442
ultras/movement'in maç onbiri:
1- galatasaray'ın deplasman takımı konyaspor kalesine "ne var ne yoksa" yüklendiği maçın son dakikalarında sol kanattan yuto nagatomo'nun yaptığı ortada sinan gümüş "jeneriklik" bir vole ile ağları sarsınca, futbolcusundan taraftarına türk telekom stadında kalbi sarı-kırmızı için çarpan herkes sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı... mehmet özdilek'i görevden alıp, sergen yalçın'la anlaşan ve yeni hocalarıyla birlikte küme düşmeme hattından kurtulmak isteyen yeşil-beyazlı futbolcuların galatasaray'a zorluk çıkaracağını herkes tahmin ediyordu da galatasaray'ın rakiplerine iç sahada mutlak egemenlik kurduğu bu sene, konya karşısında "ecel terleri" dökeceğini pek ummuyorduk. maç toplantısında "kafaların derbide değil de bugünkü maçta olmasını" sıkı sıkı tembihlemiştir fatih terim oyuncularına da, esas onları maça konsantre eden ikinci dakikada gelen "şok" gol oldu aslında. yine duran top ve yine gol yemişti galatasaray. bu işin artık mantıksal açıklamasını yapmak zor, "kara büyü" mü yapıldı muslera'nın kalesine diye sormadan edemiyor insan. bazı maçlar muslera hata yapıyor, başka bir maçta stoperler forveti tutamıyor, diğer bir karşılaşmada rakibin en kısa topçusu inanılmaz zıplıyor ve galatasaray öyle yada böyle bir şekilde o "yan topu" gol olarak kalesinden çıkarıyor. konyaspor karşısında bu sefer de selçuk ve donk arka arkaya topu ıskaladılar ve moke takımını öne geçiriverdi. önce beraberlik, sonra galibiyet için "telaşlı" bir şekilde, taraftarın da iteklemesiyle serkan'ın kalesine giderken galatasaraylılar, geride boşluklar da verdiler ama bereket volkan şen'di hep topla buluşan, eto'o olsaydı maç daha da zorlaşırdı galatasaray adına. deplasman takımı farkı açamadı ama ev sahibi de şanslı değildi, onlar da gomis'in kaçırdığı penaltıyla beraberliği yakalayamadı, devre biterken maicon'la direğe takıldılar ve içeri yenik gittiler.
soyunma odası çıkışı sahaya sinan ve linnes'i sürererek başladı oyuna fatih terim, büyük bir kumardı, mariano iyi oynarken kenara alınmış ve sinan "maç çevirecek" kıvamda mıydı? "kazanmak için risk almalısın" derler, hayat da risklerle doludur ve hoca oyuncusuna güvendi ve galatasaray'a belki de şampiyonluğu getirecek "hayati" 3 puanı sinan gümüş aldı. önce gomis'e harika bir asist yaptı, sonrasında da uzun yıllar unutulmayacak bir golle galibiyeti getirdi...
2- galatasaraylı topçular pazar gecesi maça çıkarken, bir yandan üç puanı kazanmayı arzularken, diğer taraftan da cezalı duruma düşmeyip bir hafta sonraki derbide arkadaşlarını yalnız bırakmamanın hesaplarını yapıyorlardı. önceki maçlarda gördükleri sarı kartlar sebebiyle mariano, feghouli ve fernando sarı kart sınırında bulunurken, hiç bir oyuncusunun kırmızı kart görmemesini istemişti hoca ama mariano ilk devre biterken rakibine sert girince fenerbahçe karşısında formayı linnes'e kendi elleriyle teslim etti. basın toplantısında fatih terim'e soruldu mu bilmem mariano-linnes değişikliği, zira brezilyalı fena da oynamıyordu ilk devre ama belki hoca bu karta öfkelenip, derbi için martin linnes'i görmek istemiştir diye içimden geçmiyor değil. dakikalar ilerleyip beraberlik golü gelmeyince sinirlerin gerildiği maçta sadece mariano'yu kaybetmek az da olsa içimizi rahatladı, zira başka oyuncularımızın da "derbi oynama hakkını" ellerinden alabilirdi halil umut meler...
