• 72
    adımız galatasaray diye her maça hurra çıktığımız içindir. kadro kalitesini kabullenmek lazım artık. biz pas takımı değiliz, bu nüveyle de hiç olamayız. savunmamız çok kötü. hem ağırlar, hem de pas kaliteleri yerlerde. santraforumuz zaten yok. senin yapman gereken nedir, önce gol yememek. türkiye'de ağır baskıya pasla cevap verecek takım yok. avrupa'da bile seyrek. birkaç iyi bundesliga ve portekiz takımını saymazsanız en iyi 10 kulüp hariç hiçbir takım yoğun baskıya iyi pasla çıkamaz. 10 kere çıkmaya çalışsa en azından 6'sında hata, 2-3'ünde fahiş, pozisyonluk hata yaparlar. işte biz bunlar gibi oynamaya çalıştık dün trabzon'da, 20'de 4-0 olması gereken maçın ilk bölümünü 2-0 atlattık. halbuki bu savunma ancak gömülü oynarsa fizik gücüyle hiç yoktan sırıtmayacak bir performans gösterebilir. takım ancak önde baskı ve hareketli sahte 9'la oynarsa rakip kalede ciddi tehlike yaratabilir.

    galatasaray her zaman iyi pres takımı oldu ve öyle top oynadı. terim'in 11-12 kadrosu hariç. çünkü o kadro hem topla çok yetenekli oyunculardan, hem de 10 kişi kalsa da maçı döndürebilecek fizik kalitesinde isimlerden oluşuyordu. geçtim tudor'u, terim geldiğinden beri galatasaray geri düştüğü hangi maçı çevirebildi, 10 kişi kaldığı hangi maçta varlık gösterebildi? içeride hurra iyi kötü oynanır, en azından lig seviyesinde. rakip sadece atmosferle de geri çekilir, baskıyı yaparsın. ama deplasmanda hiçbir maçı böyle oynayamayız biz. beşiktaş kadar kadromuz olsa alanya, antalya'da filan oynarsın derdim ama savunmamız o kadar fecaat ki emin olun alanya'da filan hurra oynasak bu adamlar yine salak saçma hata yapıp geri düşürürler bizi. bizim eldeki kadroyla çok da verimli yapabileceğimize inandığım deplasman oyunumuz, maicon-serdar-ahmet'in top ayağına geldiğinde mümkün mertebe ''verimli'' uzun vurduğu ve topun düştüğü yerde onyekuru-garry-feghouli-n'diaye ve emre gibi oyuncularla ani ve etkili pres yapabileceğimiz kontra oyunu. emin olun bunu efektif yaparsak maicon-ahmet gibi oyuncularımız da daha az sırıtır, emre-n'diaye gibi dünyaları yaratmasını beklediğimiz adamların da performansı katlanır.

    işin özü deplasman fobisi dediğimiz galatasaray'ımızın bilhassa yerel sınırlar içerisinde her deplasman maçını barcelona gibi oynamaya çalışması, halbuki yarım yamalak kadrosunun valencia'dan ötesini içermediğini kabul ve idrak edememesinden ileri gelmektedir. biz bunu ne zaman kabul eder ve kadroya uygun bir top oynarız o zaman deplasman fobimiz filan da toz olur uçar. trabzon gibi ''ulan bu adamlar tek bize oynuyor'' dediğimiz dandik kadroların mustafa akbaş isimli müthiş stoperlerinin ağzına savunabilecekleri tek tip eren derdiyok'u atmaktansa onyekuru'yla filan oynayınca da dün maicon-ahmet gibi yetersiz stoperlerimizin düştüğü komik durumlara rakip stoperleri düşürürüz. ama önce ne olduğunu, ne yapabileceğini, kapasiteni bilmek lazım. onu beceremezsen tek avuntum belhanda'nın aptal saptal kırmızıları olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın