3913
anneannemizin liginde üç beş maç kazandı gibi bir durum söz konusu değil. galatasaraylıların şunu çok iyi bilmesi gerekiyor, evet ligimizin en iyi futbol oynayan takımı ve lideriyiz ancak avrupa'nın da en formda 5-6 takımından biriyiz. oynadığımız futbolun yeteri kadar hakkının verilmediğini düşünüyorum. sanki herhangi bir avrupa takımı karşısında fark yiyecekmişiz gibi istim üstünde bir hal söz konusu olmamalı. bu sezon ilginç şekilde ingiliz takımları ve psg dışında (psg'nin de kompakt oyunda sorunları var) ne top oynuyor diyebileceğimiz bir avrupa takımı yok. real madrid'inden tutun bayern münih'ine, hatta barcelona'sına kadar şimdiye kadar ortaya çok kaliteli futbollar konulmadı. eskiden her sene kaliteli oyun oynayan sürpriz takımlar çıkardı, şimdi baş altı takımlardan da galatasaray seviyesinde futbol oynayanı yok. dolayısıyla oynadığımız futbol asla ama asla küçük görülmesin, ciddi anlamda avrupa'nın en formda 5-6 takımından biriyiz. bunu cebe koyalım.
ikincisi geriye düştüğümüz iki maçın ikisini de kazanmamız, iki maçta son dakikalarda gelen gollerle kazanmamız anlamı geniş bir durum. kondisyon bu noktada çok önemli bir etkiye sahip, kondisyondan sonra da psikolojik konum... istediğin kadar fizik güce sahip ol, istediğin kadar kondisyonun olsun eğer maça kafanda birtakım sorunlarla, dertlerle ve motivasyon eksikliğiyle girdiysen fiziki kapasiteni sahaya yansıtamazsın. takımımızın son derece yüksek fizik tempoya çıktığını düşünürsek tudor bu konuda gayet güzel iş çıkartıyor demektir. son dakikalarda gelen gollerimizse oyunculara sunulan inancın sonucudur. buradan yola çıkarak iki noktaya varabiliriz:
- tudor oyuncularına çok iyi kondisyon yüklemiş.
- tudor oyuncularını çok güzel yöneterek inanç aşılamış.
üçüncü kısma geçmeden evvel bir de kondisyon meselesine girelim. herhalde herkesin hatırındadır ''vur kırbaçı hoccam yea, indiana jones, kondisyoner'' gibi alaycı ifadeler. bunlar üç yıl beş yıl evvel de söylenmedi, bir buçuk ay öncesine kadar sıklıkla dile getirilen şeylerdi. yani işe bakın ki bir teknik direktörle takımına iyi kondisyon yüklediği nedeniyle dalga geçiliyor. bakın bunu yapan teknik direktör başarısız da olabilirdi. ancak yine de kondisyona önem veriliyor diye dalga geçilmesi esas komik olandı. kondisyon meselesi üzerinden dalga geçilen o günlerden de son dakikalara kadar savaşan, geriye düştüğü maçları bastıra bastıra kazanan galatasaraylı günlere geldik. bilmiyorum anlatabiliyor muyum olayın vahametini.
neyse, üçüncü olarak da hocamızın taktik kalitesine değinmek istiyorum. yarattığı takım zaten genel olarak maçları kopartıyordu şimdi artık takımın tutuk kaldığı noktalarda da hocamız yaptığı hamlelerle maçı kazandırabiliyor. bu çok önemli. 39 yaşında bir teknik direktörün, gözümüzün önünde bu kadar tecrübelenmesi, olumluya gitmesi çok önemli. bu hafta orta alana yaptığı denayer hamlesi, geçen hafta yaptığı fantastik iki değişiklik ciddi anlamda taktisyen hocaların yapacağı hamlelerdi. görünen o ki bu takım bastıra bastıra gidecek, maçlarını kopartacak. kopartamadığında devreye hocamız girip işin rengini değiştirerek maçı bize getirecek.
çok mutluyum, ve bence her galatasaraylı da mutlu olmalı. 39 yaşında kaliteli bir teknik direktörümüz var artık. önünde on yıllar var. olası şampiyonluklar, ambargolar var bu formayla.
resmen fatih terim'in yaşı 39 olanını bulduk diyebilirim. hakikaten çok güzel bir durum bu.
ikincisi geriye düştüğümüz iki maçın ikisini de kazanmamız, iki maçta son dakikalarda gelen gollerle kazanmamız anlamı geniş bir durum. kondisyon bu noktada çok önemli bir etkiye sahip, kondisyondan sonra da psikolojik konum... istediğin kadar fizik güce sahip ol, istediğin kadar kondisyonun olsun eğer maça kafanda birtakım sorunlarla, dertlerle ve motivasyon eksikliğiyle girdiysen fiziki kapasiteni sahaya yansıtamazsın. takımımızın son derece yüksek fizik tempoya çıktığını düşünürsek tudor bu konuda gayet güzel iş çıkartıyor demektir. son dakikalarda gelen gollerimizse oyunculara sunulan inancın sonucudur. buradan yola çıkarak iki noktaya varabiliriz:
- tudor oyuncularına çok iyi kondisyon yüklemiş.
- tudor oyuncularını çok güzel yöneterek inanç aşılamış.
üçüncü kısma geçmeden evvel bir de kondisyon meselesine girelim. herhalde herkesin hatırındadır ''vur kırbaçı hoccam yea, indiana jones, kondisyoner'' gibi alaycı ifadeler. bunlar üç yıl beş yıl evvel de söylenmedi, bir buçuk ay öncesine kadar sıklıkla dile getirilen şeylerdi. yani işe bakın ki bir teknik direktörle takımına iyi kondisyon yüklediği nedeniyle dalga geçiliyor. bakın bunu yapan teknik direktör başarısız da olabilirdi. ancak yine de kondisyona önem veriliyor diye dalga geçilmesi esas komik olandı. kondisyon meselesi üzerinden dalga geçilen o günlerden de son dakikalara kadar savaşan, geriye düştüğü maçları bastıra bastıra kazanan galatasaraylı günlere geldik. bilmiyorum anlatabiliyor muyum olayın vahametini.
neyse, üçüncü olarak da hocamızın taktik kalitesine değinmek istiyorum. yarattığı takım zaten genel olarak maçları kopartıyordu şimdi artık takımın tutuk kaldığı noktalarda da hocamız yaptığı hamlelerle maçı kazandırabiliyor. bu çok önemli. 39 yaşında bir teknik direktörün, gözümüzün önünde bu kadar tecrübelenmesi, olumluya gitmesi çok önemli. bu hafta orta alana yaptığı denayer hamlesi, geçen hafta yaptığı fantastik iki değişiklik ciddi anlamda taktisyen hocaların yapacağı hamlelerdi. görünen o ki bu takım bastıra bastıra gidecek, maçlarını kopartacak. kopartamadığında devreye hocamız girip işin rengini değiştirerek maçı bize getirecek.
çok mutluyum, ve bence her galatasaraylı da mutlu olmalı. 39 yaşında kaliteli bir teknik direktörümüz var artık. önünde on yıllar var. olası şampiyonluklar, ambargolar var bu formayla.
resmen fatih terim'in yaşı 39 olanını bulduk diyebilirim. hakikaten çok güzel bir durum bu.