83
burasını, twitter'ı, diğer platformları falan takip edenler var içlerinde muhakkak. madem var, o zaman biz elimizden geleni yapıp onlara ulaşmak için yazacağız 26 mayıs 2018 galatasaray seçimli olağan genel kurulunda yaşanabileceklerden kulübü kurtarmak adına.
efendiler, hanımlar - beyler. büyüklerim - akranlarım hatta küçüklerim.
siz bizim sahip olmak için ömrümüzden ömür verebileceğimiz ancak içerisine giremeyeceğimiz bir yapının parçalarısınız. bu yapı galatasaray spor kulübünün ta kendisidir.
biz, benim gibi taraftar bu yapıdan uzaktayız. yanlış anlamayın, kendimiz istediğimiz için değil. aslında siz istediğiniz için. sizlerden birisi çıkıp "biz herkesi kulübe almayız, bu kulübün elit kalmasıdır" derken bizi camiaya yani sizlere kötü göstermekte. sizin de içinizde (her ne kadar elit, aydın bir topluluk olursanız olun) bu laflara kanan, gerçekleri araştırmadan körü körüne büyüklerinin söylediklerine giden insanlar, gençler var. bunu görmek ne kadar acı, acınası emin olun anlayamazsınız...
yani ortada olan bir dogmayı, doğrusunu kimsenin bilmediği saf bir düşünceyi savunan kafatasçı zihniyette insanlar olması normal. hatta olmasa burada bir sıkıntı olur bana soracak olursanız. ancak analitik düşünmeye, gelişmeye, yeni fikirlere, araştırmaya açık olmasını beklediğimiz bazı genç arkadaşların da "abilerimiz en doğrusunu bilir" şeklinde kafa yapısına sahip olması yanlış.
26 mayıs 2018 günü, yani bu yazıyı yazmamdan 3 gün sonra seçime gideceksiniz. ve belki de galatasaray tarihinin akışını değiştirebilecek seçimlerden birisini oylayacak, bir başkan seçecek ve görevinizi ifa etmenin (belki de edememenin - safınıza göre değişir) mutluluğu - mutsuzluğu ile evlerinize gideceksiniz. ve hayat kaldığı yerden devam edecek bir çoğunuz için. hatta bir çoğunuz "oh, bu işi de bitirdik. şimdi 2019 mart ayının sonuna kadar rahatız" diyeceksiniz (mali genel kurul) ve bizim kadar ilgilenmeyeceksiniz bile.
bunu söylerken de samimi olduğumu düşünüyorum. tamamen.
e nasıl samimi olmayayım ki? kendinizi bizim yerimize bir koyun lütfen.
sizi içerisine yeterince elit bulmadığı için almayan, temelde aslında sadece bir beyefendinin söylediği gibi "fan" olarak, müşteri olarak gören bir yapı var karşınızda. siz bu yapının içine girmek için neyi feda ederseniz edin giremiyorsunuz onlar istemediği için ve siz girip bazı şeylerin değişmesine en azından en ufak seviyede de olsa adım atmak istedikçe kendi kafatasçı zihniyete sahip 3-5 abisinin yönlendirmesi ile yönetilmeye çalışan bir yapı.
bu yapı yönetilirken öyle hatalar yapıyor ki yıllarca ilgilendiğiniz için siz doğruları görmeye başlıyorsunuz, yapı halen yanlış yapmaya devam ediyor.
düşünün, riva için mimar, finansal fair play için hukukçu, yapılan transferde (gelen - giden fark etmeksizin) muhasebeci, mağazacılık için tasarımcı - pazarlamacı ne lazımsa onu olmuş, bu konuların hepsinde sizden daha fazla fikri olan insanlar var gerek burada gerek başka sosyal platformlarda gerek sokakta.
ama sizin içinde bulunduğunuz yapının size göre "abi"leri diyorlar ki "elit değiller" ve konu kapanıyor.
nedir peki elit kavramı? ya da kimler yeterince elittir size göre?
mesela dursun aydın özbek ne kadar elittir ki başkan seçtiniz? ya da 2. bir 3 senelik dönem için aday olabiliyor? çok mu elit ki kendisi ibra edildi yaptığı finansal tüm yanlışlarına, idari başarısızlıklarına rağmen?