3- serdar ve maicon ikilisinin uyumunu sürekli yazıyor, özellikle hava toplarındaki becerisi artık tartışılmaz bu ikilinin. dün gece savunmada yine başarılıydılar, belki ilk devre bir kaç kez kontraya yakalandılar ama özellikle serdar maçın ikinci devresi konyaspor'un şişirdiği bütün hava toplarını başarıyla takım arkadaşlarına indirerek deplasman takımının galatasaray yarı sahasında çoğalmasını önlerken, takımının baskısını da sürekli kıldı. öte yandan, fatih terim galibiyet golü aradığı dakikalarda ahmet çalık'ı oyuna alıp, maicon'un hava hakimiyetinden yararlanmak için brezilyalı stoperi rakip kaleye yolladı. maç öncesi kadrolar açıklandığında denayer'i yedekte görünce, acaba belçikalının iyileşmesi ile fatih terim yine serdar'ın yerine denayer'i oynatmaya başlar mı diye korkmaya başladım. umarım bu denemeyi derbide yapmaz...
4- son haftaların formda futbolcusu garry rodriguez dün gece galatasaray takımının "en zayıf halkasıydı". sol kanatta rüzgar misali rakip bekleri peşinden sürükleyen oyuncu gitmiş, eli belinde durarak top oynayan başka biri gelmişti sanki. futbolcuların bazı maçlarda formsuz olması doğaldır, kabul edilebilir ve artık rakipler de galatasaray'a önlem alırken rodriguez-gomis bağlantısını koparmak üzere taktik geliştiriyorlar. önündeki arkadaşı gününde olmayınca nagatomo da ilk devre pek bindirme yapamadı ama ikinci devre konyaspor'un da iyice kendi ceza sahasına gömülmesiyle daha çok korner direği etrafında gözükmeye başladı japon sol bek ki, "kankisi" sinan'a yaptığı asistle de üç puana doğrudan katkı yapan oyunculardan biri oldu.
5- fatih terim 1-0 mağlup başladığı ikinci yarıya orta sahadan donk'u kenara alıp, sinan'ı gomis'in yanına sürerken, selçuk-belhanda-feghouli üçlüsü ile oyunu kontrol etmeye niyetlendi. deplasman ekibi "kora kor" mücadeleyi bırakmış, kalesini savunmaya yeltenmişken, ara pas atacak, topu ters kanata yönlendirecek, forvete uzun ve isabetli top gönderecek teknik ayaklarına güvenmişti. düşündüğü gibi de oldu, yeşil beyazlıların başlattığı her atağa kesen serdar ve maicon topu selçuk'la buluşturup, kaptanın oyununu akıllıca yönlendirmesini sağladılar. fernando'nun yokluğunda donk, brezilyalıyı hiç aratmadı, her maç daha üzerine koyarak oynadı. maçın kırılma anlarından olan volkan şen'in 44. dakika kaçırdığı pozisyonda rakip ceza sahasından kendi ceza sahasına kadar 70 küsür metre koşup, volkan'ın vuruşunu da bozan yine donk'tu... şimdi fatih hocanın aklında deli soru: fenerbahçe karşısında mücadeleci donk mu yoksa maç eksiği olan ama "beyin" fernando mu? zor soru...
6- maçın 73. dakikasında gomis'le moke'nin birlikte yükseldiği hava topu mücalesinde topu önünde bulan belhanda iyi bir kontrolle ceza sahasına girince konyasporlu oyuncunun müdahalesiyle dengesi bozuldu ama faslı oyuncu kolayı seçip kendini yere bırakmadı, oyunu devam ettirdi ve vurduğu top kale direğine çarparak auta gitti. peki, belhanda orada düşseydi, hakem penaltı kararı verir miydi? belhanda da biliyor, blog okuyucuları da biliyor ki ilk yarıda penaltı çalmış olan halil umut meler, galatasaray adına ikinci bir penaltıyı çalmazdı. ispatı mı? ilk yarıda feghouli'nin ortasında elini açarak yerde müdahale eden konyalı oyuncunun pozisyonuna devam diyen halil umut meler değil miydi? bir tane penaltı çaldı ya, ikinci çalınmaz diye bir kural mı var?
