• 38
    futbolda, ceza sahası içinde yapılmaması gereken 10 hareketin (rakibe tekme atarsa veya tekme atmaya teşebbüs ederse, rakibi çelmelerse veya çelmelemeye teşebbüs ederse,
    rakibin üstüne sıçrarsa, rakibe şarj yaparsa, rakibe vurursa veya vurmaya teşebbüs ederse,
    rakibini iterse, topu kazanmak için ayakla müdahale ederken -tackle- topa dokunmadan önce rakibe dokunursa, rakibini tutarsa, rakibe tükürürse,
    topu eliyle bilerek oynarsa -kendi ceza alanındaki kaleci hariç) yapılması durumunda kullanılan ceza atışıdır.

    kaleye 11 metre mesafedeki penaltı noktasından kullanılır.

    verilmesi, verilmemesi, gol olması, auta atılması, kalecinin kurtarması durumlarının hepsinde tartışma yaşanan, futbolun en kaygan yüzeylerinden biridir penaltı.

    istatistikleri bilmemekle birlikte, çok büyük oranda gol olur maç içinde kullanılan penaltılar. seri penaltılarda gol oranı nispeten düşer. bunun da bir sebebi var elbette, aşağılarda bir yerde olacaktı açıklaması.

    kaleci, kale çizgisinden ileri çıkamadığı, rakip savunma 9,15 metre mesafeden daha yakına giremediği için en önemli gol pozisyonudur.

    penaltı atmak özel beceri ister. ama bu beceri sadece 11 metreden topu kaleye sokma becerisi değildir. ortalama her futbolcu bunu başarır zaten. ama nasıl golcülük, oyun kuruculuk, kalecilik özel beceri isterse, penaltıcılık da öyledir.

    penaltı atmayı psikolojik etkiler zorlaştırır. o sırada o stada olan ve yüzü tribünlere dönük polisler dışında hemen hemen herkes bu atışı izler. tv başında başka şeyle ilgilenenler bile işi gücü bırakıp bu atışa bakar. işte budur penaltıyı beceri haline getiren.
    elbette, büyük çoğunlukla gol olduğu için bir baskı vardır penaltıcı üzerinde, bu da zorlaştırıcı faktörlerden biridir.

    birkaç çeşit penaltı atma yöntemi vardır. kendimce ustalık ve gol olma oranının yüksekliğine göre zordan kolaya doğru açıklamak isterim.

    en çok görülen yöntem, bir köşe belirleyip vurmaktır. genellikle penaltıcı olmayan futbolcuların kullandığı yöntemdir. genellikle kaleciler de kendilerince bir köşe belirleyip oraya atladıklarından gol olma şansı kurtarılma şansından yüksektir. nedeni yine aşağıda olmalı. bu yöntem seri penaltı atışlarında sıklıkla görülür. vuruş genellikle ayak içi ile yapılır.

    seri penaltı demişken yukarıda verdiğimiz sözü yerine getirelim. her takımda beş iyi penaltıcı bulmak kolay değildir. hayatlarında ilk defa penaltı atanları bile görülür. bu da seri penaltıların kaçırılma oranlarının daha yüksek olmasını getirir. bilimsel bir veri değil, tamamen kişisel gözlem.

    ikinci yöntem, panenka penaltısı denen yöntemdir, artık özel isim tamlamasıdır. yavaşça topun üzerine gelinir ve topun dibine vurularak kalecinin üzerinden gol olması sağlanır. bir çok kişi için en güzel penaltı budur. gol olduğunda görüntü mükemmeldir. ama olmadığında rezil eder penaltıcıyı, top yavaşça kalecinin kucağına gelir ve hatta kalecinin kontratak başlatacak zamanı olur, fenadır kaçırması. ayak üstü ile yapılan bir vuruştur.

    benim en sevdiğim penaltı yöntemi kaleciye bakarak atılandır. gol olmaması neredeyse imkansızdır. penaltıcı topu diker noktaya, gerilir, topa bakar. koşmaya başladıktan sonra sadece kaleciye bakar. kalecinin hareketine göre topu ters tarafa vurur, gol olur. yerinden kıpırmazsa kaleci nereye vursan gol olur. burada kalecinin gözlerinin içine bakacak kadar kendinden emin olmak gerekir. kendinden emin değilsen, sadece penaltı değil hayatta hiçbir şeyi gole çeviremezsin.

    topa doğru gelip de koşunun yarısında duraklayanlar da vardır. ama ahlaksal olarak doğru bir davranış olmadığını düşünüyorum, bu yüzden değerlendirmeye almadım. eskiden bu tip penaltılar tekrar edilirdi, sonradan kural mı değişti ne oldu izin verilmeye başlandı.

    bir de özellikle güney amerikalıların kullandığı şekil var çok ilginç. topun başında durup hiç gerilmeden vurmak. bu hiç akıllıca gelmediğinden uzun uzun yazmadım.

    dünyada bugüne kadar sadece iki futbolcunun ayak dışıyla penaltı attığını gördüm. pasarella ve mustafa denizli.

    gelelim kalecilere. yine kötüden iyiye doğru gittiğimizde üç tip kaleci davranışı vardır penaltılarda.

    genellikle, bir köşe belirleyip oraya atlarlar. bunların, kaleciye bakarak topa vuranlara ve panenka penaltısı atanlara karşı hiç şansı yoktur. top tıngır mıngır da gitse, fileye değmese bile gol yemeleri kaçınılmazdır.
    ancak birinci tip, yani bir köşe belirleyip vuran penaltıcılara karşı şansı vardır. sonuçta kalecilerden, futbolcunun hangi ayağını kullandığını falan düşünerek bir köşe belirler. ancak iş yine futbolcuda bitmektedir. ben bu güne kadar köşeye iyi bir hızla vurulan topun kaleci tarafından kurtarıldığını görmedim.

    yerinden kıpırdamayanların sadece panenka penaltısına ve tam ortaya bodoslama vuranlara karşı şansı vardır. diğerlerinde dönüp topu ağdan çıkartır.

    uyanık kaleciler, bir köşeye atlar gibi yaparlar. amaçları penaltıcıyı yanıltmaktır. en çok penaltı kurtaran kaleci tipidir. köşe belirleyerek vuranların, kafalarının karışmasını sağlarlar. nitekim ne tam olarak atlar ne de atlamazlar. sadece belden bir hareket gösterirler. sakin olmayan ve kendinden emin olmayan futbolcuyu ağlarına düşürmek için beklerler.
    panenkacılar ve köşecilerin işi zordur. kaleciye bakarak atanlar için de nispeten zor olmakla birlikte çok fark etmez.

    penaltı atışlarında bir sinir savaşı vardır ve çelik gibi siniri olan kazanır. dünyanın en iyi futbolcularının bile penaltı kaçırmaları bu yüzdendir. maç içinde iyi olan, morali yerinde olan futbolcunun kullanması her zaman daha iyidir.

    çok sık penaltı kullanan maradona bazen şahane gol yapar, bazen rezil olurdu. bir keresinde nerdeyse topla birlikte kaleye girmişti. o kadar yavaş vurmuştu ki, topla beraber koşmuştu kaleye kadar. ama panenka penaltısına benzer bir penaltıyı kalecinin kucağına yumuşacık bıraktığını da hatırlıyorum.

    aykut kocaman gördüğüm en iyi penaltıcılardan biriydi. sadece bir kez topu dışarı attığını hatırlıyorum. diğerlerinin tamamı ters köşeydi. ve selçuk yula. aykut kocaman ile aynı tarzda kalecinin gözlerinin içine bakarak atardı penaltıyı.

    hakan şükür, bazen gol yapar bazen yapamazdı. en büyük sebebi duygusal bir insandı hakan.

    hagi genellikle penaltı kullanmazdı. ama 5 nisan 1989 tarihinde bükreş’te oynanan steaua bükreş - galatasaray şampiyon kulüpler kupası yarı final ilk maçında simoviçe attığı penaltı golü gördüğüm en güzel penaltı gollerinden biriydi. simoviç’iç sağ ayağının çok yakınına vurmuştu topu. penaltı kurtarmalarıyla tanınan simo, kıpırdayamamıştı.

    cevad prekazi toplara mükemmel vurmasına rağmen penaltı kullanmayan futbolculardandı.

    orta sahayı geçtikten sonra her noktadan kaleye bazuka gibi vuran hami mandıralıpenaltı atarken kalecilere acırdım. kalecinin alnının ortasına vururdu topu hami. yazık lan kaleciye!
App Store'dan indirin Google Play'den alın