1
daha önce de dile getirdiğim ve türk toplumunun en büyük sorunlarından biri olarak gördüğüm durumdur. bu durumu ülkenin hemen her makamına, dalına da cuk oturtabilirsiniz. yine aynı şekilde ülkenin sorunlarının temeline inildiğinde karşımıza çıkacak olan yegane unsur da budur. hatta ileri gideyim, taa 1400'lerden bu yana insanımızın tutulduğu, yaşadığı en büyük felaketlerin baş unsuru, yan dalı olan haddini bilmemek ile birleştiği vakit de koca toplumu çökerten bir gelişimdir bu.
kavramın ne olduğunun net anlaşılması için henüz başta birkaç örnek vermek istiyorum:
1) güreş sporunda yıllardır elde edilen başarılar ve başarı normalleşmesi sonucu, artık ikinciliklere üçüncülüklere bile burun kıvrılan bir hale dönüşmemiz. halbuki derecelere tu kaka demeden evvel önceki başarıların olağanüstü olduğu, ekstra başarılar olduğu kabullenilip tekrardan o noktaya çıkmak için belli bir çaba harcayarak plan oluştursak, olduğumuz yerde saymaktansa zirveye tutunabilirdik.
2) türk futbolunda iki çok net örnek vardır bununla ilgili. birincisi 96-2000 dönemi ve üstüne gelen şampiyonlar ligi başarıları sonrasında şampiyon olan lucescu'nun gönderilerek yerine fatih terim'in getirilmesidir. başarıya nasıl alışılmışsa 14 sene şampiyonluk hasreti çeken ve asla kulübü yıkıp dökmeyen, bir kere bile takımına teknik direktörüne karşı kabalaşmayan taraftar, şampiyon hocayı istemeyerek gönderebiliyor.
ikinci net örnek de 2011-2014 arası fatih terim'in takımı enkazdan devralarak avrupa'da ilk 8 takım içine soktuğu halde ''lise hocası'' olarak küçümsenerek gönderilip yerine roberto mancini'nin getirilmesidir. çok net hatırlıyorum 2009, 2010, 2011 yıllarında taraftarın ümitlerinin nasıl tükendiğini, artık büyük takım değiliz serzenişlerini, bir iki seneye iflas ederiz öngörülerini... sonra fatih terim toplama takımla iki sene üst üste şampiyon olur, iki kere şampiyonlar ligi grubundan çıkar, bir kez çeyrek final görür, türkiye yerelinde alınabilecek 6 kupanın 4'ünü alır, emirates cup gibi hala avrupa'nın en prestijli bir iki hazırlık turnuvasından birinde birinci olur, tüm ezeli rakiplerinin üzerine basa basa galip gelirken de başarı normalleşir. alınan bir iki kötü skorda terim takımın hakkını vermiyor olur. terim lise hocası olur, terim'in yerine daha iyi bir teknik direktör getirirsek takım uça kaça şampiyon olur falan. sonrasını anlatmayayım, malum.
yukarıdaki örnekler en kabaca olanları. dediğim gibi belki her yıl onlarca başarı normalleşmesi meydana geliyor ülke sporunda da diğer alanlarda da. ve sürekli şımarıp tüketiyoruz, şımarıp tüketiyoruz. bir döngü haline geldi ve insanlar ne yazık ki değişime alıştı. hani bazı insanlar vardır acı çekmeyi sever, hatta bunu bağımlılık haline getirenler vardır. bu durum da biraz ona benzemeye başladı. artık insanlar bir iki yıl aynı oyuncuyu aynı teknik direktörü görmekten sıkılır hale geldi. evet, başarılı olsa dahi değişimi arar oldu çünkü bünye bağımlı hale geldi. her sene on transfer yapılsın, yeni heyecanlar yaratılsın, senede en az iki teknik direktör görelim, hepsinin oyun stillerini keşfetmeyi deneyelim vesaire.
bugün tudor özelinde de başarı normalleşmesi vardır. ve tudor dünyanın en kötü teknik direktörü dahi olsa normalleşmenin tartışılabilir bir durum olduğunu düşünmüyorum. hafızaları çok zorlamadan yüzeysel şekilde geriye dönelim:
- futbol takımına semihler sabriler selçuklar hatta de jonglar wesleyler bir virüs gibi yayılmış.
- istedikleri hocayı getirir, istemedikleri hocayı götürür olmuşlar.
- yeri gelmiş maçtan sonra, bu takım böyle oynamaz, şu dizilişle oynamalıyız diye takımın hocasına ahkam kesmişler.
- yeri gelmiş zam isterim zam isterim diye florya'yı birbirine katmışlar.
- yeri gelmiş birbirlerinin arkasından kuyu kazmış, yönetimle işbirlikçi olup takım arkadaşlarını teknik direktörlerini satmışlar.
- takımın hemen her yerine kalitesizlik yayılmış, takım üç kuruşluk anadolu takımlarından bile kalitesiz hale gelmiş.
- öyle vasıfsız öyle silik tiplere yetki verilmiş ki sittinsene semih'ten selçuk'tan sabri'den kurtulamayız diyerek rezillikleri kabullenmişiz. yeni yapılanmaya gittiğimiz bir süreçte dahi selçuk- semih- sabri gibi vasıfsızları gönderileceklerine dair en ufak ümit taşımadığımızdan yeni yapılanmanın ilk on birine yazmışız.
- transfer yapmayı bilmeyen beceriksizler yüzünden yaz döneminin başında adem büyük fena oyuncu değil aslında ya demiş, bazılarımız.
sonra ne olmuş,
- kadronun neredeyse tüm eksikleri tudor tarafından tespit edilmiş.
- yıllardır kimselerin göndermeyi bırakın yedeğe atmaya bile cesaret edemediği sabri sarıoğlu, semih kaya gönderilmiş. hakan balta kadro dışı bırakılmış. selçuk inan ilk kez yedeğe hapsedilmiş. yasin yedeğe hapsedilmiş. de jong gibi, chedjou gibi formdan düşen eskilerin yıldızlarına yol verilmiş. kısacası önceki hocaların kadro yazarken izin aldığı oyuncular tek seferde kapı dışı edilmiş. (ve hiçbir galatasaray taraftarı bu oyuncuların yollanmasına ihtimal dahi vermezken yapılmış bunlar)
- maicon, mariano, fernando, feghouli, gomis, belhanda, ndiaye gibi yaz başında hayal sınırlarımızı aşan futbolcular transfer edilmiş.
- takım lige zımba gibi girerek önüne geleni tek kale oynayarak ezerek yenmiş. yeri geldiğinde bursaspor ve karabükspor maçlarında olduğu gibi hem geriden gelerek hem de hakemi yenerek maçı çevirmiş. erman toroğlu, ben hayatımda böyle oynayan bir türk takımı görmedim çok acayip, demiş. en irrite edici, en sinsi yorumcular bile galatasaray'ın oynadığı futbola ağzı açık bakakalmış. 2013 yılından sonra ilk kez sosyal medyada aslanın dirilişine dair videolar hazırlanmış. kimselerin şampiyonluk kelimesini ağzına alamadığı bir ortamda herkese ''galatasaray kesin şampiyon olur'' dedirtecek futbolu oynamış, bir takım kurulmuş.
hatta ileri gideyim, bazı taraftarlarımız igor tudor'un oynattığı futbol için, terim bile böyle tek kale oynatamıyordu tarzında yorumlar yapmış. son 15 yılın en iyi futbol oynatan yabancı hocası denmiş. kimileri doğrudan en iyi futbol oynatan hoca demiş.
