• 357
    ilkokul ikinci sınıfta ramazan isimli, artvinli bir arkadaşım vardı. böyle ufak, tefek ama her sınıf maçını organize eden, fırlama ama yine de sevilen elemanları vardır ya. hah işte onlardan. biz ramazan ile iyi arkadaştık. ramazan ise trabzonspor taraftarıydı. ramazan o yaşında neler görüp geçirdiyse holiganlığı üst düzeyde yaşayıp okula da bordo mavi bere takarak falan geliyordu. sınıf maçlarında da kah hami, kah ise selahattin falan oluyordu. ulan biz hagi falan diyoruz ya adam selahattin deyince ufaktan acımayla karışık bir sempati oluştu bende. adamdaki yüce gönüllülüğe bak amk. hagi karşısına selahattin kınalı koyup rekabeti de bırakmıyor. neyse. o ara bunlar bizi sami yen'de 3-5 mi ne mağlup ettiler bir de. o maçın sabahı ramazan, adeta bir kanaat önderi gibi tamamen savunması çökmüş olan beni trabzonspor'un renklerine bağlayıveriyordu. sözde artık akdenizli bir trabzon neferiydim ama üstüme giydiğim yeni gömlek çok dardı amk. hani ne yaparsam yapayım sarmıyordu beni 8 yaşımda olsam bile. öğle tenefüsüne kadar ramazan'ın işaret ettiği, trabzon ile alay eden iki çocuğu beraberce pataklama görevini yerine getirmiştik ama içimden gelen "la ne trabzonu amk?" isyanına da engel olamıyordum. neyse öğle tenefüsünde eteğimdeki taşları ramazan'a dökerek "bu ilişkinin uzun süremeyeceğini" kendisine bildirmiştim. ramazan çok ters cevaplar verince de acı kuvvetimi kullanarak ramazan'ı da dövüp tekrar galatasaray'ın renklerine kendimi bağlamıştım. kendi adaletimi sağlayarak 3 saatlik trabzon sempatizanlığımdan kurtuluşumu ise kantinden aldığım büyük boy bir cips ile kutluyordum. ramazan ise az evvel yediği dayağa bakmayarak hem yeni bir sınıf maçı organize etmeye çalışırken, aynı zamanda benim cipsin yarısını da çaktırmadan midesine indiriyordu. beni ne yaparsa yapsın yoldan çıkaramayacağını anlamıştı ama ramazanlığına devam ediyordu işte...

    özet: 3 saat kadar trabzonsporlu olmuştum küçükken. olduğumu sanmıştım veya.*
App Store'dan indirin Google Play'den alın