89
eğer klasik bir deplasman oyunu tercih ediyorsak buna uygun adamlar ve bir mantalite düşünülmeli. yoksa eren-gomis gibi iki statik forvetle ve sıfır kanatsız maça çıkıp defans yapmak ahmaklıktır.
geçen sezonki 24 eylül 2016 beşiktaş galatasaray maçını biraz hatırlayın. ilk yarı kompakt bir pas oyunu ve bruma gibi hızlı bir adamımızla beşiktaş'ın içinden geçmiştik. skoru da 0-2 olarak ele almıştık. ikinci yarı ise fiziksel yorgunluktan dolayı 5-10 dakika maçın kontrolünü kaybettik ve bir anda 2-2 oldu. işte bu maç bize referans olmalı.
bu seneye gelirsek beşiktaş gerçekten yüksek tempoyla iç sahada oynamaya çalışıyor. çizgiye atılan yüksek toplar, devamlı pres ve direkt futbol beşiktaş'ın karakteristik özellikleri. bu oyunu da yaklaşık 3 yıldır oynuyor. yani bu oyuna alışkınlar ve tecrübeli oyunculara sahipler. böyle bir rakibe karşı çözüm olarak oyunu tutmaya çalışmalıyız. düşük tempoda olabildiğince topa sahip olarak oynamalıyız. ama böyle oynamak yüksek derecede bir konsantrasyon ve uyum gerektiriyor. bu sezon defans yaptığımız maçlarda bir türlü bunu beceremedik. bence bunun üç sebebi vardı. birincisi biraz sabırsız ve taktik disiplini düşük oyunculara sahip olmamız. mesela belhanda ve ndiaye gibi. ikincisi ise tudor'un bu defansif düzen içinde ofansif aksiyonları hiç düşünememesi veya bunda yetersiz kalması. bariz örnek ise 5-1 yenildiğimiz başakşehir maçıydı. tudor bu maçta eren ve gomis'e yüksek top atmak dışında bir plan üretemedi, sonuç ise facia oldu. üçüncüsü ise tudor'un tecrübesizliği ve yeni bir takıma sahip olması. bence en önemli sebep de bu.
yine de bu derbidir, bir derbi klişesi olarak hakikaten de bu maçların favorisi olmaz. tahminler de tutmaz. aslında dizilişin ve kimin oynadığının bir önemi yok. sadece stratejinin ve konsantrasyonun bir önemi var. tudor bu maçta nasıl oynayacaksa ona uygun bir strateji ve ona uygun adamlar seçmek zorunda. ve en kötü beraberlikle de dönmek zorunda. yenilirsek yine şampiyon adayıyız ama bu maç psikolojik açıdan kırılma noktası. gerçekten sezonun en önemli maçı...
geçen sezonki 24 eylül 2016 beşiktaş galatasaray maçını biraz hatırlayın. ilk yarı kompakt bir pas oyunu ve bruma gibi hızlı bir adamımızla beşiktaş'ın içinden geçmiştik. skoru da 0-2 olarak ele almıştık. ikinci yarı ise fiziksel yorgunluktan dolayı 5-10 dakika maçın kontrolünü kaybettik ve bir anda 2-2 oldu. işte bu maç bize referans olmalı.
bu seneye gelirsek beşiktaş gerçekten yüksek tempoyla iç sahada oynamaya çalışıyor. çizgiye atılan yüksek toplar, devamlı pres ve direkt futbol beşiktaş'ın karakteristik özellikleri. bu oyunu da yaklaşık 3 yıldır oynuyor. yani bu oyuna alışkınlar ve tecrübeli oyunculara sahipler. böyle bir rakibe karşı çözüm olarak oyunu tutmaya çalışmalıyız. düşük tempoda olabildiğince topa sahip olarak oynamalıyız. ama böyle oynamak yüksek derecede bir konsantrasyon ve uyum gerektiriyor. bu sezon defans yaptığımız maçlarda bir türlü bunu beceremedik. bence bunun üç sebebi vardı. birincisi biraz sabırsız ve taktik disiplini düşük oyunculara sahip olmamız. mesela belhanda ve ndiaye gibi. ikincisi ise tudor'un bu defansif düzen içinde ofansif aksiyonları hiç düşünememesi veya bunda yetersiz kalması. bariz örnek ise 5-1 yenildiğimiz başakşehir maçıydı. tudor bu maçta eren ve gomis'e yüksek top atmak dışında bir plan üretemedi, sonuç ise facia oldu. üçüncüsü ise tudor'un tecrübesizliği ve yeni bir takıma sahip olması. bence en önemli sebep de bu.
yine de bu derbidir, bir derbi klişesi olarak hakikaten de bu maçların favorisi olmaz. tahminler de tutmaz. aslında dizilişin ve kimin oynadığının bir önemi yok. sadece stratejinin ve konsantrasyonun bir önemi var. tudor bu maçta nasıl oynayacaksa ona uygun bir strateji ve ona uygun adamlar seçmek zorunda. ve en kötü beraberlikle de dönmek zorunda. yenilirsek yine şampiyon adayıyız ama bu maç psikolojik açıdan kırılma noktası. gerçekten sezonun en önemli maçı...