resim
Aziz Yıldırım
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:72
Uyruk:Türkiye
  • 5385
    ilginç bir tesadüf olarak 20 yıllık kulüp başkanlığı döneminin ilk ve son şampiyonlukları kadın basketbol ligi şampiyonluğu olan adam. özellikle 2000'li yılların başında çoğu kulüp için ütopya olabilecek şeyleri başarıyla hayata geçirse de hemen hemen her türk büyüğü gibi o da zamanı geldiğinde köşesine çekilmemenin, tadında bırakamamanın, iktidar ve güç zehirlenmesi yaşamanın karşılığını %80-%20 gibi bir oy farkıyla seçim kaybedip neredeyse tef çalarak gönderilmekle almıştır. galatasaray özhan canaydın ile acılardan acılara koşarken, beşiktaş ise aynı modeli demirörenler ile deneyip eline yüzüne bulaştırırken fenerbahçe'yi tabiri caizse kanatlandırmıştır. amatör branşlara yaptığı yatırımlar, tesisleşme hamleleri, her ne kadar pay sahibi olan isimleri dikta gereği temizlemiş olsa da dünya yıldızı transferleri ile özellikle 2003-2008 arası dönemde fenerbahçe'yi neredeyse limitlere çıkarmıştır, galatasaray'a karşı dumur şekilde kaybedilen 2 futbol ligi şampiyonluğunu bir kenara koyarsak neredeyse yapılabilecek herşeyi yapmıştır...

    2006'daki 16 dakikalık şampiyonluk sonrası aldığı ve geri dönüşü sebebi ile bugün bile dalga konusu olan istifa kararı için hakikaten erken olsa takip eden 3-4 yıllık süreçte hatta 2010'daki 2-2 skandalından sonra bile görevi bıraksa idi bugün hala daha iyi anılan bir isim olabilirdi. ertesi sezon gelen ilginç şampiyonluk, hemen arkasından patlayan şike skandalı ve şike sürecinde ise camiasının büyük desteğini görmeye devam etti...

    yaklaşık 1 senenin sonunda özgürlüğüne kavuşup kulübün başına döndüğünde ise rüzgar onun için tamamen tersten esmeye başladı...

    futbolda galatasaray önce üçüncü fatih terim dönemi ile gaza bastı. bugün hala daha gündem olan kadıköyde kupa kaldırma travmasının üzerine ertesi sezon oynadığımız şampiyonlar ligi çeyrek finali eklendi. alex'in apar topar gönderilişi ise kitlesel anlamda taraftarı ilk karşısına alışıydı... ünal aysal-fatih terim kavgası yüzünden bocaladığımız sezonda ersun yanal ile şampiyonluğa ulaşıp 4. yıldıza bizim gibi bir şampiyonluk mesafeye gelmeyi başardılar. ancak şampiyonluktan öte oynattığı futbol ile taraftarın gönlünü kazanan teknik direktörü antreman saatini orospulara göre ayarlıyor gibi über bir bahane ile kovunca taraftarın gözünde hedef tahtasına oturdu. ertesi sezon 4. yıldızı galatasaray taktı. takip eden 2 sezonda beşiktaş şampiyon oldu ve 3. yıldızı taktı. bu sezon neredeyse bomboş olan avrupa tarihlerine fena durmayan bir sayfa eklediler. ancak nerede kalmıştık ile başlayan süreç sonunda galatasaray 21. defa şampiyonluk ipini göğüsledi ve tarihte ilk defa fenerbahçe'ye şampiyonluk toplamında 2 fark atmayı başardı ki aziz yıldırım görevi devraldığında bu istatistikte durum fenerbahçe lehine 2 farklı idi. ersun yanal sonrası dönemde iki kupa finali hariç herhangi bir kupaya yaklaşamadı...

