resim
Néstor Fernando Muslera Micol
Takım:Galatasaray
Mevki:Kaleci
Yaş:38
Boy:1.90
Uyruk:Uruguay
  • 8689
    *karşı karşıya pozisyonlarda çıkışları muazzam dengesiz. aslında hep dengesizdi bu açıdan bakıldığında, ancak hem var'a sıkça başvuruluyor olması, hem de defans hattının zaaflarından ötürü 18-19 sezonunda bu dengesizlik daha gözle görülür ve can sıkar hâle geldi. netice itibariyle defans arkaya oyuncu kaçırıyorsa kaleci suçlanmaz; arkaya oyuncu kaçıran veya ofsaytı bozan defans oyuncusuna söversin, golü de yer geçersin. ancak berbat dengesizliği ve ayarlayamadığı hızı sayesinde her seferinde basitçe yenilecek bir(1) gol yerine penaltı+kırmızı'ya müsait bir ortam oluşturup maçı o dakikada fiilen bitirme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.

    *yan toplar(sadece duran toplar değil, tüm yan toplar)ı bildiğimiz gibi: evlere şenlik. evvelâ çıkmakta tereddüt ediyor, çıksa net şekilde topu alamıyor veya uzaklaştıramıyor. çıkmadığı durumlarda ise potansiyel olarak defans hattının(ki serdar aziz -ozan kabak ikilisi kafa toplarında dominant oyuncular değiller; bekler kısa, sadece donk'a bakıyoruz) ve rakip golcülerin insafına kalmış oluyoruz. son 4-5 yıldır galatasaray'ın tüm maçlarında duran top konusunda sürekli ama sürekli tedirginim. bunun başlıca sorumlusu(tüm sorumlusu değil elbette) ise kendisi ve çıkmaması/çıktığı zaman saçmalaması.

    *kaleden hızlı oyun kurma becerisi lig seviyesinin üstündeydi, buna hiçbir itirazım yok. ancak eline geçen hiçbir topu(şampiyonlar ligi, lig veya kupa maçı fark etmiyor) 10 saniyeden önce elinden çıkarmamaya başladı. doğal olarak hızlı oyun kurmanın da hiçbir esprisi kalmadı. işin kötü tarafı ise bunu kaide edinmiş durumda. benzer yavaşlığı aut veya duran toplarda da sergiliyor. öne geçtiğimiz maçlarda problem olmasa da özellikle deplasman maçlarında(zorluk seviyesi ne olursa olsun) dakika ve skor ne olursa olsun degajlarda ve autlarda zaman kaybettiriyor.

    *olumlu özelliği: cepheden ve ani şutlarda başarılı. yani kolay kolay kontrpiyede yakalanmıyor, yakalansa da kritik hamleyi yaparak topu kornere çelmesini biliyor(hoş korner olsa da duran top olunca insanın içini yine kara bulutlar sarıyor, orası ayrı). ceza sahası içinden çekilen şutlarda gereken müdahaleyi yapabiliyor genellikle. yani sokaktan çevireceğiniz vatandaşa soracağınız ''kaleci ne iş yapar?'' sorusuna alacağınız temel cevabı yapabiliyor işte. defans top sektirse ve rakip forvet hafif köşeye plaselese veya rakip kanat oyuncusu kanattan girerken topu çekip uzak köşeye vursa kurtarır bunları işte. hakkını verelim, özellikle orta mesafe-orta sertlik-orta yükseklik kombinasyonundaki şutları iyi şekilde yönetebiliyor.

    *bunun dışında özgüveni fevkalade yüksek. bu bir kaleci için iyi bir özellik. ancak her topa bodoslama koşmasının da bir nedeni bu işte. ya da bazen rakip forvetlere çalım deniyor falan.

    *totalde en can sıkıcı tarafı ise dengesiz olması. yani hiç belli olmaz, oynayışında ve tarzında genel olarak bir keyfiyet var gibi. hata yapmaya teşne. elinden top kaçırsa da şaşırmıyorsun, orta sahadan gol yese de taraftar ''canın sağolsun'' diyor. ama bunun dışında her maç 1-2 küçük hata mutlaka yapmış oluyor(kafa topları veya hatalı çıkış/çıkamayışlar yüzünden). büyük hataları ise(penaltıya neden olma, rakip forvetle dengesiz ve ayarsız çarpışma) gibi değişen sıklıklarda yapabiliyor. bu sezon daha da göze batmaya başladı bunlar, alınan kötü sonuçlarla birlikte.

    netice itibariyle aldığı parayı hiçbir zaman hak etmemişti, şu anda da hak etmemeye devam ediyor. 3,57 milyon euro(bonuslar hariç) kendisine verebilecek başka bir avrupa kulübü olduğunu da sanmıyorum.

    hep söyledik, yine söyleyeceğiz: astarı yüzünden pahalıya gelen bir oyuncudur muslera. ancak o kadar izansız ve leş bir fanatik kitlesi var ki, kendisi de farkında ki yarın bir gün yönetimle sözleşme pazarlığına girişse ve yönetim haklı olarak maaşında indirim istese(şu performansla ve yaşla türkiye ve avrupa sınırları içinde yıllık 2 milyon euro'dan fazla almamalı) sosyal medya üzerinden paylaşımları ve klasik medya üzerinden de haberciler aracılığıyla yönetimi taraftarın önüne atacak ve tıpış tıpış istediği paraların verilmesini sağlayacak(son 3-4 yıl tüm türk kulüpleri için bu türden menajer tuzaklarıyla doldu. hakkını yemeyelim, sneijder bu işin üstadıydı; podolski'nin de 3 kuruş bonservisle ayrılmasına göz yumulmamış olsaydı benzer tatsızlıklar yaşanırdı, zira adam hâlâ pr yapmaya devam ediyor ve kitlesini kaybetmedi). işin kötü tarafı, bizler de oturmuş ''galatasaray'a 4 şampiyonluğu o kazandırmış!!!!'', ''kedi modunu açarsa %1000 şampiyonuz!!!!'' ''30. haftadan sonra kedi modunu açarsa 10 puanlık fark kapanır!!'', ''kailash kaleye geçene kadar bizde muslera mq!!!'' diyen taraftarın kendini yağlayıp ballamasını izleyeceğiz.

    ps1: muslera bizim için sadece bir örnek. kendisi kristalize, izole, saf bir örnek. taraftarların tepkisi konusunda benzer örneği beşiktaşlılar quaresma ile yaşıyor diyebiliriz. aynı şekilde kötü oynasa da kabul etmeme, aynı şekilde kötü ''canımızın içi'' edebiyatı ve geçmiş özlemi. türk taraftarlar yabancı oyuncularla ilişkileri çoğunlukla yanlış ve duygusal kuruyor, bu mesele de bu işten para kazanan futbolcular ve menajerleri tarafından suistimal ediliyor. mesele bence bu ve muslera bunun katmerleşmiş bir örneği olmaya aday.

    ps2: nankör bir grup taraftarımız da geçen seneki şampiyonluğu muslera'ya bağlıyor(resmen 1984 amk, simülasyon geçmişe yönelik oynamaları yapmaya başlamış. yakında inönü'deki beşiktaş maçında elinden kaçırdığı top da silinir, 90'dan kurtarış eklenir). geçen sene forvetin tek başına 33 maçta 29 gol 5 asistle oynamış ve lig rekorunu kırmış, sen hâlâ şampiyonluk muslera'nındı diyorsun nankör kardeşim. bu sene forvetsizlikten kırılmış hâlimizin ne kadar içler acısı olduğunu izlerken hem de. pes.
App Store'dan indirin Google Play'den alın