396
ultras/movement'in maç on biri:
1- igor tudor yönetiminde uefa avrupa liginde östersund'a elenerek herkesi şaşırtan galatasaray, türkiye süper ligine ise tam tersi "fırtına" gibi bir giriş yapmış ama ve lakin lige verilen "milli maç arasından" sonra ilk puan kaybını antalyaspor karşısında yaşamıştı. o gün, bugündür "milli aralar"ı tehlikeli olarak görürüm ve trabzonspor maçı da benim için "riskli" derecedeki maçlardan biriydi ama fatih terim öyle bir hazırlamış ki takımı, pazar geceki maç galatasaray adına iç sahadaki en rahat maçlardan biri olarak hafızalarda yer edindi. her zamanki "agresif" hücüm presi ile oyuna başlayan sarı-kırmızılılar, rıza çalımbay'ın da "savunmacı" bir taktikle oyuna başlamasını fırsat bilerek bordo-mavili meslektaşlarını kendi yarı sahalarına hapsettiler ve daha 10 dakika dolmadan 1-0 öne geçiverdiler. erken gol galatasaray'ı rahatlattı, daha güvenli oynamalarını sağladı sarı-kırmızılı topçuların da 20. dakika dolarken trabzonspor altı pasında meydana gelen karambolde selçuk önüne düşen topu kaleye nişanlasa, "maç oracıkta kopardı", galatasaray taraftarının iç sahada görmeye alışmış olduğu bol gollü bir maç ortaya çıkardı. olmadı... peki, trabzonspor ne yaptı? onların tek derdi galatasaray'ı durdurmak olunca, hücumda çoğalamadılar, burak'a uzun top atmakla işi çözeceklerini zannettiler de, burak yılmaz sürekli ve sürekli ofsayttaydı...
ikinci devre rıza çalımbay, oyunu değiştirmek isterken, "kendi ayağına sıktı", gomis'in başından ayrılmayan uğur ve hubocan ikilisini bozdu,golcü almak için stoperi çıkardı ve yerine orta saha elemanı okay'ı yerleştirdi. işte o okay, muslera'nın degajını kontrol edemeyince gomis bastı, topu aldı ve farkı ikiye çıkaran golü kaydetti. kalan dakikalarda "üç puanın garantisi benim" diyen sosa'nın yerine trabzon'daki maçın "provakatör" ismi olcay ile akhisar'daki golcü günlerini mumla arayan rodallenga'yı skoru değiştirmek için oyuna aldı rıza çalımbay ama o kadar etkisizdi ki trabzonlular, koca doksan dakika boyunca yusuf'un maçın ikinci yarısında galatasaray savunmasının arkasına sarkıp, muslera'yı geçemediği pozisyon dışında atağı dahi yoktu. tuhaftır, golü bile galatasaray kalesine yaklaşmadan orta sahadan atılar.
2- rıza çalımbay ne kadar kötü hazırlayıp takımını, yaptığı hamlelerle yenilginin en büyük sebebiyse, fatih terim de galatasaray adına maçın kazanılmasında en büyük faktör oldu. fatih hoca, tudor'un yaptığı gibi rakibe göre taktik belirlemeyle uğraşmayıp, kendi oyun tarzını oynatıyor takımına: rakip sahada baskı, hızlı hücum ve istekli bir oyun. hal böyle olunca, seyircinin de hoşuna gidiyor bu futbol felsefesi ve tribündekilerin de desteği ile rakip iyice boğuluyor. kadroyu da oturttu tecrübeli teknik adam ve cezalı ile sakat oyuncuların yokluğunda da yerine girenler hiç te sırıtmıyorlar. fernando'nun yokluğunda donk ve linnes'in yerine mariano "takır takır" top oynadılar.
3- serdar ve maicon savunmada yine kusursuzdu. gerçi rakip onları zorlamayı bir tek bu ikilinin arkasına burak'a atacağı uzun toplarla düşünmüştü de galatasaraylı stoperler burak yılmaz'ı hep "faka bastırdılar"... kenar bekler de trabzonlu oyunculardan baskı görmeyince, hücuma rahat katıldılar, mariano ilk golün asistini yaptı, biraz daha dikkatli olsa ilk devre iki değil üç asist bile yapabilirdi. nagatomo da sol kanatta tükenmeyen enerjisi ve oyun ciddiyetiyle rakibi baskı altına tutmakta oldukça faydalıydı... sene sonunda ne yapıp etmeli, yuto'nun bonservisini almalı...
