460
18 eylül 2018 galatasaray lokomotiv moskova maçı bu sezon takımı canlı olarak izlediğim üçüncü müsabaka olarak kayıtlara geçti.
hayatımda ilk defa galatasaray'ımızın bir şampiyonlar ligi maçını statta izledim. bu duygu gerçekten bambaşkaymış. özellikle şampiyonlar ligi müziği başladığında içimde oluşun o hissiyatı galiba ömrümün sonuna dek unutmayacağım. ayrıca şampiyonlar ligi'nin kendi büyüsü mü yoksa atmosferin etkisi mi bilemiyorum ama maç sizi kendisine öyle bir çekiyor ki gözlerinizi bir an olsun maçtan alamıyorsunuz*.
yaşadığım genel duygulardan sonra maçın özeline gelirsek tamamen 'ndiaye' ve 'rodrigues' etkisi diyebileceğimiz bir müsabaka oldu. lokomotiv defansına korku salan bir rodrigues ile orta alanda dinamizmi ile takıma hareket katan ndiaye, tam anlamıyla "maçın efendileri biziz" dediler. özellikle ndiaye hırsı ve isteği ile tam bir galatasaray oyuncusu olduğunu kanıtladı. diğer futbolcular özeline ise çok girmek istemiyorum çünkü söylenecek her şey renktaşlar tarafından yazılmış lakin muslera özelinde birkaç kelam etmek istiyorum.
muslera ayarında bir kaleci yan toplarda neden bu kadar kötü olur gerçekten anlamış değilim. lokomotiv duran top kazandığında sadece muslera'yı izledim ve anlamlandıramadığım bir hareket yaptığını fark ettim. şöyle ki lokomotiv köşe vuruşu veya serbest vuruş kazandığında muslera ceza sahasında bulunan arkadaşlarını çok güzel bir şekilde organize ediyor üstüne bir de doğru yer tutuyor ama duran top kullanılıp top havada süzülürken önce 1 adım ileri sonra 3 adım geriye gidiyor. aksine 3 adım geriye adım atacağına ileriye adım atsa topu alacak veya yumruklayacak. yani bundan sebep duran toplarda sıkıntı yaşadığımızı düşünüyorum.
velhasıl şampiyonlar ligi'ne `guess who's back?` tadında bir giriş yaptık ve çok güzel bir gece yaşadık. en önemlisi gerçek hedefe giden ilk basamağın taşlarını döşedik. gerisi de muhakkak gelecektir. aslanlarımızın yolları açık olsun ...
#hayallerimizdünyadanbüyük
hayatımda ilk defa galatasaray'ımızın bir şampiyonlar ligi maçını statta izledim. bu duygu gerçekten bambaşkaymış. özellikle şampiyonlar ligi müziği başladığında içimde oluşun o hissiyatı galiba ömrümün sonuna dek unutmayacağım. ayrıca şampiyonlar ligi'nin kendi büyüsü mü yoksa atmosferin etkisi mi bilemiyorum ama maç sizi kendisine öyle bir çekiyor ki gözlerinizi bir an olsun maçtan alamıyorsunuz*.
yaşadığım genel duygulardan sonra maçın özeline gelirsek tamamen 'ndiaye' ve 'rodrigues' etkisi diyebileceğimiz bir müsabaka oldu. lokomotiv defansına korku salan bir rodrigues ile orta alanda dinamizmi ile takıma hareket katan ndiaye, tam anlamıyla "maçın efendileri biziz" dediler. özellikle ndiaye hırsı ve isteği ile tam bir galatasaray oyuncusu olduğunu kanıtladı. diğer futbolcular özeline ise çok girmek istemiyorum çünkü söylenecek her şey renktaşlar tarafından yazılmış lakin muslera özelinde birkaç kelam etmek istiyorum.
muslera ayarında bir kaleci yan toplarda neden bu kadar kötü olur gerçekten anlamış değilim. lokomotiv duran top kazandığında sadece muslera'yı izledim ve anlamlandıramadığım bir hareket yaptığını fark ettim. şöyle ki lokomotiv köşe vuruşu veya serbest vuruş kazandığında muslera ceza sahasında bulunan arkadaşlarını çok güzel bir şekilde organize ediyor üstüne bir de doğru yer tutuyor ama duran top kullanılıp top havada süzülürken önce 1 adım ileri sonra 3 adım geriye gidiyor. aksine 3 adım geriye adım atacağına ileriye adım atsa topu alacak veya yumruklayacak. yani bundan sebep duran toplarda sıkıntı yaşadığımızı düşünüyorum.
velhasıl şampiyonlar ligi'ne `guess who's back?` tadında bir giriş yaptık ve çok güzel bir gece yaşadık. en önemlisi gerçek hedefe giden ilk basamağın taşlarını döşedik. gerisi de muhakkak gelecektir. aslanlarımızın yolları açık olsun ...
#hayallerimizdünyadanbüyük