ya da ali fatinoğlu. çok mu elittir bu beyefendi ki "galatasaray kahve makinası" ve "galatasaray çikolatası" gibi iki olağanüstü proje ile başkanlığa aday olabiliyor? daha doğrusu aday olması için "abi"leri tarafından telkin ediliyor? benim açıklamam değil yahu, kendisinin açıklaması. şirketlerim var falan diyor kendisi, doğrudur, hayırlı uğurlu olsun, rabbim bol kazanç versin şu ramazan gününde kendisine. ve bunu söylerken samimiyim. ancak şirketlerinin hangisi galatasaray'a ne kadar faydada bulunmuş? ama elazığspor'a sponsor olmuştu "sanica boru" firması ile? elazığspor'a sponsor olabilecek şirketimiz olmadığı için mi biz elit değiliz?
veya adnan öztürk üzerinden gidelim. kendisini destekleyen, güvenen, kendisinden beklentisi olan insanları her seferinde ters köşe yapan birisi mi elittir?
yani lütfen bana bu elitliğin bir kavramını yapar mısınız nedir bu "elitlik" diyip de gezdiğiniz unsur? bilelim de, ona göre davranalım. fransızca konuşabilmek mi? (bizim kulüpte çok yaygındır, biliyorsunuz)
belli başlı yazarları okumak mı? (zola gibi - j'accusse olayından aklıma gelen ilk örnektir)
ünlü olmak mı? (kıvanç tatlıtuğ kulüp üyesi mesela)
yoksa sadece zengin olmak yeterli midir başlı başına?
sorarım size, sinan engin denilen eskinin menajeri yeninin sözde gazetecisi - spor yorumcusu bir beyefendinin kızı ne kadar elittir ki onun üyeliği varken benim yok?
sorarım size, dursun aydın özbek beyefendinin eşi sayın mesude özbek hanımefendi belki çok elit ve sizin "cemiyet" dediğiniz topluluğun önemli simalarından birisidir, bilemeyebilirim mazur görün. ancak ne katabilecektir ki bu kulübe (üyelik formunda yalan beyanat verilerek üstelik) kulübe üye yapılmıştır?
fikri - düşüncesi - çabası - sevdası olan insanların yerine bu insanların üye yapılmasındaki amaç nedir?
bizim fikrimiz var, düşüncelerimiz var, neyin nasıl yapılabileceği konusunda kendi işimizden fazla kafa patlattığımız saatler var ve sonuçta hiç birisini size ulaştıramıyoruz. çünkü biz size göre yeterince elit değiliz.
ama siz sinan engin'in kızını, kıvanç tatlıtuğ'u, başkan kontenjanından beşiktaş taraftarı olduğunu kendi ağzından kaçıran bir başkanın eşini falan elit görünüz. onlar çünkü galatasaray'ın geleceği için kafa patlatan, mesai harcayacak, düşünecek, fikir üretecek insanlar değil mi?
cidden, anlayamadığım en sıkıntılı kavram bizim camia içerisinde bu elitlik kavramı. hayır her alanda buna uygun hareket edip, buna uygun hareket etmeyeni camiadan uzaklaştırsanız hak ettiği şekilde anlayacağım. yahu insanlar 2 günlük reklam için (hem sizin hem onların reklamı) üye oluyor, sonra aidat yok, genel kurul katılımı yok, seçimde gelip oy vermek yok vs. vs. liste uzayıp gidiyor. ve siz üyelik beratını aldıktan sonra bir daha görmediğiniz bu insanları "elit" olarak kategorilendirirken bizleri "fan" olarak kategorilendiriyorsunuz. bu benim için değil, sizin için üzücü.
bakın, sizin içinizde en "elit" dediğiniz kişilerin bilmediği, okumadığı, incelemediği tüzüğü ben biliyorum, okuyorum, inceliyorum. sürekli ve sürekli ve sürekli. olur da yarın öbür gün beni yeterince "elit" görüp kulübün içerisine alırsınız belki diye. uzak olasılık ama, olsun. her zaman bilgili olmak ve kendini geliştirmek bazı kişilerin nazarında "elit" olmaktan çok çok daha önemlidir.
neyse, bu konuyu kapatalım artık. gelelim zurnanın son deliğine.
