13
şimdi size bir hikaye anlatacağım;
evinizde oturmuş, hanımınızla tavşan kanı olmuş çayı içerek muhteşem içeriklere sahip akşam haberlerini izliyorsunuz. tam bu sırada çana benzer bir şekilde pembe panjurlu evinizin ziline basan misafirler kapınızın önünde kalabalık şekilde beklemektedirler. el mecbur, evin ışıkları yanıyor ve misafirler evdeki canlı varlığından haberdarlar. kapıyı açmak zorundasınız ve açıyorsunuz. oturma odası yetmemiş, daha büyük m2 içeren salona geçilmiş, çayların dur durak bildiği yok. gelen misafirlere duyduğunuz sevgi belli bir seviyede olup, ötesini hissedemediğiniz için gözlerinin içine bakıyorsunuz kalksınlar diye. kutsal vakit geliyor ve sihirli cümleler misafirlerin ağzından dökülmeye başlıyor, ''bugünlük yeter, bize müsade''
günün yorgunluğu ve stresi üzerine dinleneceğiniz gününüz rezil olmuş, üzerine misafir gelmiş. kalkacaklarını öğrendiğiniz an içinizde uçusan kelebeklerle kapıya yönlenmişsiniz. tam misafirlerin çıkışı sırasında, eşinize birisi yumruk atmış ve asansöre doğru kaçmaya başlamış.
şimdi bu hikayemizin üzerine sizlere tek bir sorum var. siz olsanız ne yapardınız?
dönelim gerçek dünyaya...
başarının geldiği gün kimse bu başarı neden geldi diye araştırmaz. başarısız olduğunuz gün ise muhakkak bir günah keçisi ararsınız. hasan şaş'ın galatasaray'da antrenör olarak kaçıncı senesi? yanılmıyorsam 3. senesindeyiz bu birlikteliğin. şimdi mi aklınıza geldi hasan şaş'ın galatasaray'a faydası?
ben bir taraftar olarak sahada takımımı koruyacak, kollayacak adam isterim. hasan şaş benim sevdama sahip çıktı, vurduğu tek yumruk bile milyonların duygusuna kondurulan bir buseydi. ben işin barbarlığında değilim. durduk yere gidip yumruk atsa elbette onaylamaz, burada sonuna kadar eleştirirdim. fakat elin oğlu gelecek benim futbolcuma yumruk atacak, üstelik kendi evimde. kusura bakmayın kardeşim, hasan şaş'ın yaptığını burada bir çoğumuz yapardı. geçiniz profesyonelliği, efendiliği. iş o hale geldikten sonra bunları arayamazsınız.
tekrar yinelemek isterim, hasan şaş'ın hareketi asla uygun değildi. efendiliğe sığmıyor diyebilirsiniz, kabadayı diyebilirsiniz, terbiyesiz diyebilirsiniz.
galatasaray sitesinden olaylara* istinaden tek bir cümle yazılmamasını ve yazıldığında da ne kadar yumuşak yazıldığını nasıl eleştiriyorsanız, sahada ki tepkiyi de o kadar sahipleneceksiniz. biz bir aileyiz, biz kendi içimizde bölünürsek bir daha bütünleşemeyiz!
sonuç olarak, hasan şaş'ın galatasaray'a faydasına gelelim. günümüze kadar tek bir kıl tanesi kadar yararı dokunmamış olabilir ama sahadaki duruşu ile kimsenin sahipsiz olmadığını göstermiştir. tek yararı bundan sonra sadece bu olabilir. bundan dolayı bile galatasaray'in efsanesi olmayı hak ediyor.
evinizde oturmuş, hanımınızla tavşan kanı olmuş çayı içerek muhteşem içeriklere sahip akşam haberlerini izliyorsunuz. tam bu sırada çana benzer bir şekilde pembe panjurlu evinizin ziline basan misafirler kapınızın önünde kalabalık şekilde beklemektedirler. el mecbur, evin ışıkları yanıyor ve misafirler evdeki canlı varlığından haberdarlar. kapıyı açmak zorundasınız ve açıyorsunuz. oturma odası yetmemiş, daha büyük m2 içeren salona geçilmiş, çayların dur durak bildiği yok. gelen misafirlere duyduğunuz sevgi belli bir seviyede olup, ötesini hissedemediğiniz için gözlerinin içine bakıyorsunuz kalksınlar diye. kutsal vakit geliyor ve sihirli cümleler misafirlerin ağzından dökülmeye başlıyor, ''bugünlük yeter, bize müsade''
günün yorgunluğu ve stresi üzerine dinleneceğiniz gününüz rezil olmuş, üzerine misafir gelmiş. kalkacaklarını öğrendiğiniz an içinizde uçusan kelebeklerle kapıya yönlenmişsiniz. tam misafirlerin çıkışı sırasında, eşinize birisi yumruk atmış ve asansöre doğru kaçmaya başlamış.
şimdi bu hikayemizin üzerine sizlere tek bir sorum var. siz olsanız ne yapardınız?
dönelim gerçek dünyaya...
başarının geldiği gün kimse bu başarı neden geldi diye araştırmaz. başarısız olduğunuz gün ise muhakkak bir günah keçisi ararsınız. hasan şaş'ın galatasaray'da antrenör olarak kaçıncı senesi? yanılmıyorsam 3. senesindeyiz bu birlikteliğin. şimdi mi aklınıza geldi hasan şaş'ın galatasaray'a faydası?
ben bir taraftar olarak sahada takımımı koruyacak, kollayacak adam isterim. hasan şaş benim sevdama sahip çıktı, vurduğu tek yumruk bile milyonların duygusuna kondurulan bir buseydi. ben işin barbarlığında değilim. durduk yere gidip yumruk atsa elbette onaylamaz, burada sonuna kadar eleştirirdim. fakat elin oğlu gelecek benim futbolcuma yumruk atacak, üstelik kendi evimde. kusura bakmayın kardeşim, hasan şaş'ın yaptığını burada bir çoğumuz yapardı. geçiniz profesyonelliği, efendiliği. iş o hale geldikten sonra bunları arayamazsınız.
tekrar yinelemek isterim, hasan şaş'ın hareketi asla uygun değildi. efendiliğe sığmıyor diyebilirsiniz, kabadayı diyebilirsiniz, terbiyesiz diyebilirsiniz.
galatasaray sitesinden olaylara* istinaden tek bir cümle yazılmamasını ve yazıldığında da ne kadar yumuşak yazıldığını nasıl eleştiriyorsanız, sahada ki tepkiyi de o kadar sahipleneceksiniz. biz bir aileyiz, biz kendi içimizde bölünürsek bir daha bütünleşemeyiz!
sonuç olarak, hasan şaş'ın galatasaray'a faydasına gelelim. günümüze kadar tek bir kıl tanesi kadar yararı dokunmamış olabilir ama sahadaki duruşu ile kimsenin sahipsiz olmadığını göstermiştir. tek yararı bundan sonra sadece bu olabilir. bundan dolayı bile galatasaray'in efsanesi olmayı hak ediyor.