250
galatasaray için ligin geri kalan haftalarını direkt etkileyecek bir maçtı. basit bir tabirle; bir deplasmandan çok daha fazlasıydı. bunu yazının ilerleyen bölümlerinde açacağız. şimdi maçtan önce takımla ilgili söylenen, değerlendirme yapmak için beklenileceği belirtilen durumları yazalım;
-sert bir takımla deplasmanda oynamadı
-ilk golü yemedi
-uzun bir süre yenik oynamadı
bu maddelerin hepsi tek bir maçta vücut buluyordu; bursaspor. galatasaray teknik heyeti ve oyuncuları tüm bu sınavlardan başarıyla çıktı. maçın kısa özeti budur.
şimdi gelelim detaylara.
maçın ilk yarım saatlik bölümünde galatasaray maçın içine giremedi. bunda pek tabii bursaspor'un da katkısı fazlaydı. büyük bir enerji ve özgüvenle oynadılar. son iki haftada aldıkları skor, onları olduğundan çok daha güçlü bir pozisyona soktu. bunun yarattığı enerji, tribünlerde sinerjiye döndü ve bunu kullanarak galatasaray'ı bir şekilde durdurdular. galatasaray'ın transferleri türkiye şartlarında, böyle bir atmosferde daha önce maça hiç çıkmadı. bunun oyuncular üzerinde bir tedirginlik yaratmış olma ihtimali çok yüksek. bu yüzden takım bocaladı, bu da bursaspor'un ekmeğine yağ süren diğer etmenlerden biriydi.
ancak zaman geçtikçe galatasaray, artık ezberlemeye başladığımız, oyuncuların da alıştığı o oyununu oynamaya başladı. bursaspor'un enerjisi bu dakikalarda çok yüksek olduğu için, tek silahları olan, kontra atakla galatasaray'ı vurmaya çalıştılar. maçtan önce de söylediğim üzere; savunmada daha derli toplu olan ancak hücumda sınırlı bir takım bursa. bu yüzden kontra atak planı teoride başarılı gibi gözükse de sonuçlandırma noktasında sınıfta kaldı, kalacağı da belliydi.
ikinci yarıyla birlikte galatasaray, oynadığı oyunun dozajını bir tık daha yukarı çekti. genelde bu oyuna maruz kalan takımlar türk telekom'a deplasmana gelen takımlar oluyordu. bir nevi galatasaray, iç saha oyununu deplasmana taşıdı. bundaki en önemli noktalardan biri belhanda'nın kendisinden beklenen sorumluluğu alarak, takımı hücumda yönlendirmeye başlaması oldu.
galatasaray modern bir avrupa takımı gibi hücum ediyor. sağ kanat ve sol kanatı hücumda eşit olarak kullanmak, oyunu geniş alanda oynamak demek. bu da rakibin sürekli enine doğru açılarak yorulmasına sebep oluyor. üstüne üstlük tüm bu kanat akınları yoğun bir baskı ile birleşip, rakip kalede tehlikeli pozisyona dönüştükçe rakip mental açıdan da yıpranmaya başladı. özellikle 60. dakikadan sonra neredeyse bursa hiç çıkamadı. rakibin zihnen bu kadar çöktüğü anda feghouli hamlesi gelince, galatasaray kalite olarak sahada bir tık daha yukarı çıktı. fizik olarak hala beklenen seviyede olduğunu sanmıyorum ancak kalitesi ciddi bir fark yarattı, hele ki yıkılmak üzere olan bir rakibe karşı.
tudor'un çılgın değişikliklerini elbette tartışabiliriz, fakat şunu belirtmek gerek; sistem değişmeden sadece oyuncular üzerinden yapılacak değişikliklerle dahi galatasaray'ın gol bulma ihtimali çok yüksekti. çünkü deplasmanda nasıl oynanması gerekiyorsa onu oynayan, rakibi sağ ve soldan yaptığı ataklarla afallatan bir takım gördük. türkiye'nin en formda yerli kalecisi harun tekin olmasa belki de çok daha önce rakibi çözecekti galatasaray. ancak tudor'un hamleleri sonrası bunun gerçekleşmesi üç taraf için de en iyisi oldu. tudor, öyle veya böyle, taktiksel bir hamle ile geri düşülen maçı çevirdi. oyuncuların hocaya olan inancı biraz daha arttı, taraftar da zor bir deplasmanda dahi takımın oyun ezberinin bozulmadığını görmüş oldu.
çok kısa olarak galatasaray'da görülen ve geliştirilmesi gereken yönlere de değinelim. oynadığı oyunla rakibi bu kadar yıpratan ve öne geçen bir takımın, önde olduğu maçları daha da kolaylaştırmak için biraz daha iyi kontra atak sonuçlandırması gerekiyor. zira tudor'un elinde kontra atağa da uygun oyuncular mevcut. elbette bu bir süreç, duran toplardaki zaaf her geçen hafta nasıl azalıyorsa, bu durum da süreç içerisinde çalışma ile belli bir seviyeye gelecektir.