26 mayıs 2018 galatasaray seçimli olağan genel kurulunda gidip oy kullanacaksınız.
4 adet adayın olduğu bir seçime giriyorsunuz. 4 adet liste olacak elinizde, 4 adet başkan adayı ve bunların yönetimleri.
sarı listede dursun aydın özbek yarışacak.
kırmızı listede ozan korkut.
gri listede mustafa cengiz.
ve son olarak mor listede de ali fatinoğlu.
19 mayıs 2018'de bu kulübün 21. şampiyonluğunu başkan mustafa cengiz önderliğinde hep birlikte yaşadık. o gece ve 20 mayıs 2018'de kutladık. sonra 21 mayıs geldi, bizim için işlerin rengi değişti. koca sezonun stresini iki günde mutluluk olarak yaşayıp yeniden stres kısmında döndük. neden biliyor musunuz?
sizin yüzünüzden...
iyi işleyen bir yapı var şu anda. florya ile yönetim arası fatih terim - abdurrahim albayrak sayesinde iyi işliyor. diğer yönetim kademesi olduğunca iyi işliyor. gerekli işlemlerin her birisi yapılıyor. dursun aydın özbek yönetimi ile 2.5 senede küstürülen taraftar artık siz yalnızlıktan bittiğiniz anda cengiz'in seçimi kazanmasından sonra gandalf'ın döndüğü gibi geri dönmüş, mağazaları boşaltıyor. disney ile yeni anlaşma yapılmış. her şey güllük gülistanlık değil belki ama uefa bile bir şekilde ikna edilmiş ve ceza alınmamış mustafa cengiz yönetimi döneminde. bozulmamışsa, çalışıyorsa kurcalama işte arkadaş.
zor günde elini taşın altına koymuş, bir kaç günde liste oluşturup seçime girmiş, göreve gelir gelmez oyuncu alacakları dahil vergiler dahil hatta bakkal - manav borçları dahil geliri çok çok aşan giderler bulmuş, bunları karşılamış, yapıyı bir şekilde gerçekten yönetmiş ve gemiyi kıyıya yanaştırmış birisi var işte bu listede.
diğerleri kim?
yukarıda bahsettiğimiz bu gemiyi yani galatasaray'ı fırtınanın içerisine sokan, hatta bir an bana sorarsanız batırmasına ramak kalan (uefa'dan ceza geldiği dönem, poldi o kafayı fener ağlarına yitmese 2 yıl ceza almıştık - gerçi östersunds ile yine öyle oldu ama neyse) dursun aydın özbek var.
sonra bu koskoca mali tablonun kahve makinası ve çikolata yapılıp satılarak düzeltileceğine inanmış, bunları proje olarak sunmaktan utanmayan ali fatinoğlu var.
ve ozan korkut var.
açık söylemeliyim, ben ozan beyi tanımıyorum. listesinde de net olarak bildiğim 2 kişi dışında tanıdığım yok. ve bunlar üzerinden değerlendirme yaptığımda ozan korkut'un başkanlık koltuğuna geçmemesi gerektiğini söyleyebiliyorum. bu iki kişi;
1 - burak elmas: aynı yola birlikte çıktığı dava arkadaşlarını nedeni net olmadan satan, başka listeye geçmekten çekinmeyen birisi.
2- adnan öztürk: aynı yola birlikte çıkmak için destek aldığı arkadaşlarını sudan bahanelerle yarı yolda bırakmaktan çekinmeyen birisi.
son olarak mustafa cengiz'e bakarsak;
uefa'dan gelecek olası cezayı dursun aydın özbek gibi "bileklik" yapıp satarak değil, sportif başarıyla taraftarın gücünü birleştirerek ve geleceğe dair somut projelerle atlatmıştır.
şampiyonluğun gelmesi için fatih terim'e teslim edilmiş olan florya'ya terim'e en fazla faydalı olacak ismi yani albayrak'ı da getirerek terim için daha rahat bir ortam hazırlamıştır.