7- kırılma anlarıyla akıllarda kalacak bir maçı izledik dün gece. erken golle öne geçen deplasman ekibi ilk devre biterken volkan şen'le karşı karşıya bir gol kaçırdı ki, gol atmayı başarabilseler, galatasaray'ın 2-0'dan geri gelmesi çok zor olurdu. galatasaray adına da gomis 20. dakikada penaltıda kaleci serkan'ı geçebilse, sarı-kırmızılılar bu kadar zorlanmaz, diğer maçlarda olduğu gibi farklı bir galibiyetle ayrılabilirdi sahadan. aynı şekilde, gomis'in beraberlik golünden üç dakika sonra belhanda'nın topu direk yerine filelerle buluşsa, kupadaki konyaspor maçının bir tekrarı olabilirdi türk telekom'da... olmadı, futbol tanrıları böyle uygun gördü ve heyecan son dakikalara kadar sürdü...
8- maçta en çok tepkiyi çeken oyuncu konyaspor'lu volkan şen oldu. karşılaşma boyunca sık sık yere yatıp, ayağı kopmuş gibi acı çekip sedye çağrılmasına rağmen, yürüyerek sahayı terk eden volkan, galatasaray taraftarından bolca da sinkaf yedi. bursaspor'da oynadığı ve şampiyonluk yaşadığı dönemde gelecek vaad eden bir potansiyeldi volkan ama aklı saha içinden çok saha dışında olunca hep hocalarıyla sıkıntı yaşadı, kadro dışı kaldı. fenerbahçe'den ayrılıp bonservisi elinde olmasına rağmen transferin son gününe kadar kendine takım bulamayan volkan, trabzon'a gelmiş, orada da istenileni veremeyince sezon ortasında yine transferin son gününde konya'ya imza atmıştı. "zaman çalma" girişimleriyle galatasaray taraftarı yuhladı volkan'ı da, kaçırdığı goller sonrası konyalılar da "alkışlamadılar" herhalde. maç sonrası televizyonda yorum yapanlar volkan'ın muslera'yı geçememesine "sakatlık dönüşü" vurgusu yapsa da,işin aslı volkan şen gol yollarında oldukça beceriksiz bir oyuncu. fenerbahçe yıllarında atamadığı "kolay" gollerle sarı-lacivertli taraftarı az kudurtmadı...
9- konyaspor'un yeni hocası sergen yalçın, kendine özgü karakteri ile futbol sahalarının ilginç profillerinden biri. başına geçtiği takımlarda iyi başlangıçlar yapıp, sonunu getirememesiyle de meşhur bir hoca sergen. dün gece takımını galatasaray'a karşı iyi hazırlamış, belli ki ilk maçta kendini ispatlamak için de iyi çalışmış galatasaray'ı ama futbol kağıt üstünde değil yeşil sahada oynuyor, istediğin kadar taktik ver, sahada psikoloji ön plana çıkıyor ve dün de galatasaray'ın amansız baskısına direnemeyen konyalılar oyunu kendi ceza sahasında kabullenmek zorunda kaldılar. sergen yalçın da maç sonu yayıncı kuruluşa verdiği demeçte herkesin gördüğü bu gerçekten bahsetti, oyuncularına mücadelerinden dolayı teşekkür etti de konuşmayı orada noktalamak yerine sürdürmeyi yeğleyince "yerden yatan oyuncular, şov yapan topçular, garip penaltılar" gibi cümleler sarf ederek komik duruma düştü. 86. dakikaya kadar zaman geçiren serkan ve volkan şen gibi konyalılardı, hakemin verdiği penaltıda da selim'in eli açıktı...