taktiksel olarak da yaptıkları ortada üstelik:
(bkz: 19 ağustos 2017 osmanlıspor galatasaray maçı/#2231294)
(bkz: 16 eylül 2017 galatasaray kasımpaşa maçı/#2248933)
(bkz: 14 ekim 2017 konyaspor galatasaray maçı/#2261950)
(bkz: 3 kasım 2017 galatasaray gençlerbirliği maçı/#2275062)
(bkz: igor tudor/#2255985)
(bkz: igor tudor/#2261990)
ve şimdi gelinen noktada ezici futbola öyle alıştık, seri galibiyetleri o kadar basit görmeye başladık ki tudor rezalet hoca oldu, takım tudor'a rağmen lider oldu, tudor giderse ancak takım şampiyon olacak oldu. peki hikaye şöyle olsaydı, ligin ilk 5 haftası başakşehir, fenerbahçe, trabzonspor, beşiktaş maçları oynanmış olsa ve ardındaki 10 haftada 9 galibiyet elde edip liderliğe otursak çok hoşunuza giderdi değil mi?
veya bu derbiler art arda değil de araya serpiştirilmiş olsa falan.
ben başka bir şey söyleyeyim,
imparator fatih terim'in 2011-2012 sezonunda ilk 14 haftada topladığı puan 28. (ve 14. haftadan sonra 60 puanlık bölümde sadece 11 puan kaybederek sezonu lider bitirdi çünkü takım zamanla birbirine alıştı.)
bir sonraki sezon aynı sürede topladığı puansa 26
hani mesele puansa buyrun. ki fatih terim'i çok severim, galatasaray tarihinin en büyük teknik direktörüdür.
igor tudor toplama takımla ilk sezonunda fatih terim'den daha fazla puan toplamayı başardı. üstelik fatih terim bu kulübü, tesisleri evi gibi bilir ve tanırken bu adam türkiye'deki 6. ayında galatasaray'ın başına geçti bırakın florya'sını camiasını. ve geldiği gibi de takımını liderliğe oturtup 29 puan topladı. derbiler dışında oynadığı oyunun da daha yanına yaklaşan takım yok.
derbi demişken, bu konunun facia olduğunu bilmiyor muyuz mu sanılıyor? östersunds maçının facia olduğunu bilmiyor muyuz mu sanılıyor? ancak bardağın dolu tarafını da görmek lazım. mesele budur.
mesele tamamiyle, şampiyonluğun ş'sinden bahsedilmeyen ortamda, taraftarın bile şampiyonluk beklentisi olmadığı ortamda igor tudor'un beklenmedik şekilde harika top oynatarak tüm bakış açılarını değiştirerek bizlere şampiyonluğu kolaymış gibi göstermesidir. sezon başında hiçbir ankette galatasaray'ın şampiyon olma ihtimali yüzde 20'den fazla değildi. onlarca transfere rağmen değildi çünkü ortada iki sene üst üste şampiyon olan ve mevcut kadrosunu lens, negredo, pepe, medel gibi isimlerle daha da zenginleştirmiş bir beşiktaş, 3-4 yıldır kafaya oynayan hatta geçen sene şampiyonluğu kıl payı kaçırmış başakşehir ve inanılmaz bir taraftar talebiyle takımın başına aykut kocaman'ın getirildiği fenerbahçe varken kimse bize ihtimal vermiyordu.
adam geldi, çatır çatır yendi karşısına çıkanı. lider oldu. sekiz haftada 22 puan topladı. şampiyonluk normalleşti. başarı normalleşti. tıpkı terim örneğinde olduğu gibi, takımı tudor bu seviyeye çıkartmışken bir anda ''takım tudor'a rağmen lider'' algısı ortaya çıktı.