4- belhanda ile ilgili en büyük şikayetlerimden biri şut atmayı hiç ama hiç aklına getirmiyor oluşuydu. bizim 10 numara trabzon karşısında üç kere kaleyi yokladı da bu sefer de maalesef pas vermesi gereken yerde vurdu... maç kazanılınca bu tip "falsoları" görmezden gelebiliyoruz da umarım yine şut atmaya devam eder ama "yeri ve zamanında" olunca tadından yenmez... unutmadan, fatih terim'in takımının vazgeçilmezi oldu iyice faslı oyuncu...
5- rakipler garry rodriguez'e artık tedbir almaya başladılar ve bizim "speedy gonzalez" de artık kendince b planları yapmayı düşünmeye başlamalı vakit kaybetmeden. sol kanatta topu ayağına alan garry, ceza sahası köşesinde rakibine çalım atıp ya gomis'e pas ya da şut seçeneği üretiyordu bugüne kadar ama artık karşı takımın hocaları bu kanalı kapamak için anında kademe yapacak bir oyuncuyu gönderiyor rodriguez'in karşısına ve o da topu daha geride bekleyen selçuk ya da belhanda'ya çıkarmak zorunda kalıyor, atağın hızı kesiliyor. nagatomo ile ikili oyunlar ya da ters kanatta feghouli'ye atılacak uzun toplar ile rakibi şaşırtabilecek değişik opsiyonlar üzerine kafa yormalı bizim sol açık... yoksa etkinliği gittikçe azalıyor...
6- ilk devre iki stoperin adam adama ve "tatlı sert" markajında kalan bafetimbi gomis, ikinci yarı hubocan'ın kenara alınmasıyla rahatladı ve ilk baskıda okay'ı bozup, galibiyeti perçinleyen golü attı. 26 lig maçında 26. golü atan fransız oyuncu bir yandan galatasaray'a puanlar kazandırırken, öte yandan da rekorları tek tek kırıyor. galatasaray adına bir sezonda en fazla gol atan yabancı oyuncu olan gomis, üç gol daha atarsa alex'e ait olan "süper ligte en fazla gol atan yabancı oyuncu" rekorunu da kıracak...
7- sezonun ilk devresinde trabzon'daki mücadelede takım arkadaşını korurken, olcay'ın "dramatizasyon" kullanarak oyundan attırdığı sofiane feghouli, oynadığı istekli oyun ve "kilidi açan" gol ile maça adını yazdırdı. feghouli de gomis gibi kendi adına rekor kırmaya devam ediyor, attığı 6 gol ve 7 asistle bir sezonda gole en fazla katkı yaptığı sezonu galatasaray'da yaşıyor cezayirli futbolcu.
8- fırat aydunus kendisinden beklediğim gibi oldukça öz güvenli ve rahat bir maç yönetti ama pereira'nın korner bayrağı cıvarında selçuk'a attığı "kırmızı kartlık" tekmeyi göremedi. maçın hakemi açıklandığında fırat'tan ziyade tehlikenin yan hakem aleks'ten geleceğini yazmıştım twitter hesabımda ve bir çok sarı-kırmızılı taraftar aynı görüşte olunca, "iyi" bir kamuoyu oluştu, belki de fırat aydunus uyardı kendisini, sebep her neyse farketmez, en nihayetinde aleks taşçıoğlu hiç olmadığı kadar dikkatliydi maç esnasında, ofsayt kaçırmadı, bir tarafından ilginç fauller uydurup bayrağını sallamadı...
9- maçta uzatma dakikaları oynanırken, feghouli orta saha yuvarlağı içinde rakibine bir faul yaptı ve trabzonlu kucka hiç bekletmeden topa öyle bir vurdu, muslera belki de kariyerinin en "harika" golünü yedi. trabzon'un attığı gol skoru değiştirmese de galatasaray adına iyi bir uyarı oldu, maçta skor ne olursa olsun, dakikalar kaçı gösterirse göstersin oyunda ciddiyet kaybedilmemeli. feghouli yaptığı o faul sonrası topun karşısında kalabilseydi, galatasaray o golü yemezdi. hatalardan ders almak önemlidir, fatih hoca o golü bu hafta idmanlarda çokça defa izletecektir oyuncularına...