21. şampiyonluğun gelmesi başlı başına bir başarıdır zaten, bunu yazmıyorum bile.
ama en önemlisi daha önce de tekrarladığım gibi taraftarın "gandalf" misali geri dönmesini sağlamış, onların gücünü de kullanarak takımı hak ettiği yere, esas hedeflerinin olduğu yere avrupa'ya cezasız taşımıştır.
siz şimdi bir seçim yapacaksınız. önünüzde 4 aday var. gidip de dursun aydın özbek'i ya da ali fatinoğlu'nu seçtiğinizde bu kişilerin vizyonu ile alınabilecek yol belli.
dursun özbek ile daha önce gittik, sonuç ortada. ali fatinoğlu ile gitmeye gerek duyar mısınız, açıkçası bilmiyorum.
ozan korkut'un da bu dediğim 2 kişi dışında tanımadığım listesi ne verebilir, açıkçası bilmiyorum. yani güzel tanıtım videoları, broşürler falan ayarlama olduğu zaman işlerini güzel yapmışlar ama yönetimsel olarak ne katabilirler bu benim için soru işareti.
kalan tek aday mustafa cengiz. kötünün iyisi olduğu için de değil. iyi olduğunu gösterdiği, bize kendisini tanıttığı ve sevdirdiği için.
karşısında çok cephe var. özellikle dursun aydın özbek'in trolleri gece gündüz durmadan çalışıyorlar vuracak bir yer bulmak için gerek sosyal medyalarda gerek diğer platformlarda. şimdiye kadar dik durdu sayın başkan, yine duracağına inanıyor ve güveniyorum.
gelelim sizlerden isteğime...
cumartesi günü o sandığa gittiğinizde, kime oy verirseniz verin. bu hiç problem değil. kendiniz için en doğru adaya oy vereceksiniz zaten, buna amenna. ama kendiniz için en doğru adayın galatasaray için ne kadar doğru olduğuna en azından birazcık kendi kendinize düşünerek karar verin. lütfen, ne olur şu "abi"lerinizin dediğinden çok kendinizin sevdalısı olduğunuz bu kulüp için en iyi olduğunu düşündüğünüz karar ne ise onu verin.
mantığınıza kalbinizi ve duygularınızı da eklediğiniz zaman sizi doğru cevaba götürecek şey, kısacası muhtaç olduğunuz içinizdeki galatasaray taraftarı aslında her adımda sizinledir. siz doğruyu dinleyin, buna göre adım atmak isteyin yeter ki...
bir galatasaray taraftarını okudunuz. pek elit değildi, kusura bakmayın.
efendiler, hanımlar - beyler. büyüklerim - akranlarım hatta küçüklerim.
siz bizim sahip olmak için ömrümüzden ömür verebileceğimiz ancak içerisine giremeyeceğimiz bir yapının parçalarısınız. bu yapı galatasaray spor kulübünün ta kendisidir.
biz, benim gibi taraftar bu yapıdan uzaktayız. yanlış anlamayın, kendimiz istediğimiz için değil. aslında siz istediğiniz için. sizlerden birisi çıkıp "biz herkesi kulübe almayız, bu kulübün elit kalmasıdır" derken bizi camiaya yani sizlere kötü göstermekte. sizin de içinizde (her ne kadar elit, aydın bir topluluk olursanız olun) bu laflara kanan, gerçekleri araştırmadan körü körüne büyüklerinin söylediklerine giden insanlar, gençler var. bunu görmek ne kadar acı, acınası emin olun anlayamazsınız...
yani ortada olan bir dogmayı, doğrusunu kimsenin bilmediği saf bir düşünceyi savunan kafatasçı zihniyette insanlar olması normal. hatta olmasa burada bir sıkıntı olur bana soracak olursanız. ancak analitik düşünmeye, gelişmeye, yeni fikirlere, araştırmaya açık olmasını beklediğimiz bazı genç arkadaşların da "abilerimiz en doğrusunu bilir" şeklinde kafa yapısına sahip olması yanlış.