10- galatasaray'da bafetimbi gomis durdurulamıyor, gollerini sıralamaya devam ediyor. geçen hafta karabükspor karşısında 4 gol attıktan sonra dün gece de 20. dakikada şans ayağına geldi ama en son 5 sene önce lyon forması giyerken kaçırdığı gibi penaltı vuruşunda topu filelerle buluşturamadı. yılmadı "kara panter" ve 69. dakikada kaleci serkan kırınıtılı'yı kafayla avladı ve gol sayısını 25e çıkardı. bu arada golcülüğü yanında karakteriyle de övdüğümüz fransız golcü, penaltıyı kaçırdıktan sonra rakip kaleciyi de tebrik etmeyi ihmal etmedi. adamsın be gomis...
11- artık ligde son haftalara girilirken, telafisi olmayan maçlar da oynanmaya başlıyor, üst sıradaki takımlar şampiyonluk ve avrupa kupası bileti için ter dökerken, alttakiler de "can havliyle" kümede kalmanın mücadelesini veriyor. bu sert dönemlerde saha içindeki topçulara en büyük destek tribündeki taraftarlardan gelmeli. nazar değmesin, türk telekom stadı hınca hınç doluyor, biletler hızla tükeniyor da maça gelen taraftar bizim sami yen günlerinden bildiğimiz gibi "ateşli" değil. yeni stadın oluşturduğu "rahatına" düşkün kitle sarı-kırmızı tribünlerde çoğunluğu oluştururken, ellerden cep telefonu düşmüyor. dün gece maçın sonucuna ne kadar sevindiysem, twitterdan gördüğüm şu fotoğraf içimi o kadar burktu... maç boyunca bırakın şu telefonu be kardeşim... telefonsuz da yaşanıyor, biz yaşadık da, oradan biliyorum, hem de mutluyduk...
https://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...tiker-konyaspor.html
1- galatasaray'ın deplasman takımı konyaspor kalesine "ne var ne yoksa" yüklendiği maçın son dakikalarında sol kanattan yuto nagatomo'nun yaptığı ortada sinan gümüş "jeneriklik" bir vole ile ağları sarsınca, futbolcusundan taraftarına türk telekom stadında kalbi sarı-kırmızı için çarpan herkes sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı... mehmet özdilek'i görevden alıp, sergen yalçın'la anlaşan ve yeni hocalarıyla birlikte küme düşmeme hattından kurtulmak isteyen yeşil-beyazlı futbolcuların galatasaray'a zorluk çıkaracağını herkes tahmin ediyordu da galatasaray'ın rakiplerine iç sahada mutlak egemenlik kurduğu bu sene, konya karşısında "ecel terleri" dökeceğini pek ummuyorduk. maç toplantısında "kafaların derbide değil de bugünkü maçta olmasını" sıkı sıkı tembihlemiştir fatih terim oyuncularına da, esas onları maça konsantre eden ikinci dakikada gelen "şok" gol oldu aslında. yine duran top ve yine gol yemişti galatasaray. bu işin artık mantıksal açıklamasını yapmak zor, "kara büyü" mü yapıldı muslera'nın kalesine diye sormadan edemiyor insan. bazı maçlar muslera hata yapıyor, başka bir maçta stoperler forveti tutamıyor, diğer bir karşılaşmada rakibin en kısa topçusu inanılmaz zıplıyor ve galatasaray öyle yada böyle bir şekilde o "yan topu" gol olarak kalesinden çıkarıyor. konyaspor karşısında bu sefer de selçuk ve donk arka arkaya topu ıskaladılar ve moke takımını öne geçiriverdi. önce beraberlik, sonra galibiyet için "telaşlı" bir şekilde, taraftarın da iteklemesiyle serkan'ın kalesine giderken galatasaraylılar, geride boşluklar da verdiler ama bereket volkan şen'di hep topla buluşan, eto'o olsaydı maç daha da zorlaşırdı galatasaray adına. deplasman takımı farkı açamadı ama ev sahibi de şanslı değildi, onlar da gomis'in kaçırdığı penaltıyla beraberliği yakalayamadı, devre biterken maicon'la direğe takıldılar ve içeri yenik gittiler.
