4900
galatasaray futbol takımının hali hazırdaki en büyük problemidir. galatasaray kulübünün elbette önemli problemleri vardır. ancak futbol takımı özelinde tudor takımın zayıf halkasıdır.
ben bunları muhtemelen geçen sezon mayıs ayından beri söylüyorum. yeni değil. bilen biliyordur zaten.
insanlar muhtemelen 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçısadece 3-0 bitti diye kendisini savunuyorlar sanırım. yoksa hemen her maçta olduğu gibi taktiksel anlamda bir boşluk seyrettirdi bize. evet ilk gol muslera'nın hatası, ikinci gol de şanssız bir gol. ama arkadaş bu maç 6-0'lık fener maçına rahmet okutabilirdi.
tudor'un teknik direktörlük kariyerinin çok uzun sürmeyeceğini düşünüyorum zaten. muhtemelen sağda solda boş takımları çalıştıracak sonra da erken sayılacak bir yaşta bugüne kadar kazandığı paranın keyfini sürecektir.
çünkü kendisinde bir teknik direktörde olması gereken esaslar mevcut değil. nedir bunlar?
__________________________________________________________________________________________________
- taktik ve teknik planlama: yok. sıfır. takımın herhangi bir hücum ya da defans planı yok. tek plan var "önde bas, top kap". sonra? hiç. "onu da tudor mu söyleyecek canım milyonluk eşşeklere?". komik olmayalım arkadaşlar.
- insan ilişkisi: berbat. takımdaki çoğu futbolcunun kendisinden sıtkının syırıldığı o kadar net ki. takımda üst düzey takımlarda ve liglerde oynamış oyuncular var. onlar da farkında durumun. merak etmeyin.
- kendi takımından haberdarlık: adamın kendi takımındaki oyuncuların kapasitelerinden, neyi yapıp neyi yapamayacaklarından, o oyuncularla ne şekilde oynanması gerektiğinde haberi yok. "sahaya çıkın ve önde basıp top kaparak hızla hücum edin". bu kadar tudor. nasıl edilsin, kim nerede ne yapsın filan hiç çalışılmıyor. çok belli.
- aşırı şişkin bir özgüven: özgüven iyidir, önemlidir, lazımdır. ama çapını aşan özgüven ne yazık ki başarısızlık getirir. tudor'da da maşaallah kariyerini ve başarılarını (!) 100 kat aşan bir ego mevcut.
___________________________________________________________________________________________________
sezon başından beri tudor'un takıma hiçbir katkısı olmadı. takımdaki oyuncuların kalitesi, görece kolay takımlarla art arda yapılan maçlar, rakiplerin kötülüğü derken bir anda öne çıktı. ama tabelaya değil de sahaya bakanlar bu günlerin geleceğini çok rahat görebilmişti.
galatasaray takımının sahada bir planı yok. çalışılmış bir organizasyonu yok. ne hücumda ne defansta. tek hedef var: "bas, topu kap, hızlı atağa çık". bu kadar kolay mı bu iş yahu? bu kadar mı yani? kim nerede basacak, nasıl basacak, nerede duracak, top kapıldığında nereye oynanacak, hücuma kim katıldığında kim geride duracak, ataklarda kim önde kim arkada duracak, defansta ilk topa kim çıkacak vb. gibi soruların hiçbir cevabı yok. tamamen emprovize bir durum var.
durum böyle olunca da takım talihsiz bir gol yediğinde ya da biraz oyundan düştüğünde dağılıyor. çünkü oyuncular fiziksel olarak oyun içinde düşerler. takımı oyunda tutan çalışılmış bir planın varlığıdır.
hani diyoruz ya "büyük takımlara karşı yapamıyor" diye, neden biliyor musunuz? çünkü küçük takımlara karşı da yapamıyor. çünkü yapmıyor. çünkü bir planı yok. maça özel hazırlanmıyor. "efendim ama denayer'le quaresma'yı kapattı" deniyor. 3 tane yedik. 7-8 olabilirdi. quaresma 3-4 tane kaçırdı bomboş.