26 mayıs 2018 günü, yani bu yazıyı yazmamdan 3 gün sonra seçime gideceksiniz. ve belki de galatasaray tarihinin akışını değiştirebilecek seçimlerden birisini oylayacak, bir başkan seçecek ve görevinizi ifa etmenin (belki de edememenin - safınıza göre değişir) mutluluğu - mutsuzluğu ile evlerinize gideceksiniz. ve hayat kaldığı yerden devam edecek bir çoğunuz için. hatta bir çoğunuz "oh, bu işi de bitirdik. şimdi 2019 mart ayının sonuna kadar rahatız" diyeceksiniz (mali genel kurul) ve bizim kadar ilgilenmeyeceksiniz bile.
bunu söylerken de samimi olduğumu düşünüyorum. tamamen.
e nasıl samimi olmayayım ki? kendinizi bizim yerimize bir koyun lütfen.
sizi içerisine yeterince elit bulmadığı için almayan, temelde aslında sadece bir beyefendinin söylediği gibi "fan" olarak, müşteri olarak gören bir yapı var karşınızda. siz bu yapının içine girmek için neyi feda ederseniz edin giremiyorsunuz onlar istemediği için ve siz girip bazı şeylerin değişmesine en azından en ufak seviyede de olsa adım atmak istedikçe kendi kafatasçı zihniyete sahip 3-5 abisinin yönlendirmesi ile yönetilmeye çalışan bir yapı.
bu yapı yönetilirken öyle hatalar yapıyor ki yıllarca ilgilendiğiniz için siz doğruları görmeye başlıyorsunuz, yapı halen yanlış yapmaya devam ediyor.
düşünün, riva için mimar, finansal fair play için hukukçu, yapılan transferde (gelen - giden fark etmeksizin) muhasebeci, mağazacılık için tasarımcı - pazarlamacı ne lazımsa onu olmuş, bu konuların hepsinde sizden daha fazla fikri olan insanlar var gerek burada gerek başka sosyal platformlarda gerek sokakta.
ama sizin içinde bulunduğunuz yapının size göre "abi"leri diyorlar ki "elit değiller" ve konu kapanıyor.
nedir peki elit kavramı? ya da kimler yeterince elittir size göre?
mesela dursun aydın özbek ne kadar elittir ki başkan seçtiniz? ya da 2. bir 3 senelik dönem için aday olabiliyor? çok mu elit ki kendisi ibra edildi yaptığı finansal tüm yanlışlarına, idari başarısızlıklarına rağmen?
ya da ali fatinoğlu. çok mu elittir bu beyefendi ki "galatasaray kahve makinası" ve "galatasaray çikolatası" gibi iki olağanüstü proje ile başkanlığa aday olabiliyor? daha doğrusu aday olması için "abi"leri tarafından telkin ediliyor? benim açıklamam değil yahu, kendisinin açıklaması. şirketlerim var falan diyor kendisi, doğrudur, hayırlı uğurlu olsun, rabbim bol kazanç versin şu ramazan gününde kendisine. ve bunu söylerken samimiyim. ancak şirketlerinin hangisi galatasaray'a ne kadar faydada bulunmuş? ama elazığspor'a sponsor olmuştu "sanica boru" firması ile? elazığspor'a sponsor olabilecek şirketimiz olmadığı için mi biz elit değiliz?
veya adnan öztürk üzerinden gidelim. kendisini destekleyen, güvenen, kendisinden beklentisi olan insanları her seferinde ters köşe yapan birisi mi elittir?
yani lütfen bana bu elitliğin bir kavramını yapar mısınız nedir bu "elitlik" diyip de gezdiğiniz unsur? bilelim de, ona göre davranalım. fransızca konuşabilmek mi? (bizim kulüpte çok yaygındır, biliyorsunuz)
belli başlı yazarları okumak mı? (zola gibi - j'accusse olayından aklıma gelen ilk örnektir)
ünlü olmak mı? (kıvanç tatlıtuğ kulüp üyesi mesela)
yoksa sadece zengin olmak yeterli midir başlı başına?
sorarım size, sinan engin denilen eskinin menajeri yeninin sözde gazetecisi - spor yorumcusu bir beyefendinin kızı ne kadar elittir ki onun üyeliği varken benim yok?
sorarım size, dursun aydın özbek beyefendinin eşi sayın mesude özbek hanımefendi belki çok elit ve sizin "cemiyet" dediğiniz topluluğun önemli simalarından birisidir, bilemeyebilirim mazur görün. ancak ne katabilecektir ki bu kulübe (üyelik formunda yalan beyanat verilerek üstelik) kulübe üye yapılmıştır?
fikri - düşüncesi - çabası - sevdası olan insanların yerine bu insanların üye yapılmasındaki amaç nedir?
