19933
oynamak istediği oyunla elindeki oyuncu kalitesi arasında uçurum olan takım. kadro planlaması hakkında kesinlikle fatih terim’i veya mustafa cengiz yönetimini suçlamıyorum çünkü maicon, belhanda, mariano gibi transferlerin çoğu dursun özbek döneminde yapılmıştı zaten.
şimdi trabzon maçını ele alalım. trabzon’un taktiği çok netti: topu bize verip geri çekilip kontra atak kovalamak. peki bizim bu böyle topa sahip olarak oynayabilecek bir oyuncu kalitemiz var mı? malesef.
şimdi oyuncu kalitesi derken neyi kastediyorum açıklayayım. bu topa sahip olma oyununda en önemli faktör stoperlerin kendine güvenli pas kalitesi yüksek oyuncular olmasıdır. şu an bu oyunu dünyada en iyi oynayan takım herkesin bildiği üzere manchester city. son newcastle maçından bir kareyi gösterdiğimde gözünüzün önüne bizim maicon-ahmet ikilisinin trabzon maçı çırpınışları gelecektir zaten.
https://i.hizliresim.com/GD7nyb.jpg
90 dakikalık maçın belkide 75 dk’sı bu şekilde geçiyor. stoperler sağa sola ortaya top dağıtıyor. bizim stoperlerde ne maicon’da ne de ahmet’te bu kısa pas kalitesi yok. maicon teknik bir adam fakat kısa pas daha farklı bir olay; harika uzun toplar, harika frikikler kullanabiliyor fakat kısa pas konusunda ne yazık ki yetersiz. bu yetersizliğin en önemli sebebi de pas hatasında kontra yersek kendisinin ağır kalacağını bizim kadar o da çok iyi biliyor. bu yüzden zaten uzun oynayarak rakip takımın kontra şansını yok ediyor sürekli. tt arena’da taraftar desteğiyle rakip takımın konsantrasyonu daha düşük olduğundan ve bizim kanatlarımızın beklerimizin de daha özgüvenli oynamasından bu uzun top olayı tutuyor maicon’un.
ikinci konu bekler. bu sistemde beklerin fizik kalitelerinin çok yüksek olması gerekir ki top bizdeyken kanat görevi görüp top kaybedildiğinde orta sahaya yaklaşıp presle alan kapatabilsinler. nagatomo bu özelliklere sahip olsa da mariano bu fizik kalitesine bu hıza sahip değil. oyun görüşü çok iyi, pas kalitesi belkide takımın en iyisi fakat fizik olarak yetersiz kalıyor. bu defosu özellikle deplasman maçlarında ortaya çıkıyor. yanında da maicon gibi başka bir ağır adam oynadığı için sağ kanat otoban oluyor sürekli.
son olarak oyun mentalitesi. fatih terim’i senelerdir ilk defa bu kadar formsuz görüyorum. bunun takımın kendisine ait olmamasıyla da alakası var fakat yazdan beri takımın ne oynadığı gerçekten belli değil. son oynadığımız 6-0’lık alanya maçında bile ne oynadığımız belli değildi hele ilk yarı hiçbir varlık gösteremedik. bana göre hoca artık bu topa sahip olma sisteminden vazgeçmeli. bu sistemin en önemli kuralı top kaybedildiğinde 3-4 kişinin aynı anda topa basıp top kazanılma süresinin minimuma indirilmesi olmasına rağmen biz topu kaybettiğimizde takımda herkes uyuyor. bakın o kadar kızdığımız tudor döneminde belkide son yılların en iyi topunu oynuyordu takım. tudor’un yaptırdığı ağır idmanlarla üst düzey bir fiziğe ulaşan takım rakibi sindiriyordu adeta. gerçekten avrupa seviyesinde bir pres ve topa hakim olma vardı. topu kaybettiğimizde 1-2 saniye içinde geri alıyordu takım ndiaye ile fernando ile belhanda ile tolga ile... tudor ikili ilişkiler açısından güçlü olamadığından ve taraftarın fatih terim ısrarı üzerine takımdaki etkisi azalmıştı ve ilk haftalardaki kusursuz oyundan uzaklaşmıştık.
yukarıda yazdığım gibi stoper ve bekler günümüz piyasasında 30-40 milyon’dan başlıyor. bu nedenle zaten bu oyunu oynayabilen takım sayısı yok denecek kadar az. sarri’nin chealse’si bile oynamaya çalışmasına rağmen başarılı olamıyor. bu nedenle terim hocamın da artık bu oyun sisteminden vazgeçip top hakimiyet konusunda ısrarcı olmayıp güçlü olabileceğimiz yer olan presle bir sonuca ulaşması gerektiğini düşünüyorum.