soyunma odası çıkışı sahaya sinan ve linnes'i sürererek başladı oyuna fatih terim, büyük bir kumardı, mariano iyi oynarken kenara alınmış ve sinan "maç çevirecek" kıvamda mıydı? "kazanmak için risk almalısın" derler, hayat da risklerle doludur ve hoca oyuncusuna güvendi ve galatasaray'a belki de şampiyonluğu getirecek "hayati" 3 puanı sinan gümüş aldı. önce gomis'e harika bir asist yaptı, sonrasında da uzun yıllar unutulmayacak bir golle galibiyeti getirdi...
2- galatasaraylı topçular pazar gecesi maça çıkarken, bir yandan üç puanı kazanmayı arzularken, diğer taraftan da cezalı duruma düşmeyip bir hafta sonraki derbide arkadaşlarını yalnız bırakmamanın hesaplarını yapıyorlardı. önceki maçlarda gördükleri sarı kartlar sebebiyle mariano, feghouli ve fernando sarı kart sınırında bulunurken, hiç bir oyuncusunun kırmızı kart görmemesini istemişti hoca ama mariano ilk devre biterken rakibine sert girince fenerbahçe karşısında formayı linnes'e kendi elleriyle teslim etti. basın toplantısında fatih terim'e soruldu mu bilmem mariano-linnes değişikliği, zira brezilyalı fena da oynamıyordu ilk devre ama belki hoca bu karta öfkelenip, derbi için martin linnes'i görmek istemiştir diye içimden geçmiyor değil. dakikalar ilerleyip beraberlik golü gelmeyince sinirlerin gerildiği maçta sadece mariano'yu kaybetmek az da olsa içimizi rahatladı, zira başka oyuncularımızın da "derbi oynama hakkını" ellerinden alabilirdi halil umut meler...
3- serdar ve maicon ikilisinin uyumunu sürekli yazıyor, özellikle hava toplarındaki becerisi artık tartışılmaz bu ikilinin. dün gece savunmada yine başarılıydılar, belki ilk devre bir kaç kez kontraya yakalandılar ama özellikle serdar maçın ikinci devresi konyaspor'un şişirdiği bütün hava toplarını başarıyla takım arkadaşlarına indirerek deplasman takımının galatasaray yarı sahasında çoğalmasını önlerken, takımının baskısını da sürekli kıldı. öte yandan, fatih terim galibiyet golü aradığı dakikalarda ahmet çalık'ı oyuna alıp, maicon'un hava hakimiyetinden yararlanmak için brezilyalı stoperi rakip kaleye yolladı. maç öncesi kadrolar açıklandığında denayer'i yedekte görünce, acaba belçikalının iyileşmesi ile fatih terim yine serdar'ın yerine denayer'i oynatmaya başlar mı diye korkmaya başladım. umarım bu denemeyi derbide yapmaz...
4- son haftaların formda futbolcusu garry rodriguez dün gece galatasaray takımının "en zayıf halkasıydı". sol kanatta rüzgar misali rakip bekleri peşinden sürükleyen oyuncu gitmiş, eli belinde durarak top oynayan başka biri gelmişti sanki. futbolcuların bazı maçlarda formsuz olması doğaldır, kabul edilebilir ve artık rakipler de galatasaray'a önlem alırken rodriguez-gomis bağlantısını koparmak üzere taktik geliştiriyorlar. önündeki arkadaşı gününde olmayınca nagatomo da ilk devre pek bindirme yapamadı ama ikinci devre konyaspor'un da iyice kendi ceza sahasına gömülmesiyle daha çok korner direği etrafında gözükmeye başladı japon sol bek ki, "kankisi" sinan'a yaptığı asistle de üç puana doğrudan katkı yapan oyunculardan biri oldu.