10- galatasaray maçlarını artık kapalı gişe oynuyor. bilet bulmak oldukça zor türk telekom stadyumunda oynanan maçlara. bu kalabalık da fatih terim'in gelişiyle birlikte "kuru kalabalık" değil, takımı iten, rakibi boğan bir güce dönüştü. bunun farkında olarak galatasaray taraftarı bundan sonraki maçlarda "seyircisiz" cezası almamak için oldukça dikkatli davranmalı, zira şampiyon olunacaksa taraftar-futbolcu birlikteliği hayati önem taşımaktadır.
11- galatasaray-trabzonspor maçı 90 dakika içinde yaşanılanlarla değil, maçtan sonra çıkan "skorbord" kriziyle konuşuldu pazar gecesi bir çok spor programında. karşılaşmanın bitimiyle beraber türk telekom stadyumu skorbordunda "şampiyonların kupası müzesinde olur" sloganı eşliğinde galatasaray müzesi reklamı yapılınca, trabzonspor taraftarı alınmış ve 2010-2011 sezonundaki "tartışmalı" şampiyonluğa atıf yapıldığını düşünmüşler. tabii, abdurrahim albayrak'ın da "bilmeden, sormadan" televizyon kanalına verdiği röportaj da ateşe benzinle gitmek oldu bu mevzuda. daha sonra olay aydınlandı, yazının trabzon'la bir alakası olmadığı açıklaması yapıldı galatasaray kulübünden.
lakin... şunu belirtmeden geçmeyelim. şike sürecinde trabzonspor'u en fazla destekleyen kulüp galatasaray olmuş, türk telekom'a konuk olduğunda bordo-mavililer "2010-2011 şampiyonu trabzonspor hoşgeldin" pankartları açılmıştı galatasaray tribünlerinde. buna karşılık ne mi oldu? avni aker'de bir kaç kendini bilmez galatasaray forması yaktı, trabzonspor yönetiminden kınama gelmedi. trabzonlu futbolcular muslera gibi "beyefendi" bir topçuya saldırdı, uğur demirok galatasaray'la "kafa bulmaya çalıştı", olcay en son maçta ortalığı karıştırdı... bu olaylar da galatasaray taraftarının trabzonspor'a bakışını değiştirdi... boşa dememişler "rüzgar ekersen fırtına biçersin" diye...
kaynak: ultras/movement blog
http://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...y2-1trabzonspor.html
1- igor tudor yönetiminde uefa avrupa liginde östersund'a elenerek herkesi şaşırtan galatasaray, türkiye süper ligine ise tam tersi "fırtına" gibi bir giriş yapmış ama ve lakin lige verilen "milli maç arasından" sonra ilk puan kaybını antalyaspor karşısında yaşamıştı. o gün, bugündür "milli aralar"ı tehlikeli olarak görürüm ve trabzonspor maçı da benim için "riskli" derecedeki maçlardan biriydi ama fatih terim öyle bir hazırlamış ki takımı, pazar geceki maç galatasaray adına iç sahadaki en rahat maçlardan biri olarak hafızalarda yer edindi. her zamanki "agresif" hücüm presi ile oyuna başlayan sarı-kırmızılılar, rıza çalımbay'ın da "savunmacı" bir taktikle oyuna başlamasını fırsat bilerek bordo-mavili meslektaşlarını kendi yarı sahalarına hapsettiler ve daha 10 dakika dolmadan 1-0 öne geçiverdiler. erken gol galatasaray'ı rahatlattı, daha güvenli oynamalarını sağladı sarı-kırmızılı topçuların da 20. dakika dolarken trabzonspor altı pasında meydana gelen karambolde selçuk önüne düşen topu kaleye nişanlasa, "maç oracıkta kopardı", galatasaray taraftarının iç sahada görmeye alışmış olduğu bol gollü bir maç ortaya çıkardı. olmadı... peki, trabzonspor ne yaptı? onların tek derdi galatasaray'ı durdurmak olunca, hücumda çoğalamadılar, burak'a uzun top atmakla işi çözeceklerini zannettiler de, burak yılmaz sürekli ve sürekli ofsayttaydı...
ikinci devre rıza çalımbay, oyunu değiştirmek isterken, "kendi ayağına sıktı", gomis'in başından ayrılmayan uğur ve hubocan ikilisini bozdu,golcü almak için stoperi çıkardı ve yerine orta saha elemanı okay'ı yerleştirdi. işte o okay, muslera'nın degajını kontrol edemeyince gomis bastı, topu aldı ve farkı ikiye çıkaran golü kaydetti. kalan dakikalarda "üç puanın garantisi benim" diyen sosa'nın yerine trabzon'daki maçın "provakatör" ismi olcay ile akhisar'daki golcü günlerini mumla arayan rodallenga'yı skoru değiştirmek için oyuna aldı rıza çalımbay ama o kadar etkisizdi ki trabzonlular, koca doksan dakika boyunca yusuf'un maçın ikinci yarısında galatasaray savunmasının arkasına sarkıp, muslera'yı geçemediği pozisyon dışında atağı dahi yoktu. tuhaftır, golü bile galatasaray kalesine yaklaşmadan orta sahadan atılar.
2- rıza çalımbay ne kadar kötü hazırlayıp takımını, yaptığı hamlelerle yenilginin en büyük sebebiyse, fatih terim de galatasaray adına maçın kazanılmasında en büyük faktör oldu. fatih hoca, tudor'un yaptığı gibi rakibe göre taktik belirlemeyle uğraşmayıp, kendi oyun tarzını oynatıyor takımına: rakip sahada baskı, hızlı hücum ve istekli bir oyun. hal böyle olunca, seyircinin de hoşuna gidiyor bu futbol felsefesi ve tribündekilerin de desteği ile rakip iyice boğuluyor. kadroyu da oturttu tecrübeli teknik adam ve cezalı ile sakat oyuncuların yokluğunda da yerine girenler hiç te sırıtmıyorlar. fernando'nun yokluğunda donk ve linnes'in yerine mariano "takır takır" top oynadılar.
3- serdar ve maicon savunmada yine kusursuzdu. gerçi rakip onları zorlamayı bir tek bu ikilinin arkasına burak'a atacağı uzun toplarla düşünmüştü de galatasaraylı stoperler burak yılmaz'ı hep "faka bastırdılar"... kenar bekler de trabzonlu oyunculardan baskı görmeyince, hücuma rahat katıldılar, mariano ilk golün asistini yaptı, biraz daha dikkatli olsa ilk devre iki değil üç asist bile yapabilirdi. nagatomo da sol kanatta tükenmeyen enerjisi ve oyun ciddiyetiyle rakibi baskı altına tutmakta oldukça faydalıydı... sene sonunda ne yapıp etmeli, yuto'nun bonservisini almalı...
4- belhanda ile ilgili en büyük şikayetlerimden biri şut atmayı hiç ama hiç aklına getirmiyor oluşuydu. bizim 10 numara trabzon karşısında üç kere kaleyi yokladı da bu sefer de maalesef pas vermesi gereken yerde vurdu... maç kazanılınca bu tip "falsoları" görmezden gelebiliyoruz da umarım yine şut atmaya devam eder ama "yeri ve zamanında" olunca tadından yenmez... unutmadan, fatih terim'in takımının vazgeçilmezi oldu iyice faslı oyuncu...
5- rakipler garry rodriguez'e artık tedbir almaya başladılar ve bizim "speedy gonzalez" de artık kendince b planları yapmayı düşünmeye başlamalı vakit kaybetmeden. sol kanatta topu ayağına alan garry, ceza sahası köşesinde rakibine çalım atıp ya gomis'e pas ya da şut seçeneği üretiyordu bugüne kadar ama artık karşı takımın hocaları bu kanalı kapamak için anında kademe yapacak bir oyuncuyu gönderiyor rodriguez'in karşısına ve o da topu daha geride bekleyen selçuk ya da belhanda'ya çıkarmak zorunda kalıyor, atağın hızı kesiliyor. nagatomo ile ikili oyunlar ya da ters kanatta feghouli'ye atılacak uzun toplar ile rakibi şaşırtabilecek değişik opsiyonlar üzerine kafa yormalı bizim sol açık... yoksa etkinliği gittikçe azalıyor...
6- ilk devre iki stoperin adam adama ve "tatlı sert" markajında kalan bafetimbi gomis, ikinci yarı hubocan'ın kenara alınmasıyla rahatladı ve ilk baskıda okay'ı bozup, galibiyeti perçinleyen golü attı. 26 lig maçında 26. golü atan fransız oyuncu bir yandan galatasaray'a puanlar kazandırırken, öte yandan da rekorları tek tek kırıyor. galatasaray adına bir sezonda en fazla gol atan yabancı oyuncu olan gomis, üç gol daha atarsa alex'e ait olan "süper ligte en fazla gol atan yabancı oyuncu" rekorunu da kıracak...