şimdi trabzon maçını ele alalım. trabzon’un taktiği çok netti: topu bize verip geri çekilip kontra atak kovalamak. peki bizim bu böyle topa sahip olarak oynayabilecek bir oyuncu kalitemiz var mı? malesef.
şimdi oyuncu kalitesi derken neyi kastediyorum açıklayayım. bu topa sahip olma oyununda en önemli faktör stoperlerin kendine güvenli pas kalitesi yüksek oyuncular olmasıdır. şu an bu oyunu dünyada en iyi oynayan takım herkesin bildiği üzere manchester city. son newcastle maçından bir kareyi gösterdiğimde gözünüzün önüne bizim maicon-ahmet ikilisinin trabzon maçı çırpınışları gelecektir zaten.
https://i.hizliresim.com/GD7nyb.jpg
90 dakikalık maçın belkide 75 dk’sı bu şekilde geçiyor. stoperler sağa sola ortaya top dağıtıyor. bizim stoperlerde ne maicon’da ne de ahmet’te bu kısa pas kalitesi yok. maicon teknik bir adam fakat kısa pas daha farklı bir olay; harika uzun toplar, harika frikikler kullanabiliyor fakat kısa pas konusunda ne yazık ki yetersiz. bu yetersizliğin en önemli sebebi de pas hatasında kontra yersek kendisinin ağır kalacağını bizim kadar o da çok iyi biliyor. bu yüzden zaten uzun oynayarak rakip takımın kontra şansını yok ediyor sürekli. tt arena’da taraftar desteğiyle rakip takımın konsantrasyonu daha düşük olduğundan ve bizim kanatlarımızın beklerimizin de daha özgüvenli oynamasından bu uzun top olayı tutuyor maicon’un.
ikinci konu bekler. bu sistemde beklerin fizik kalitelerinin çok yüksek olması gerekir ki top bizdeyken kanat görevi görüp top kaybedildiğinde orta sahaya yaklaşıp presle alan kapatabilsinler. nagatomo bu özelliklere sahip olsa da mariano bu fizik kalitesine bu hıza sahip değil. oyun görüşü çok iyi, pas kalitesi belkide takımın en iyisi fakat fizik olarak yetersiz kalıyor. bu defosu özellikle deplasman maçlarında ortaya çıkıyor. yanında da maicon gibi başka bir ağır adam oynadığı için sağ kanat otoban oluyor sürekli.
son olarak oyun mentalitesi. fatih terim’i senelerdir ilk defa bu kadar formsuz görüyorum. bunun takımın kendisine ait olmamasıyla da alakası var fakat yazdan beri takımın ne oynadığı gerçekten belli değil. son oynadığımız 6-0’lık alanya maçında bile ne oynadığımız belli değildi hele ilk yarı hiçbir varlık gösteremedik. bana göre hoca artık bu topa sahip olma sisteminden vazgeçmeli. bu sistemin en önemli kuralı top kaybedildiğinde 3-4 kişinin aynı anda topa basıp top kazanılma süresinin minimuma indirilmesi olmasına rağmen biz topu kaybettiğimizde takımda herkes uyuyor. bakın o kadar kızdığımız tudor döneminde belkide son yılların en iyi topunu oynuyordu takım. tudor’un yaptırdığı ağır idmanlarla üst düzey bir fiziğe ulaşan takım rakibi sindiriyordu adeta. gerçekten avrupa seviyesinde bir pres ve topa hakim olma vardı. topu kaybettiğimizde 1-2 saniye içinde geri alıyordu takım ndiaye ile fernando ile belhanda ile tolga ile... tudor ikili ilişkiler açısından güçlü olamadığından ve taraftarın fatih terim ısrarı üzerine takımdaki etkisi azalmıştı ve ilk haftalardaki kusursuz oyundan uzaklaşmıştık.
yukarıda yazdığım gibi stoper ve bekler günümüz piyasasında 30-40 milyon’dan başlıyor. bu nedenle zaten bu oyunu oynayabilen takım sayısı yok denecek kadar az. sarri’nin chealse’si bile oynamaya çalışmasına rağmen başarılı olamıyor. bu nedenle terim hocamın da artık bu oyun sisteminden vazgeçip top hakimiyet konusunda ısrarcı olmayıp güçlü olabileceğimiz yer olan presle bir sonuca ulaşması gerektiğini düşünüyorum.