5- fatih terim 1-0 mağlup başladığı ikinci yarıya orta sahadan donk'u kenara alıp, sinan'ı gomis'in yanına sürerken, selçuk-belhanda-feghouli üçlüsü ile oyunu kontrol etmeye niyetlendi. deplasman ekibi "kora kor" mücadeleyi bırakmış, kalesini savunmaya yeltenmişken, ara pas atacak, topu ters kanata yönlendirecek, forvete uzun ve isabetli top gönderecek teknik ayaklarına güvenmişti. düşündüğü gibi de oldu, yeşil beyazlıların başlattığı her atağa kesen serdar ve maicon topu selçuk'la buluşturup, kaptanın oyununu akıllıca yönlendirmesini sağladılar. fernando'nun yokluğunda donk, brezilyalıyı hiç aratmadı, her maç daha üzerine koyarak oynadı. maçın kırılma anlarından olan volkan şen'in 44. dakika kaçırdığı pozisyonda rakip ceza sahasından kendi ceza sahasına kadar 70 küsür metre koşup, volkan'ın vuruşunu da bozan yine donk'tu... şimdi fatih hocanın aklında deli soru: fenerbahçe karşısında mücadeleci donk mu yoksa maç eksiği olan ama "beyin" fernando mu? zor soru...
6- maçın 73. dakikasında gomis'le moke'nin birlikte yükseldiği hava topu mücalesinde topu önünde bulan belhanda iyi bir kontrolle ceza sahasına girince konyasporlu oyuncunun müdahalesiyle dengesi bozuldu ama faslı oyuncu kolayı seçip kendini yere bırakmadı, oyunu devam ettirdi ve vurduğu top kale direğine çarparak auta gitti. peki, belhanda orada düşseydi, hakem penaltı kararı verir miydi? belhanda da biliyor, blog okuyucuları da biliyor ki ilk yarıda penaltı çalmış olan halil umut meler, galatasaray adına ikinci bir penaltıyı çalmazdı. ispatı mı? ilk yarıda feghouli'nin ortasında elini açarak yerde müdahale eden konyalı oyuncunun pozisyonuna devam diyen halil umut meler değil miydi? bir tane penaltı çaldı ya, ikinci çalınmaz diye bir kural mı var?
7- kırılma anlarıyla akıllarda kalacak bir maçı izledik dün gece. erken golle öne geçen deplasman ekibi ilk devre biterken volkan şen'le karşı karşıya bir gol kaçırdı ki, gol atmayı başarabilseler, galatasaray'ın 2-0'dan geri gelmesi çok zor olurdu. galatasaray adına da gomis 20. dakikada penaltıda kaleci serkan'ı geçebilse, sarı-kırmızılılar bu kadar zorlanmaz, diğer maçlarda olduğu gibi farklı bir galibiyetle ayrılabilirdi sahadan. aynı şekilde, gomis'in beraberlik golünden üç dakika sonra belhanda'nın topu direk yerine filelerle buluşsa, kupadaki konyaspor maçının bir tekrarı olabilirdi türk telekom'da... olmadı, futbol tanrıları böyle uygun gördü ve heyecan son dakikalara kadar sürdü...
