk mücadelesi verdiğimiz şu dönemde, 6 puan farkı kapatmak için kenetlenmemiz gereken bir dönemde bu süreci savunabilecek hiçbir argüman haklı ve objektif değildir.
şu an kulübün nasıl bir sürece sürüklendiğiyle başkanın hatalarını bir tarafa koyduğumuz zaman kesinlikle bir haksızlık olduğu ortada. demek ki iş iyi-kötü yönetilmek değil. çünkü ortada düzeltilemeyecek bir sorun yok. çok daha kötülerinin de ibra edildiğini söylemiştik. demek ki sorun bundan çok farklı. burada kişisel husumetler, çıkarlar, ego savaşları, art niyet, kulübün geleceğini ikinci plana atarak başka hesaplar peşinde koşmak var.
adnan polat da ibra edilmedi, ses çıkarmadık. çünkü ibra olmayı hak etmiyordu. ama ibra edilenleri görünce şu an verilen karar cidden kulüp tarihinde kara bir lekedir. yine de bu liseci kesimin nasıl insanlar ve nasıl bir topluluk olduğunu ortaya koymuş oldu. tüm liselileri kast etmiyorum, dar bir kafayla kulübe pranga vuran zihniyetten bahsediyorum. artık tarafar mustafa cengiz özelinden çıkıp kendi kimliğini ve ağırlığını ortaya koymalıdır. bir kişinin suyuna gidilmediği zaman kaybedilebilecek kadar hafif bir koltuk değildir galatasaray başkanlığı. bunu hissettirecek olan da taraftardır. yaşlısı genci, o genel kurulda koltuk işgal eden herkesin bunu bilmesi, bilmiyorsa öğrenmesi gerekiyor. zamanı geldi...