    kadın basketbol aziz yıldırım'ın her zaman önem verdiği ve özdeşleştiği branşlardan biriydi. yazının başında da belirttiğim başkanlık döneminin ilk şampiyonluğu 1998-1999 sezonunda galatasaray'ın 9 yıllık hegomonyasını sona erdiren şampiyonluktu. galatasaray ertesi yıl 11. kez kupayı kaldırırken fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısı sadece 1 idi. 2005 yılında galatasaray 100. yılında üstelik fenerbahçe'ye kaybettiği maç sonrası küme düşerken eurocup women'de final oynayan sarı lacivertlilerin şampiyonluk sayısı 3 olmuştu. ertesi sezon lige gelen galatasaray'ın 2009'da eurocup women ile yine ilk avrupa kupasını almış olması biraz can sıkcı olsa da(!) fenerbahçe ligde 2005-2006 sezonu ile başladığı seriye bir şekilde devam ettiği için çok da üzerinde durulmadı. 2012-2013 sezonunda üst üste 8. lig şampiyonluğuna ulaştıkları zaman lig şampiyonluklarında 11-11 eşitlik yakalanmıştı. derken o galatasaray için rüya fenerbahçe için kabus 2013-2014 sezonu geldi. önce türkiye kupasını, sonra ekaterinburg'da oynanan final maçında euroleague women'i ve abdi ipekçi türk kadın basketbol tarihinin en ateşli tribünü önünde sonlanan seride türkiye ligini kazanıp üçleme yaptı galatasaray. özellikle ekaterinburg'da taraftarlarla salon önünde ağız dalaşına girmesi ve final serisinde "iç saha" maçlarında takındığı tehditkar tavırlar sonrası serinin 5. maçına adeta bir cehennem ortamını kendi elleriyle takımına hazıramış oldu. takip eden 2 sezonda birer şampiyonluk daha geldi. sonra kıbrıs'tan gelen yakın doğu eski pilot takımı migrosspor(!) ve tetikçi olarak kullandığı ışık eyigüngör tayfasını da alıp 2 lig şampiyonluğu ve 1 avrupa kupası kaldırıp adeta makara yaptı. özellikle 2016-2017 final serisindeki tokatlama olayı yine kontrolünü kaybetmiş zat muhabbetlerini doruğa çıkaran olaylardandı. 2017-2018 sezonunda lig şampiyonluğuna ulaşırken galatasaray da müzesine bir avrupa kupası daha koymuş oldu.

    kadın voleybol da aziz yıldırım'ın önem verip algı yarattığı branşlardan biriydi. özellikle lig tarihinde galatasaray'ın şampiyonluk yaşamadığı bir branş olması iştahını kabartıyordu. yine şike döneminde arasının açıldığı(!) mehmet ali aydınlar'ın desteğini alarak uzun yıllar yatırım yaptı. zamanı yazıda hep kırılma noktası olarak aldığımız 2010 yazına çevirirsek son 2 sezonda şampiyon olarak ezcazıbaşı-vakıfbank ikilisinin arasına girmeyi başarmış, ilaveten her daim galatasaray'ı tokatlayarak istatistik ve psikolojik olarak ezeli rekabette artı hanesine yazılan bir takım vardı. cev şampiyonlar ligi finali ve dünya kulüpler şampiyonasını kazanarak yılların "avrupa kupası" hasretini de dindirmeyi başarmışlardı. şike süreci sonrası acıbadem ile yollar ayrılınca biraz sersemlediler. önce eczacıbaşı'na hala daha tartışılan lig statüsünün de cilvesiyle kaybettiler, daha sonra 73 maç yenilmeyen acayip vakıfbank 4 sezonda 3 şampiyonluk kazandı. sarı melekler araya bir şampiyonluk daha sıkıştırsa da bu sefer de eczacıbaşı çıkıp yine hayvani bir seri yaptı. hala ligin başa oynayan takımlarından olsa da hem türk kadın voleybolu için dünya kulüpler kupasının neredeyse sıradanlaşması(!) hem de galatasaray'ın hamleleri ile bu branş da propaganda aracı olmaktan(!) çıktı.

    erkek voleybol yine galatasaray'ı tokatlamak üzerine yatırım yapılan bir branştı. genel olarak kadın voleybolun çıtayı arşa yükseltmesinin de etkisiyle kamuoyu ilgisi olarak da biraz geride kalan branşlardan biriydi. 2009-2010 /2010-2011/2011-20112 sezonlarında bir üçleme yaptı fenerbahçe. 2013'teki balkan kupası ve 2014'teki challenge kupası kulüp tarihinin 3. ve 4. avrupa kupaları olsa da gölgede kalmaktan kurtulamadı. son 4 yıldır o branşta da kayıplar, geriye dönük bakıldığı vakit derbi performansı olarak da sanırım en iyi olduğumuz branş...

    ve tabi hep gömmek olmaz(!). özellikle 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunan süreç sonrası popüler olan(!) tabirle yıkılmayan son kale erkek basketbol branşı oldu. ülkerspor mirasına konup kazanılan kupalar sonrası özellikle 2008-2009'daki tartışmalı final serisi sonrası 2010 ve 2011'de iki lig şampiyonluğu kazanmışlardı. şike süreci sonrası ergin ataman önce beşiktaş sonra da galatasaray ile şampiyon olmayı başardı, beşiktaş ile avrupa'nın 3. kupası konumunda olan o zamanki adıyla challenge kupasını kazandı. kadın basketbolda kaptırılan kupaların hırsı ve kuyruk acısıyla oynanan serinin son maçına galatasaray çıkmayınca 2013-2014 sezonunda 2 sezonluk hasret sona(!) ermiş oldu. 2014-2015'te ise karşıyaka 26 sene aranın ardından bir kere daha şampiyon olmayı başardı. sonrasında ise euroleague'in de önemli sponsorlarından olan doğuş grubunun çok büyük miktarlardaki yatırımları hatta ortaklığı ve obradovic'in dehasıyla bambaşka bir seviyeye geçiş... gelen üç şampiyonluk, 2016'da galatasaray eurocup ile yine ilk kupayı aldıktan sonra iyice mide ekşiten gümüş madalya ve sonunda 2017-istanbul'da euorleague kupasının kalkması ile yaşanan vuslat... her ne kadar diğer takım taraftarlarınca "teselli" olarak görülüp dalga geçilse de fenerbahçe taraftarının doya doya yaşadığı en büyük avrupa başarısı oldu. bu sezon euroleague'i kaybetseler de ligde final serisine favori olarak başlıyorlar.