8- maçta en çok tepkiyi çeken oyuncu konyaspor'lu volkan şen oldu. karşılaşma boyunca sık sık yere yatıp, ayağı kopmuş gibi acı çekip sedye çağrılmasına rağmen, yürüyerek sahayı terk eden volkan, galatasaray taraftarından bolca da sinkaf yedi. bursaspor'da oynadığı ve şampiyonluk yaşadığı dönemde gelecek vaad eden bir potansiyeldi volkan ama aklı saha içinden çok saha dışında olunca hep hocalarıyla sıkıntı yaşadı, kadro dışı kaldı. fenerbahçe'den ayrılıp bonservisi elinde olmasına rağmen transferin son gününe kadar kendine takım bulamayan volkan, trabzon'a gelmiş, orada da istenileni veremeyince sezon ortasında yine transferin son gününde konya'ya imza atmıştı. "zaman çalma" girişimleriyle galatasaray taraftarı yuhladı volkan'ı da, kaçırdığı goller sonrası konyalılar da "alkışlamadılar" herhalde. maç sonrası televizyonda yorum yapanlar volkan'ın muslera'yı geçememesine "sakatlık dönüşü" vurgusu yapsa da,işin aslı volkan şen gol yollarında oldukça beceriksiz bir oyuncu. fenerbahçe yıllarında atamadığı "kolay" gollerle sarı-lacivertli taraftarı az kudurtmadı...
9- konyaspor'un yeni hocası sergen yalçın, kendine özgü karakteri ile futbol sahalarının ilginç profillerinden biri. başına geçtiği takımlarda iyi başlangıçlar yapıp, sonunu getirememesiyle de meşhur bir hoca sergen. dün gece takımını galatasaray'a karşı iyi hazırlamış, belli ki ilk maçta kendini ispatlamak için de iyi çalışmış galatasaray'ı ama futbol kağıt üstünde değil yeşil sahada oynuyor, istediğin kadar taktik ver, sahada psikoloji ön plana çıkıyor ve dün de galatasaray'ın amansız baskısına direnemeyen konyalılar oyunu kendi ceza sahasında kabullenmek zorunda kaldılar. sergen yalçın da maç sonu yayıncı kuruluşa verdiği demeçte herkesin gördüğü bu gerçekten bahsetti, oyuncularına mücadelerinden dolayı teşekkür etti de konuşmayı orada noktalamak yerine sürdürmeyi yeğleyince "yerden yatan oyuncular, şov yapan topçular, garip penaltılar" gibi cümleler sarf ederek komik duruma düştü. 86. dakikaya kadar zaman geçiren serkan ve volkan şen gibi konyalılardı, hakemin verdiği penaltıda da selim'in eli açıktı...
10- galatasaray'da bafetimbi gomis durdurulamıyor, gollerini sıralamaya devam ediyor. geçen hafta karabükspor karşısında 4 gol attıktan sonra dün gece de 20. dakikada şans ayağına geldi ama en son 5 sene önce lyon forması giyerken kaçırdığı gibi penaltı vuruşunda topu filelerle buluşturamadı. yılmadı "kara panter" ve 69. dakikada kaleci serkan kırınıtılı'yı kafayla avladı ve gol sayısını 25e çıkardı. bu arada golcülüğü yanında karakteriyle de övdüğümüz fransız golcü, penaltıyı kaçırdıktan sonra rakip kaleciyi de tebrik etmeyi ihmal etmedi. adamsın be gomis...
11- artık ligde son haftalara girilirken, telafisi olmayan maçlar da oynanmaya başlıyor, üst sıradaki takımlar şampiyonluk ve avrupa kupası bileti için ter dökerken, alttakiler de "can havliyle" kümede kalmanın mücadelesini veriyor. bu sert dönemlerde saha içindeki topçulara en büyük destek tribündeki taraftarlardan gelmeli. nazar değmesin, türk telekom stadı hınca hınç doluyor, biletler hızla tükeniyor da maça gelen taraftar bizim sami yen günlerinden bildiğimiz gibi "ateşli" değil. yeni stadın oluşturduğu "rahatına" düşkün kitle sarı-kırmızı tribünlerde çoğunluğu oluştururken, ellerden cep telefonu düşmüyor. dün gece maçın sonucuna ne kadar sevindiysem, twitterdan gördüğüm şu fotoğraf içimi o kadar burktu... maç boyunca bırakın şu telefonu be kardeşim... telefonsuz da yaşanıyor, biz yaşadık da, oradan biliyorum, hem de mutluyduk...
https://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...tiker-konyaspor.html