7- sezonun ilk devresinde trabzon'daki mücadelede takım arkadaşını korurken, olcay'ın "dramatizasyon" kullanarak oyundan attırdığı sofiane feghouli, oynadığı istekli oyun ve "kilidi açan" gol ile maça adını yazdırdı. feghouli de gomis gibi kendi adına rekor kırmaya devam ediyor, attığı 6 gol ve 7 asistle bir sezonda gole en fazla katkı yaptığı sezonu galatasaray'da yaşıyor cezayirli futbolcu.
8- fırat aydunus kendisinden beklediğim gibi oldukça öz güvenli ve rahat bir maç yönetti ama pereira'nın korner bayrağı cıvarında selçuk'a attığı "kırmızı kartlık" tekmeyi göremedi. maçın hakemi açıklandığında fırat'tan ziyade tehlikenin yan hakem aleks'ten geleceğini yazmıştım twitter hesabımda ve bir çok sarı-kırmızılı taraftar aynı görüşte olunca, "iyi" bir kamuoyu oluştu, belki de fırat aydunus uyardı kendisini, sebep her neyse farketmez, en nihayetinde aleks taşçıoğlu hiç olmadığı kadar dikkatliydi maç esnasında, ofsayt kaçırmadı, bir tarafından ilginç fauller uydurup bayrağını sallamadı...
9- maçta uzatma dakikaları oynanırken, feghouli orta saha yuvarlağı içinde rakibine bir faul yaptı ve trabzonlu kucka hiç bekletmeden topa öyle bir vurdu, muslera belki de kariyerinin en "harika" golünü yedi. trabzon'un attığı gol skoru değiştirmese de galatasaray adına iyi bir uyarı oldu, maçta skor ne olursa olsun, dakikalar kaçı gösterirse göstersin oyunda ciddiyet kaybedilmemeli. feghouli yaptığı o faul sonrası topun karşısında kalabilseydi, galatasaray o golü yemezdi. hatalardan ders almak önemlidir, fatih hoca o golü bu hafta idmanlarda çokça defa izletecektir oyuncularına...
10- galatasaray maçlarını artık kapalı gişe oynuyor. bilet bulmak oldukça zor türk telekom stadyumunda oynanan maçlara. bu kalabalık da fatih terim'in gelişiyle birlikte "kuru kalabalık" değil, takımı iten, rakibi boğan bir güce dönüştü. bunun farkında olarak galatasaray taraftarı bundan sonraki maçlarda "seyircisiz" cezası almamak için oldukça dikkatli davranmalı, zira şampiyon olunacaksa taraftar-futbolcu birlikteliği hayati önem taşımaktadır.
11- galatasaray-trabzonspor maçı 90 dakika içinde yaşanılanlarla değil, maçtan sonra çıkan "skorbord" kriziyle konuşuldu pazar gecesi bir çok spor programında. karşılaşmanın bitimiyle beraber türk telekom stadyumu skorbordunda "şampiyonların kupası müzesinde olur" sloganı eşliğinde galatasaray müzesi reklamı yapılınca, trabzonspor taraftarı alınmış ve 2010-2011 sezonundaki "tartışmalı" şampiyonluğa atıf yapıldığını düşünmüşler. tabii, abdurrahim albayrak'ın da "bilmeden, sormadan" televizyon kanalına verdiği röportaj da ateşe benzinle gitmek oldu bu mevzuda. daha sonra olay aydınlandı, yazının trabzon'la bir alakası olmadığı açıklaması yapıldı galatasaray kulübünden.
lakin... şunu belirtmeden geçmeyelim. şike sürecinde trabzonspor'u en fazla destekleyen kulüp galatasaray olmuş, türk telekom'a konuk olduğunda bordo-mavililer "2010-2011 şampiyonu trabzonspor hoşgeldin" pankartları açılmıştı galatasaray tribünlerinde. buna karşılık ne mi oldu? avni aker'de bir kaç kendini bilmez galatasaray forması yaktı, trabzonspor yönetiminden kınama gelmedi. trabzonlu futbolcular muslera gibi "beyefendi" bir topçuya saldırdı, uğur demirok galatasaray'la "kafa bulmaya çalıştı", olcay en son maçta ortalığı karıştırdı... bu olaylar da galatasaray taraftarının trabzonspor'a bakışını değiştirdi... boşa dememişler "rüzgar ekersen fırtına biçersin" diye...
kaynak: ultras/movement blog
http://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...y2-1trabzonspor.html