sözlükten birkaç entry de alıntılayım arkadaşların affına sığınarak:
--- alıntı ---
ben kendisinden çok ümitliyim. kurduğu takım, vizyoner davranışları ve açıklamaları ile gönüllere su serpmiştir. hatta kendisine güvenip uzun süreli bir birliktelik ile geleceğin takımınu oluşturma yoluna bile çıkılabilir.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
alanı ve pas kanallarımızı çok iyi kapatan, oyun kuracak adamlarımıza basan konyaspor'a karşı selçuk inan'ı uzun, havadan paslarından yararlanmak üzere oyuna almıştır ve bence oyunu çok iyi okumuştur. genellikle ataklarımızı bu şekilde yaptık hatta kilidi açan gol de böyle geldi. tebrikler tudor, tebrikler selçuk.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
bilmem bazi arkadaslar farkina vardimi ama bu adam 8 macta 22 puan topladi. son yillarda savunmamiz seri halde sicarken, savunmayi toparladi. kötü giden bursa deplasmanini lehimize cevirip, bugünkü konya deplasmanindada skoru lehimize ceviren hamleyi yapti rodrigues-selcuk hamlesiyle. 2-0‘dan sonrada serdari alip denayeri sola cekerek konyasporun tek hucüm silahi olan sag kanadini durdurdu ve maci rahat rahat bitirdik. bazi arkadaslarda halen atip tutmakta tudor oyunu okuyamiyor, tudor yanlis hamleler yapiyor diye. bildigini yapmaya devam et hocam. haftaya derbide tolgayi oynatki, orta saha üstünlügü bizde olsun, kuslari sahadan silelim. agir konusmak istemiyorum ama halen aramizda hamza diyen futbol cahilleri var. evet futbol cahilleri diyorum. ve o futbol cahilleri gelmis burda ahkam kesiyor. bilmem farkindamisiniz ama son yillarin fatih terim dönemi dahil en dominant galatasarayini izliyoruz. üstelik belhanda‘nin bugün bu kadar vasat kalmasina ragmen. düsününki belhanda‘da gomis gibi ucuyor. her mac en az 4,5 olur ozaman. lütfen elimizdeki degerlere sahip cikalim.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
17-18 sezonunda galatasarayda şampiyon olursa juventus kendisine 1 yıl daha kal avrupa tecrübesi edin diyecektir diye düşünüyorum tabi eğer gerçekten ileride juventus için düşünülüyor ve gelişimi takip ediliyorsa.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
fatih hocamın gençliği var tudor da, yürekli, obsesyon düzeyinde çalışkan, disiplinli...
taktiksel olarak yorumlamak içinde önümüzdeki 6 haftalık dönemi göreceğiz. yürü be hocam, takımı ayağa kaldıran sen, uçuran biz olacağız...
--- alıntı ---
hatta şöyle bir entry gördüm: (bkz: #2262981)
işte durum budur. tudor iyi hocadır kötü hocadır meselesi değil. tudor'un beklenmedik performansı sonrasında,
başarı normalleşmiştir.
evet, başarı normalleşmiştir.
kavramın ne olduğunun net anlaşılması için henüz başta birkaç örnek vermek istiyorum:
1) güreş sporunda yıllardır elde edilen başarılar ve başarı normalleşmesi sonucu, artık ikinciliklere üçüncülüklere bile burun kıvrılan bir hale dönüşmemiz. halbuki derecelere tu kaka demeden evvel önceki başarıların olağanüstü olduğu, ekstra başarılar olduğu kabullenilip tekrardan o noktaya çıkmak için belli bir çaba harcayarak plan oluştursak, olduğumuz yerde saymaktansa zirveye tutunabilirdik.
2) türk futbolunda iki çok net örnek vardır bununla ilgili. birincisi 96-2000 dönemi ve üstüne gelen şampiyonlar ligi başarıları sonrasında şampiyon olan lucescu'nun gönderilerek yerine fatih terim'in getirilmesidir. başarıya nasıl alışılmışsa 14 sene şampiyonluk hasreti çeken ve asla kulübü yıkıp dökmeyen, bir kere bile takımına teknik direktörüne karşı kabalaşmayan taraftar, şampiyon hocayı istemeyerek gönderebiliyor.
ikinci net örnek de 2011-2014 arası fatih terim'in takımı enkazdan devralarak avrupa'da ilk 8 takım içine soktuğu halde ''lise hocası'' olarak küçümsenerek gönderilip yerine roberto mancini'nin getirilmesidir. çok net hatırlıyorum 2009, 2010, 2011 yıllarında taraftarın ümitlerinin nasıl tükendiğini, artık büyük takım değiliz serzenişlerini, bir iki seneye iflas ederiz öngörülerini... sonra fatih terim toplama takımla iki sene üst üste şampiyon olur, iki kere şampiyonlar ligi grubundan çıkar, bir kez çeyrek final görür, türkiye yerelinde alınabilecek 6 kupanın 4'ünü alır, emirates cup gibi hala avrupa'nın en prestijli bir iki hazırlık turnuvasından birinde birinci olur, tüm ezeli rakiplerinin üzerine basa basa galip gelirken de başarı normalleşir. alınan bir iki kötü skorda terim takımın hakkını vermiyor olur. terim lise hocası olur, terim'in yerine daha iyi bir teknik direktör getirirsek takım uça kaça şampiyon olur falan. sonrasını anlatmayayım, malum.
yukarıdaki örnekler en kabaca olanları. dediğim gibi belki her yıl onlarca başarı normalleşmesi meydana geliyor ülke sporunda da diğer alanlarda da. ve sürekli şımarıp tüketiyoruz, şımarıp tüketiyoruz. bir döngü haline geldi ve insanlar ne yazık ki değişime alıştı. hani bazı insanlar vardır acı çekmeyi sever, hatta bunu bağımlılık haline getirenler vardır. bu durum da biraz ona benzemeye başladı. artık insanlar bir iki yıl aynı oyuncuyu aynı teknik direktörü görmekten sıkılır hale geldi. evet, başarılı olsa dahi değişimi arar oldu çünkü bünye bağımlı hale geldi. her sene on transfer yapılsın, yeni heyecanlar yaratılsın, senede en az iki teknik direktör görelim, hepsinin oyun stillerini keşfetmeyi deneyelim vesaire.
bugün tudor özelinde de başarı normalleşmesi vardır. ve tudor dünyanın en kötü teknik direktörü dahi olsa normalleşmenin tartışılabilir bir durum olduğunu düşünmüyorum. hafızaları çok zorlamadan yüzeysel şekilde geriye dönelim:
- futbol takımına semihler sabriler selçuklar hatta de jonglar wesleyler bir virüs gibi yayılmış.
- istedikleri hocayı getirir, istemedikleri hocayı götürür olmuşlar.
- yeri gelmiş maçtan sonra, bu takım böyle oynamaz, şu dizilişle oynamalıyız diye takımın hocasına ahkam kesmişler.
- yeri gelmiş zam isterim zam isterim diye florya'yı birbirine katmışlar.
- yeri gelmiş birbirlerinin arkasından kuyu kazmış, yönetimle işbirlikçi olup takım arkadaşlarını teknik direktörlerini satmışlar.
- takımın hemen her yerine kalitesizlik yayılmış, takım üç kuruşluk anadolu takımlarından bile kalitesiz hale gelmiş.
- öyle vasıfsız öyle silik tiplere yetki verilmiş ki sittinsene semih'ten selçuk'tan sabri'den kurtulamayız diyerek rezillikleri kabullenmişiz. yeni yapılanmaya gittiğimiz bir süreçte dahi selçuk- semih- sabri gibi vasıfsızları gönderileceklerine dair en ufak ümit taşımadığımızdan yeni yapılanmanın ilk on birine yazmışız.
- transfer yapmayı bilmeyen beceriksizler yüzünden yaz döneminin başında adem büyük fena oyuncu değil aslında ya demiş, bazılarımız.
sonra ne olmuş,
- kadronun neredeyse tüm eksikleri tudor tarafından tespit edilmiş.
- yıllardır kimselerin göndermeyi bırakın yedeğe atmaya bile cesaret edemediği sabri sarıoğlu, semih kaya gönderilmiş. hakan balta kadro dışı bırakılmış. selçuk inan ilk kez yedeğe hapsedilmiş. yasin yedeğe hapsedilmiş. de jong gibi, chedjou gibi formdan düşen eskilerin yıldızlarına yol verilmiş. kısacası önceki hocaların kadro yazarken izin aldığı oyuncular tek seferde kapı dışı edilmiş. (ve hiçbir galatasaray taraftarı bu oyuncuların yollanmasına ihtimal dahi vermezken yapılmış bunlar)
- maicon, mariano, fernando, feghouli, gomis, belhanda, ndiaye gibi yaz başında hayal sınırlarımızı aşan futbolcular transfer edilmiş.
- takım lige zımba gibi girerek önüne geleni tek kale oynayarak ezerek yenmiş. yeri geldiğinde bursaspor ve karabükspor maçlarında olduğu gibi hem geriden gelerek hem de hakemi yenerek maçı çevirmiş. erman toroğlu, ben hayatımda böyle oynayan bir türk takımı görmedim çok acayip, demiş. en irrite edici, en sinsi yorumcular bile galatasaray'ın oynadığı futbola ağzı açık bakakalmış. 2013 yılından sonra ilk kez sosyal medyada aslanın dirilişine dair videolar hazırlanmış. kimselerin şampiyonluk kelimesini ağzına alamadığı bir ortamda herkese ''galatasaray kesin şampiyon olur'' dedirtecek futbolu oynamış, bir takım kurulmuş.
hatta ileri gideyim, bazı taraftarlarımız igor tudor'un oynattığı futbol için, terim bile böyle tek kale oynatamıyordu tarzında yorumlar yapmış. son 15 yılın en iyi futbol oynatan yabancı hocası denmiş. kimileri doğrudan en iyi futbol oynatan hoca demiş.
taktiksel olarak da yaptıkları ortada üstelik:
(bkz: 19 ağustos 2017 osmanlıspor galatasaray maçı/#2231294)
(bkz: 16 eylül 2017 galatasaray kasımpaşa maçı/#2248933)
(bkz: 14 ekim 2017 konyaspor galatasaray maçı/#2261950)
(bkz: 3 kasım 2017 galatasaray gençlerbirliği maçı/#2275062)
(bkz: igor tudor/#2255985)
(bkz: igor tudor/#2261990)
ve şimdi gelinen noktada ezici futbola öyle alıştık, seri galibiyetleri o kadar basit görmeye başladık ki tudor rezalet hoca oldu, takım tudor'a rağmen lider oldu, tudor giderse ancak takım şampiyon olacak oldu. peki hikaye şöyle olsaydı, ligin ilk 5 haftası başakşehir, fenerbahçe, trabzonspor, beşiktaş maçları oynanmış olsa ve ardındaki 10 haftada 9 galibiyet elde edip liderliğe otursak çok hoşunuza giderdi değil mi?
veya bu derbiler art arda değil de araya serpiştirilmiş olsa falan.
ben başka bir şey söyleyeyim,
imparator fatih terim'in 2011-2012 sezonunda ilk 14 haftada topladığı puan 28. (ve 14. haftadan sonra 60 puanlık bölümde sadece 11 puan kaybederek sezonu lider bitirdi çünkü takım zamanla birbirine alıştı.)
bir sonraki sezon aynı sürede topladığı puansa 26
hani mesele puansa buyrun. ki fatih terim'i çok severim, galatasaray tarihinin en büyük teknik direktörüdür.
igor tudor toplama takımla ilk sezonunda fatih terim'den daha fazla puan toplamayı başardı. üstelik fatih terim bu kulübü, tesisleri evi gibi bilir ve tanırken bu adam türkiye'deki 6. ayında galatasaray'ın başına geçti bırakın florya'sını camiasını. ve geldiği gibi de takımını liderliğe oturtup 29 puan topladı. derbiler dışında oynadığı oyunun da daha yanına yaklaşan takım yok.
derbi demişken, bu konunun facia olduğunu bilmiyor muyuz mu sanılıyor? östersunds maçının facia olduğunu bilmiyor muyuz mu sanılıyor? ancak bardağın dolu tarafını da görmek lazım. mesele budur.