çünkü maçı sadece "denayer ile quaresma'yı kapatmak" olarak düşünüyor tudor. geri kalanı aynı. yaşlı bjk'ye tempoyu ayarlatıyor. oyunu göbekten oynuyor. kısa paslarla hızlı atağa çıkmaya kalkışıyor. ya arkadaş, bjk defansta 8 kişiyle yerleşmiş. neyin tik-tak pası? oyunu açsana biraz. yorsana adamları. topu tutsana. adamları koştursana biraz. yok. neymiş "denayer'le quaresma'yı tutmuşmuş". yapmayın allah aşkına.
artık zaten son demlerini yaşıyor. savunanlar bile "ama o gitse kim gelecek ki?" demeye başladılar. çünkü onlar da farkındalar durumun.
ben bunları muhtemelen geçen sezon mayıs ayından beri söylüyorum. yeni değil. bilen biliyordur zaten.
insanlar muhtemelen 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçısadece 3-0 bitti diye kendisini savunuyorlar sanırım. yoksa hemen her maçta olduğu gibi taktiksel anlamda bir boşluk seyrettirdi bize. evet ilk gol muslera'nın hatası, ikinci gol de şanssız bir gol. ama arkadaş bu maç 6-0'lık fener maçına rahmet okutabilirdi.
tudor'un teknik direktörlük kariyerinin çok uzun sürmeyeceğini düşünüyorum zaten. muhtemelen sağda solda boş takımları çalıştıracak sonra da erken sayılacak bir yaşta bugüne kadar kazandığı paranın keyfini sürecektir.
çünkü kendisinde bir teknik direktörde olması gereken esaslar mevcut değil. nedir bunlar?
__________________________________________________________________________________________________
- taktik ve teknik planlama: yok. sıfır. takımın herhangi bir hücum ya da defans planı yok. tek plan var "önde bas, top kap". sonra? hiç. "onu da tudor mu söyleyecek canım milyonluk eşşeklere?". komik olmayalım arkadaşlar.
- insan ilişkisi: berbat. takımdaki çoğu futbolcunun kendisinden sıtkının syırıldığı o kadar net ki. takımda üst düzey takımlarda ve liglerde oynamış oyuncular var. onlar da farkında durumun. merak etmeyin.
- kendi takımından haberdarlık: adamın kendi takımındaki oyuncuların kapasitelerinden, neyi yapıp neyi yapamayacaklarından, o oyuncularla ne şekilde oynanması gerektiğinde haberi yok. "sahaya çıkın ve önde basıp top kaparak hızla hücum edin". bu kadar tudor. nasıl edilsin, kim nerede ne yapsın filan hiç çalışılmıyor. çok belli.
- aşırı şişkin bir özgüven: özgüven iyidir, önemlidir, lazımdır. ama çapını aşan özgüven ne yazık ki başarısızlık getirir. tudor'da da maşaallah kariyerini ve başarılarını (!) 100 kat aşan bir ego mevcut.
___________________________________________________________________________________________________
sezon başından beri tudor'un takıma hiçbir katkısı olmadı. takımdaki oyuncuların kalitesi, görece kolay takımlarla art arda yapılan maçlar, rakiplerin kötülüğü derken bir anda öne çıktı. ama tabelaya değil de sahaya bakanlar bu günlerin geleceğini çok rahat görebilmişti.
galatasaray takımının sahada bir planı yok. çalışılmış bir organizasyonu yok. ne hücumda ne defansta. tek hedef var: "bas, topu kap, hızlı atağa çık". bu kadar kolay mı bu iş yahu? bu kadar mı yani? kim nerede basacak, nasıl basacak, nerede duracak, top kapıldığında nereye oynanacak, hücuma kim katıldığında kim geride duracak, ataklarda kim önde kim arkada duracak, defansta ilk topa kim çıkacak vb. gibi soruların hiçbir cevabı yok. tamamen emprovize bir durum var.
durum böyle olunca da takım talihsiz bir gol yediğinde ya da biraz oyundan düştüğünde dağılıyor. çünkü oyuncular fiziksel olarak oyun içinde düşerler. takımı oyunda tutan çalışılmış bir planın varlığıdır.
hani diyoruz ya "büyük takımlara karşı yapamıyor" diye, neden biliyor musunuz? çünkü küçük takımlara karşı da yapamıyor. çünkü yapmıyor. çünkü bir planı yok. maça özel hazırlanmıyor. "efendim ama denayer'le quaresma'yı kapattı" deniyor. 3 tane yedik. 7-8 olabilirdi. quaresma 3-4 tane kaçırdı bomboş.
çünkü maçı sadece "denayer ile quaresma'yı kapatmak" olarak düşünüyor tudor. geri kalanı aynı. yaşlı bjk'ye tempoyu ayarlatıyor. oyunu göbekten oynuyor. kısa paslarla hızlı atağa çıkmaya kalkışıyor. ya arkadaş, bjk defansta 8 kişiyle yerleşmiş. neyin tik-tak pası? oyunu açsana biraz. yorsana adamları. topu tutsana. adamları koştursana biraz. yok. neymiş "denayer'le quaresma'yı tutmuşmuş". yapmayın allah aşkına.
artık zaten son demlerini yaşıyor. savunanlar bile "ama o gitse kim gelecek ki?" demeye başladılar. çünkü onlar da farkındalar durumun.