bizim fikrimiz var, düşüncelerimiz var, neyin nasıl yapılabileceği konusunda kendi işimizden fazla kafa patlattığımız saatler var ve sonuçta hiç birisini size ulaştıramıyoruz. çünkü biz size göre yeterince elit değiliz.
ama siz sinan engin'in kızını, kıvanç tatlıtuğ'u, başkan kontenjanından beşiktaş taraftarı olduğunu kendi ağzından kaçıran bir başkanın eşini falan elit görünüz. onlar çünkü galatasaray'ın geleceği için kafa patlatan, mesai harcayacak, düşünecek, fikir üretecek insanlar değil mi?
cidden, anlayamadığım en sıkıntılı kavram bizim camia içerisinde bu elitlik kavramı. hayır her alanda buna uygun hareket edip, buna uygun hareket etmeyeni camiadan uzaklaştırsanız hak ettiği şekilde anlayacağım. yahu insanlar 2 günlük reklam için (hem sizin hem onların reklamı) üye oluyor, sonra aidat yok, genel kurul katılımı yok, seçimde gelip oy vermek yok vs. vs. liste uzayıp gidiyor. ve siz üyelik beratını aldıktan sonra bir daha görmediğiniz bu insanları "elit" olarak kategorilendirirken bizleri "fan" olarak kategorilendiriyorsunuz. bu benim için değil, sizin için üzücü.
bakın, sizin içinizde en "elit" dediğiniz kişilerin bilmediği, okumadığı, incelemediği tüzüğü ben biliyorum, okuyorum, inceliyorum. sürekli ve sürekli ve sürekli. olur da yarın öbür gün beni yeterince "elit" görüp kulübün içerisine alırsınız belki diye. uzak olasılık ama, olsun. her zaman bilgili olmak ve kendini geliştirmek bazı kişilerin nazarında "elit" olmaktan çok çok daha önemlidir.
neyse, bu konuyu kapatalım artık. gelelim zurnanın son deliğine.
26 mayıs 2018 galatasaray seçimli olağan genel kurulunda gidip oy kullanacaksınız.
4 adet adayın olduğu bir seçime giriyorsunuz. 4 adet liste olacak elinizde, 4 adet başkan adayı ve bunların yönetimleri.
sarı listede dursun aydın özbek yarışacak.
kırmızı listede ozan korkut.
gri listede mustafa cengiz.
ve son olarak mor listede de ali fatinoğlu.
19 mayıs 2018'de bu kulübün 21. şampiyonluğunu başkan mustafa cengiz önderliğinde hep birlikte yaşadık. o gece ve 20 mayıs 2018'de kutladık. sonra 21 mayıs geldi, bizim için işlerin rengi değişti. koca sezonun stresini iki günde mutluluk olarak yaşayıp yeniden stres kısmında döndük. neden biliyor musunuz?
sizin yüzünüzden...
iyi işleyen bir yapı var şu anda. florya ile yönetim arası fatih terim - abdurrahim albayrak sayesinde iyi işliyor. diğer yönetim kademesi olduğunca iyi işliyor. gerekli işlemlerin her birisi yapılıyor. dursun aydın özbek yönetimi ile 2.5 senede küstürülen taraftar artık siz yalnızlıktan bittiğiniz anda cengiz'in seçimi kazanmasından sonra gandalf'ın döndüğü gibi geri dönmüş, mağazaları boşaltıyor. disney ile yeni anlaşma yapılmış. her şey güllük gülistanlık değil belki ama uefa bile bir şekilde ikna edilmiş ve ceza alınmamış mustafa cengiz yönetimi döneminde. bozulmamışsa, çalışıyorsa kurcalama işte arkadaş.
zor günde elini taşın altına koymuş, bir kaç günde liste oluşturup seçime girmiş, göreve gelir gelmez oyuncu alacakları dahil vergiler dahil hatta bakkal - manav borçları dahil geliri çok çok aşan giderler bulmuş, bunları karşılamış, yapıyı bir şekilde gerçekten yönetmiş ve gemiyi kıyıya yanaştırmış birisi var işte bu listede.
diğerleri kim?