mesele tamamiyle, şampiyonluğun ş'sinden bahsedilmeyen ortamda, taraftarın bile şampiyonluk beklentisi olmadığı ortamda igor tudor'un beklenmedik şekilde harika top oynatarak tüm bakış açılarını değiştirerek bizlere şampiyonluğu kolaymış gibi göstermesidir. sezon başında hiçbir ankette galatasaray'ın şampiyon olma ihtimali yüzde 20'den fazla değildi. onlarca transfere rağmen değildi çünkü ortada iki sene üst üste şampiyon olan ve mevcut kadrosunu lens, negredo, pepe, medel gibi isimlerle daha da zenginleştirmiş bir beşiktaş, 3-4 yıldır kafaya oynayan hatta geçen sene şampiyonluğu kıl payı kaçırmış başakşehir ve inanılmaz bir taraftar talebiyle takımın başına aykut kocaman'ın getirildiği fenerbahçe varken kimse bize ihtimal vermiyordu.
adam geldi, çatır çatır yendi karşısına çıkanı. lider oldu. sekiz haftada 22 puan topladı. şampiyonluk normalleşti. başarı normalleşti. tıpkı terim örneğinde olduğu gibi, takımı tudor bu seviyeye çıkartmışken bir anda ''takım tudor'a rağmen lider'' algısı ortaya çıktı.
sözlükten birkaç entry de alıntılayım arkadaşların affına sığınarak:
--- alıntı ---
ben kendisinden çok ümitliyim. kurduğu takım, vizyoner davranışları ve açıklamaları ile gönüllere su serpmiştir. hatta kendisine güvenip uzun süreli bir birliktelik ile geleceğin takımınu oluşturma yoluna bile çıkılabilir.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
alanı ve pas kanallarımızı çok iyi kapatan, oyun kuracak adamlarımıza basan konyaspor'a karşı selçuk inan'ı uzun, havadan paslarından yararlanmak üzere oyuna almıştır ve bence oyunu çok iyi okumuştur. genellikle ataklarımızı bu şekilde yaptık hatta kilidi açan gol de böyle geldi. tebrikler tudor, tebrikler selçuk.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
bilmem bazi arkadaslar farkina vardimi ama bu adam 8 macta 22 puan topladi. son yillarda savunmamiz seri halde sicarken, savunmayi toparladi. kötü giden bursa deplasmanini lehimize cevirip, bugünkü konya deplasmanindada skoru lehimize ceviren hamleyi yapti rodrigues-selcuk hamlesiyle. 2-0‘dan sonrada serdari alip denayeri sola cekerek konyasporun tek hucüm silahi olan sag kanadini durdurdu ve maci rahat rahat bitirdik. bazi arkadaslarda halen atip tutmakta tudor oyunu okuyamiyor, tudor yanlis hamleler yapiyor diye. bildigini yapmaya devam et hocam. haftaya derbide tolgayi oynatki, orta saha üstünlügü bizde olsun, kuslari sahadan silelim. agir konusmak istemiyorum ama halen aramizda hamza diyen futbol cahilleri var. evet futbol cahilleri diyorum. ve o futbol cahilleri gelmis burda ahkam kesiyor. bilmem farkindamisiniz ama son yillarin fatih terim dönemi dahil en dominant galatasarayini izliyoruz. üstelik belhanda‘nin bugün bu kadar vasat kalmasina ragmen. düsününki belhanda‘da gomis gibi ucuyor. her mac en az 4,5 olur ozaman. lütfen elimizdeki degerlere sahip cikalim.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
17-18 sezonunda galatasarayda şampiyon olursa juventus kendisine 1 yıl daha kal avrupa tecrübesi edin diyecektir diye düşünüyorum tabi eğer gerçekten ileride juventus için düşünülüyor ve gelişimi takip ediliyorsa.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
fatih hocamın gençliği var tudor da, yürekli, obsesyon düzeyinde çalışkan, disiplinli...
taktiksel olarak yorumlamak içinde önümüzdeki 6 haftalık dönemi göreceğiz. yürü be hocam, takımı ayağa kaldıran sen, uçuran biz olacağız...
--- alıntı ---
hatta şöyle bir entry gördüm: (bkz: #2262981)
işte durum budur. tudor iyi hocadır kötü hocadır meselesi değil. tudor'un beklenmedik performansı sonrasında,
başarı normalleşmiştir.
evet, başarı normalleşmiştir.