60
sözde köşe yazarlarına, kahverengi dilli yorumculara bakıyorum, hepsi ağız birliği etmişçesine galatasaray'ın formunun düştüğüne, kötü oynadığına inandırmaya çalışıyor kamuoyunu. yahu, "fener güven tazeledi, galatasaray özgüvenini kaybetti." yazanlar var. olmayan güveni tazeleten, 8 puan öndeki, namağlup lider takıma, tek beraberlik ile özgüven kaybettiren bu güruha karşı yönetim, teknik heyet ve oyuncularımıza sadece birer görev düşüyor.
yönetimin bu maç ve sezonun kalan maçları öncesi takıma çatı olması gerekiyor. bu ve bunun gibi organize salvoları en yukarıda durdurarak işi tabana; oyuncu grubuna indirmemeleri en önemli görevleri. her ne kadar geçtiğimiz senelerde yükümlülüklerini yerine getiremeseler de onlardan bunu beklemekten başka şansımız yok.
teknik heyetin oyuncuları maç atmosferinden çıkarmaması lazım. saha dışında gelişen olaylardan ne kadar izole kalabilirsek hedefe o nispette yakın oluruz. ne hakemin anasına söven bir hocamız, ne arkasından avaz avaz bağırarak küfreden bir oyuncumuz var. tertemiz, niyeti sadece top oynamak olan bir takımımız var. cenk ergün'ü de içine katarak söylüyorum, teknik heyetin, ligimizin karakteristik özelliği haline gelen, bok çukurundan çıkarılan, pis kokulu ayak oyunlarından takımı olabildiğince uzak tutmaları lazım. bunun için en kritik hafta bu hafta. trabzonspor'u deplasmanda yenmek, doyumsuz taraftar kitlesinin gözünde de kredilerini biraz arttıracaktır.
takımımızın da kendileri üzerinde oluşturulmaya çalışılan bu "suni" baskıyı def etmek, temelsiz ve kasıtlı eleştirileri az da olsa susturmak için bu maçta, "siz hayırdır?" dercesine bir galibiyet alması gerekiyor. son derece baskın bir oyunla, rakibe nefes aldırmadan, net bir skorla dönmemiz gerekiyor trabzon'dan. takimin bunu yapabilecek gücü olmasa bu satırları yazmaya elim niyetlense aklım müsaade etmez ama takımımızda bu güç ve kapasite fazlasıyla mevcut olduğu için rahatlıkla yazabiliyorum. tabi bunu takım üzerinde bir baskı unsuru olarak değil, gerçekçi bir hedef olarak söylüyorum.
yönetimin bu maç ve sezonun kalan maçları öncesi takıma çatı olması gerekiyor. bu ve bunun gibi organize salvoları en yukarıda durdurarak işi tabana; oyuncu grubuna indirmemeleri en önemli görevleri. her ne kadar geçtiğimiz senelerde yükümlülüklerini yerine getiremeseler de onlardan bunu beklemekten başka şansımız yok.
teknik heyetin oyuncuları maç atmosferinden çıkarmaması lazım. saha dışında gelişen olaylardan ne kadar izole kalabilirsek hedefe o nispette yakın oluruz. ne hakemin anasına söven bir hocamız, ne arkasından avaz avaz bağırarak küfreden bir oyuncumuz var. tertemiz, niyeti sadece top oynamak olan bir takımımız var. cenk ergün'ü de içine katarak söylüyorum, teknik heyetin, ligimizin karakteristik özelliği haline gelen, bok çukurundan çıkarılan, pis kokulu ayak oyunlarından takımı olabildiğince uzak tutmaları lazım. bunun için en kritik hafta bu hafta. trabzonspor'u deplasmanda yenmek, doyumsuz taraftar kitlesinin gözünde de kredilerini biraz arttıracaktır.
takımımızın da kendileri üzerinde oluşturulmaya çalışılan bu "suni" baskıyı def etmek, temelsiz ve kasıtlı eleştirileri az da olsa susturmak için bu maçta, "siz hayırdır?" dercesine bir galibiyet alması gerekiyor. son derece baskın bir oyunla, rakibe nefes aldırmadan, net bir skorla dönmemiz gerekiyor trabzon'dan. takimin bunu yapabilecek gücü olmasa bu satırları yazmaya elim niyetlense aklım müsaade etmez ama takımımızda bu güç ve kapasite fazlasıyla mevcut olduğu için rahatlıkla yazabiliyorum. tabi bunu takım üzerinde bir baskı unsuru olarak değil, gerçekçi bir hedef olarak söylüyorum.