    işi bir de aziz yıldırım tarafından ele alırsak, ünal aysal döneminde resmi sitedeki bir açıklamada yazılan ve bugün bile kullanılan "kontrolünü yitirmiş zat" profiline her geçen gün biraz daha yaklaşayan bir adam görmek mümkün. gerek muhaliflerine, gerek her branştaki diğer paydaşlara, özellikle de rakip camialara karşı nefret tohumları saçmaktan zaten hiç vazgeçmeyen bir tipti. özellikle şike süreci sonrası hem o sürecin verdiği yıpranmışlık hem de uzun uzun anlatmaya çalıştığım rüzgarın tersine dönüşü sonrası iyice pervasızlaşarak devam etti. ne soyunma odası basmadığı kaldı, ne kendi oyuncusunu tehdit etmediği, ne tribünde rakip sporculara küfür/tehdit savurmadığı... mali kurul ve kongrelerdeki tepeden bakan şımarık halleri, aşağılayıcı tavırlarıyla antipati toplamaya devam etti. 1 milyon üye sloganıyla çıktığı yolda asıl amacının kongrelerde kendi üye portföyünü kurmak olduğu şüphesi uyandıran eğilimleri oldu. sporcu olsun idareci olsun potansiyeli biraz bile yüksek olan herkesi bir şekilde biçmekte tereddüt etmedi. kendi taraftarı ile uzun yıllar boyunca savaş verdi. muhalif olduğu bilinen grupların hatta münferit taraftarın para verip aldığı kombineleri sudan sebeplerle iptal edip para iadesi yapmamak gibi son derece dikta kararlar verdi. sonunda birkaç eski kulağı kesik önderliğinde anadolu gfb diye bir oluşum kurdurup taraftarın üzerine saldırtmaktan bile geri kalmadı...

    çok uzun lafı kısaltıp toparlamak gerekirse her alanda doğruları yapan bir adamken yavaş yavaş hem kendini hem de fenerbahçe'yi tüketen bir hastalık haline geldi. 110 yıllık fenerbahçe tarihinde 20 yıl başkanlık yaparak ulaşılması güç bir istatistiğe imza attı. 2000'li yıllarda türk futbolunda ilk olarak stad yenileme işini yaptı. "ben seçildiğimde bu takımda benhur diye biri vardı forvette" noktasından bir sezon nicolas anelka bir sezon mateja kezman'ın falan gol kovaladığı bir seviyeye çıktı. ezeli rakiplerinin bugün bile bulamadığı "amatör branş" bütçelerini çok uzun yıllar önce takımlarına sağlamayıp başardı.

    ancak belli bir seviyeye erişmiş hemen her türk gibi o da fundamental eksiğinin ve iktidar zehirlenmesinin kurbanı oldu. despot ve inatçı kişiliği hırçın bir diktatöre evrildi. her daim antipatinin odağında oldu, biraz da bunun karma etkisiyle bir dolu looser olay yaşayıp yaşattı. onu daha da ileri götürebilecek hemen herkesi potansiyel tehlike olarak algılayıp safdışı bıraktı. bu da hem onu daha agresifleştirdi, hem de düşündüklerini gerçekleştirmekte elini zayıflatan faktörler oldu.

    netice itibarı ile 30 sene önce tarihin en büyük transfer çalımlarından birinde *türk kadraja kenardan giren kıvırcık saçlı gözlüklü bir yönetici iken 30 sene sonrasında türk sporunun 20 yıllık bir döneminde damgasını vurmuş bir isim olarak ayrılıyor bu arenadan. ilk yarısında ezeli rakip taraftarının, ikinci yarısında ise kendi taraftarının ömür törpüsü olarak...

    kendisi gibi nefretten, antipatiden beslenen teröristlerden uzak bir türk sporu hayaliyle diyelim...

    önemli not: bu yazı melek hu'ya ithaf etmiştir...
App Store'dan indirin Google Play'den alın