• 554
    şu devletin kulüplerin vergi borçlarını silme teranesini bir irdelemek istiyorum. arkadaşlar işin aslı faslı rengi zannedildiği gibi değil. devletin türkiye’de spor kulüplerinden vergi alması kadar komik bir şey olamaz. şöyle izah edeyim.

    türkiye’de hiçbir kulüp taraftardan ve ürün satışından elde ettiği gelirle masraflarını karşılayamaz. futbolcu satarak da kar etmesi mümkün değildir. çünkü biz iyi futbolcu yetiştirecek altyapı-tecrübe-bilgi birikimi üçlüsüne sahip değiliz (istisnalar hariç)

    avrupa’da bütün kulüpler taraftarlarına hatırı sayılır miktarda bilet ve ürün satarak tüm masraflarını karşılayabilecek olanağa sahiptir. bizde taraftarın yarısı bedava maç izler. çünkü parası yoktur. satılan bilet ücretleri de avrupa’yla kıyaslandığında çekirdek parası ölçüsündedir. peki masraflar nasıl karşılanır. çok basit; iş adamları ceplerinden karşılar. peki onlar nereden alırlar bu parayı. ya devlet, belediye ve diğer kurum ihalelerinden ya da başkan oluncaya kadar biriktirdikleri paradan.

    ülkemizde genellikle işadamlarının ve özellikle müteahhitlerin başkan olmalarının nedeni de budur. bazı işadamları ölçüyü kaçırdıklarından ya da dürüst olduklarından iflas etmişlerdir. rahmetli özhan canaydın da bunlardan biridir. gidin mehmet cansun’a sorun bakalım neler çekmiş, ne tehlikeler atlatmış.

    şimdi neden vergi alınmaması gerektiğinden bahsedelim. tüm dünya’da gelirden ve kardan vergi alınır değil mi. bizde böyle değildir. kar etsen de etmesen de farketmez stopaj vergisi denilen bir vergi alınır. her futbolcu için ödediğin paranın %20’si oranında stopaj ödemek zorundasın. böyle akıl dışılık olur mu. futbolcuların parasını dahi karşılayacak gelirin olmadığı için yöneticiler ceplerinden ödüyor sen onlardan bir de %20 stopaj kesintisi talep ediyorsun.

    tabi denilebilr ki o zaman her takım geliri kadar harcama yapsın, gelirine uygun futbolcu alsın. o zaman ilgimiz amatör lige döner ve bunu da hiçkimse izlemez. üstelik bir de yayınıydı falan olmaz.

    yayından yüksek para geldiği doğrudur ancak bu son beş yıl için geçerlidir ve dikkat ederseniz son beş yıldır büyük takımlar hariç geri kalanlar sadece yayın gelirleriyle takımları idare edebiliyorlar. hatta kar bile ediyorlar. ancak bu takımların avrupa ölçeğinde başarı elde etmesi de mümkün değil tabi. avrupa’da başarı için harcama şart ve harcamayı da ancak paralı yöneticiler sayesinde yapabiliyorsunuz.

    yani tavuk yumurta misali, başarı isteği harcamaya neden oluyor, harcama da paralı yöneticiyi gerekli kılıyor. bunların ikisini de dengeli götürebilmek için büyük akla ihtiyaç var ama o da biz de yok. aklı olanların da buralara gelmesi mümkün olmuyor. sonuç olarak büyük takımlar borç batağına gömülüyor.

    avrupa ülkelerine kulüpler %45’e varan vergiler ödüyor bu doğru ama reel olarak elde ettikleri gelirlerden ödüyorlar. gerçek gelir elde edemiyorsa vergi de ödemiyor. bizde de böyle olması gerekir. kulübün gelir ve giderleri tam olarak tespit edilip kar varsa ondan %45’e kadar vergi alınmalıdır. böyle olsa büyük kulüpler bir kuruş vergi ödeyemez. çünkü sadece amatör branşlara yaptıkları harcamalar bile zarar olarak onlara yeter.

    başakşehir’e gelince, onlara parti yardımı had safhada. arda’yı da ihtiyaçları olduğu için değil, siyasi nedenlerle aldılar. sponsor firmalar da (çinliler dahil) aynı nedenle oradalar. yani paralar tamamen bu milletin paraları. belediyeler neden takım kurar anlamış değilim. belediyeler amatör kulüplere, gençlere ve altyapılara hizmet götürmeli. şimdi görünürde belediyeden ayrılmış gözüken başakşehir başarı kazandığında bundan gençliğe, altyapılara ve amatörlere ne gibi fayda doğacak bilemiyorum.

    nereden geldik buralara? devlet vergileri siliyor yetmez mi neden başakşehir’i eleştiriyorsunuz deniyor ya işte onun gerçek resmini ortaya koymak için. umarım faydalı olmuştur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın