48
türkiye'de futbol takip eden kitlenin %95'inin dahil olduğu kitle. kimse darılmasın gücenmesin. 70 milyon nüfusu olan ülkenin 50 milyonu 3 takımı destekliyor, biri şampiyon diğeri ikinci diğeri üçüncü. ama kime sorsan sevinmek için sevmedik falan...
üç büyük takım taraftarı kimselerin kendini iyi gün taraftarı, kötü gün taraftarı gibi sıfatlarla yaftalamaya çalışması o kadar komik geliyor ki bazen... ülkedeki bütün spor o 3 takım üzerine kurulmuş, televizyonlar/gazeteler/radyolar/internet sitelerinin %99.9'u bu üç takım üzerine dönüyor. yarımızdan çoğumuzun tek sosyal aktivitesi maç izlemek. aynı şekilde tek sosyalleşebilme/muhabbet edebilme ihtimali futbol(!) konuşmak. afyonumuz bu bizim. bok götüren ülkemizin, darmadağın olmuş sosyo-kültürel yapımızın, hiçbir zaman olduramayacağımız hayallerimizin, dünyanın en boktan düzenlerinden birinin içinde ezilip büzülmemizin, berbat bir şekilde yaşadığımız hayatlarımızın panzehiri...
son yıllarda ortaya çıkan içi boş tabirlerden biri aslında bu. keçi güldü koyuna mı denir, dinime söven müslüman olsa mı bilinmez. aklının futbola erdiği sene şampiyon olan takımın taraftarı olduğun düzende, akşam evde oturup televizyondan izlediğin, kazansın da iki gün gerine gerine gezeyim diye beklediğin takımın nasıl kötü gün taraftarı olunuyor o da ayrı bir merak konusu.
bir de moda oldu ya şimdi falanca takım taraftarı diğerine oo kaç zamandır yoktunuz piyasada falan diyor. güzel kardeşim galibiyet sonrası yapacağın 2-3 bel altı espriden başka ne gibi bir beklentin var ki futboldan kaybedince ortada durasın? hepimizin durumu aslında bu. biz hastalıklı ruhlarımızın, sıçıp sıvadığımız sosyal hayatlarımızın(!), hayattaki tüm başarısızlıklarımızın üzerine "taraftarlık" ile kapatmaya çalışıyoruz. yaşadığımızı sandığımız ve dışarıya da yapmaya çalıştığımız ilizyon bundan ibarettir...
ben de dahil...
üç büyük takım taraftarı kimselerin kendini iyi gün taraftarı, kötü gün taraftarı gibi sıfatlarla yaftalamaya çalışması o kadar komik geliyor ki bazen... ülkedeki bütün spor o 3 takım üzerine kurulmuş, televizyonlar/gazeteler/radyolar/internet sitelerinin %99.9'u bu üç takım üzerine dönüyor. yarımızdan çoğumuzun tek sosyal aktivitesi maç izlemek. aynı şekilde tek sosyalleşebilme/muhabbet edebilme ihtimali futbol(!) konuşmak. afyonumuz bu bizim. bok götüren ülkemizin, darmadağın olmuş sosyo-kültürel yapımızın, hiçbir zaman olduramayacağımız hayallerimizin, dünyanın en boktan düzenlerinden birinin içinde ezilip büzülmemizin, berbat bir şekilde yaşadığımız hayatlarımızın panzehiri...
son yıllarda ortaya çıkan içi boş tabirlerden biri aslında bu. keçi güldü koyuna mı denir, dinime söven müslüman olsa mı bilinmez. aklının futbola erdiği sene şampiyon olan takımın taraftarı olduğun düzende, akşam evde oturup televizyondan izlediğin, kazansın da iki gün gerine gerine gezeyim diye beklediğin takımın nasıl kötü gün taraftarı olunuyor o da ayrı bir merak konusu.
bir de moda oldu ya şimdi falanca takım taraftarı diğerine oo kaç zamandır yoktunuz piyasada falan diyor. güzel kardeşim galibiyet sonrası yapacağın 2-3 bel altı espriden başka ne gibi bir beklentin var ki futboldan kaybedince ortada durasın? hepimizin durumu aslında bu. biz hastalıklı ruhlarımızın, sıçıp sıvadığımız sosyal hayatlarımızın(!), hayattaki tüm başarısızlıklarımızın üzerine "taraftarlık" ile kapatmaya çalışıyoruz. yaşadığımızı sandığımız ve dışarıya da yapmaya çalıştığımız ilizyon bundan ibarettir...
ben de dahil...