yukarıda bahsettiğimiz bu gemiyi yani galatasaray'ı fırtınanın içerisine sokan, hatta bir an bana sorarsanız batırmasına ramak kalan (uefa'dan ceza geldiği dönem, poldi o kafayı fener ağlarına yitmese 2 yıl ceza almıştık - gerçi östersunds ile yine öyle oldu ama neyse) dursun aydın özbek var.
sonra bu koskoca mali tablonun kahve makinası ve çikolata yapılıp satılarak düzeltileceğine inanmış, bunları proje olarak sunmaktan utanmayan ali fatinoğlu var.
ve ozan korkut var.
açık söylemeliyim, ben ozan beyi tanımıyorum. listesinde de net olarak bildiğim 2 kişi dışında tanıdığım yok. ve bunlar üzerinden değerlendirme yaptığımda ozan korkut'un başkanlık koltuğuna geçmemesi gerektiğini söyleyebiliyorum. bu iki kişi;
1 - burak elmas: aynı yola birlikte çıktığı dava arkadaşlarını nedeni net olmadan satan, başka listeye geçmekten çekinmeyen birisi.
2- adnan öztürk: aynı yola birlikte çıkmak için destek aldığı arkadaşlarını sudan bahanelerle yarı yolda bırakmaktan çekinmeyen birisi.
son olarak mustafa cengiz'e bakarsak;
uefa'dan gelecek olası cezayı dursun aydın özbek gibi "bileklik" yapıp satarak değil, sportif başarıyla taraftarın gücünü birleştirerek ve geleceğe dair somut projelerle atlatmıştır.
şampiyonluğun gelmesi için fatih terim'e teslim edilmiş olan florya'ya terim'e en fazla faydalı olacak ismi yani albayrak'ı da getirerek terim için daha rahat bir ortam hazırlamıştır.
21. şampiyonluğun gelmesi başlı başına bir başarıdır zaten, bunu yazmıyorum bile.
ama en önemlisi daha önce de tekrarladığım gibi taraftarın "gandalf" misali geri dönmesini sağlamış, onların gücünü de kullanarak takımı hak ettiği yere, esas hedeflerinin olduğu yere avrupa'ya cezasız taşımıştır.
siz şimdi bir seçim yapacaksınız. önünüzde 4 aday var. gidip de dursun aydın özbek'i ya da ali fatinoğlu'nu seçtiğinizde bu kişilerin vizyonu ile alınabilecek yol belli.
dursun özbek ile daha önce gittik, sonuç ortada. ali fatinoğlu ile gitmeye gerek duyar mısınız, açıkçası bilmiyorum.
ozan korkut'un da bu dediğim 2 kişi dışında tanımadığım listesi ne verebilir, açıkçası bilmiyorum. yani güzel tanıtım videoları, broşürler falan ayarlama olduğu zaman işlerini güzel yapmışlar ama yönetimsel olarak ne katabilirler bu benim için soru işareti.
kalan tek aday mustafa cengiz. kötünün iyisi olduğu için de değil. iyi olduğunu gösterdiği, bize kendisini tanıttığı ve sevdirdiği için.
karşısında çok cephe var. özellikle dursun aydın özbek'in trolleri gece gündüz durmadan çalışıyorlar vuracak bir yer bulmak için gerek sosyal medyalarda gerek diğer platformlarda. şimdiye kadar dik durdu sayın başkan, yine duracağına inanıyor ve güveniyorum.
gelelim sizlerden isteğime...
cumartesi günü o sandığa gittiğinizde, kime oy verirseniz verin. bu hiç problem değil. kendiniz için en doğru adaya oy vereceksiniz zaten, buna amenna. ama kendiniz için en doğru adayın galatasaray için ne kadar doğru olduğuna en azından birazcık kendi kendinize düşünerek karar verin. lütfen, ne olur şu "abi"lerinizin dediğinden çok kendinizin sevdalısı olduğunuz bu kulüp için en iyi olduğunu düşündüğünüz karar ne ise onu verin.
mantığınıza kalbinizi ve duygularınızı da eklediğiniz zaman sizi doğru cevaba götürecek şey, kısacası muhtaç olduğunuz içinizdeki galatasaray taraftarı aslında her adımda sizinledir. siz doğruyu dinleyin, buna göre adım atmak isteyin yeter ki...
bir galatasaray taraftarını okudunuz. pek elit değildi, kusura bakmayın.