gelelim galatasaray'ın kazanımlarına. fenerbahçe'ye olan bakış açımızı sabit tutmakla beraber, mantık çerçevesinde baktığımızda fenerbahçe'nin beşiktaş'ı yenmesi bizim işimize daha çok geldi. zira uzun vadede ligde asıl rakibimiz beşiktaş olacak ve şampiyonlar ligi'ne deplasman galibiyeti ile başlayıp, ligde dışarda kazanacakları bir derbi onlara sene sonuna kadar yetecek bir özgüven kazandırabilirdi. derbide ortaya çıkan skorla birlikte çok daha gergin bir döneme girecekler. bunu unutmamakta fayda var. durum bu iken bursa'yı deplasmanda geriye düşüp yenmek rakiplere çok net bir mesaj verdi. galatasaray, fikstür olarak rahat bir 2-3 haftalık döneme girerken cebine muhteşem bir avantaj koydu. çok zayıf durumda olan bir karabük'le içerde, seyircisiz maçta konya ile dışarda oynamak büyük bir fırsat. sonrasında ise içerde oynanacak fenerbahçe maçı ile liderliği, oyunu ve lige hakimiyeti perçinleyip; fenerbahçe'yi yarışın uzağına itme şansı mevcut.
aynı kararlılık ve inançla, oyun ezberini daha da geliştirerek devam etmeliyiz. galatasaray iyi yolda.
-sert bir takımla deplasmanda oynamadı
-ilk golü yemedi
-uzun bir süre yenik oynamadı
bu maddelerin hepsi tek bir maçta vücut buluyordu; bursaspor. galatasaray teknik heyeti ve oyuncuları tüm bu sınavlardan başarıyla çıktı. maçın kısa özeti budur.
şimdi gelelim detaylara.
maçın ilk yarım saatlik bölümünde galatasaray maçın içine giremedi. bunda pek tabii bursaspor'un da katkısı fazlaydı. büyük bir enerji ve özgüvenle oynadılar. son iki haftada aldıkları skor, onları olduğundan çok daha güçlü bir pozisyona soktu. bunun yarattığı enerji, tribünlerde sinerjiye döndü ve bunu kullanarak galatasaray'ı bir şekilde durdurdular. galatasaray'ın transferleri türkiye şartlarında, böyle bir atmosferde daha önce maça hiç çıkmadı. bunun oyuncular üzerinde bir tedirginlik yaratmış olma ihtimali çok yüksek. bu yüzden takım bocaladı, bu da bursaspor'un ekmeğine yağ süren diğer etmenlerden biriydi.
ancak zaman geçtikçe galatasaray, artık ezberlemeye başladığımız, oyuncuların da alıştığı o oyununu oynamaya başladı. bursaspor'un enerjisi bu dakikalarda çok yüksek olduğu için, tek silahları olan, kontra atakla galatasaray'ı vurmaya çalıştılar. maçtan önce de söylediğim üzere; savunmada daha derli toplu olan ancak hücumda sınırlı bir takım bursa. bu yüzden kontra atak planı teoride başarılı gibi gözükse de sonuçlandırma noktasında sınıfta kaldı, kalacağı da belliydi.
ikinci yarıyla birlikte galatasaray, oynadığı oyunun dozajını bir tık daha yukarı çekti. genelde bu oyuna maruz kalan takımlar türk telekom'a deplasmana gelen takımlar oluyordu. bir nevi galatasaray, iç saha oyununu deplasmana taşıdı. bundaki en önemli noktalardan biri belhanda'nın kendisinden beklenen sorumluluğu alarak, takımı hücumda yönlendirmeye başlaması oldu.
galatasaray modern bir avrupa takımı gibi hücum ediyor. sağ kanat ve sol kanatı hücumda eşit olarak kullanmak, oyunu geniş alanda oynamak demek. bu da rakibin sürekli enine doğru açılarak yorulmasına sebep oluyor. üstüne üstlük tüm bu kanat akınları yoğun bir baskı ile birleşip, rakip kalede tehlikeli pozisyona dönüştükçe rakip mental açıdan da yıpranmaya başladı. özellikle 60. dakikadan sonra neredeyse bursa hiç çıkamadı. rakibin zihnen bu kadar çöktüğü anda feghouli hamlesi gelince, galatasaray kalite olarak sahada bir tık daha yukarı çıktı. fizik olarak hala beklenen seviyede olduğunu sanmıyorum ancak kalitesi ciddi bir fark yarattı, hele ki yıkılmak üzere olan bir rakibe karşı.
tudor'un çılgın değişikliklerini elbette tartışabiliriz, fakat şunu belirtmek gerek; sistem değişmeden sadece oyuncular üzerinden yapılacak değişikliklerle dahi galatasaray'ın gol bulma ihtimali çok yüksekti. çünkü deplasmanda nasıl oynanması gerekiyorsa onu oynayan, rakibi sağ ve soldan yaptığı ataklarla afallatan bir takım gördük. türkiye'nin en formda yerli kalecisi harun tekin olmasa belki de çok daha önce rakibi çözecekti galatasaray. ancak tudor'un hamleleri sonrası bunun gerçekleşmesi üç taraf için de en iyisi oldu. tudor, öyle veya böyle, taktiksel bir hamle ile geri düşülen maçı çevirdi. oyuncuların hocaya olan inancı biraz daha arttı, taraftar da zor bir deplasmanda dahi takımın oyun ezberinin bozulmadığını görmüş oldu.
çok kısa olarak galatasaray'da görülen ve geliştirilmesi gereken yönlere de değinelim. oynadığı oyunla rakibi bu kadar yıpratan ve öne geçen bir takımın, önde olduğu maçları daha da kolaylaştırmak için biraz daha iyi kontra atak sonuçlandırması gerekiyor. zira tudor'un elinde kontra atağa da uygun oyuncular mevcut. elbette bu bir süreç, duran toplardaki zaaf her geçen hafta nasıl azalıyorsa, bu durum da süreç içerisinde çalışma ile belli bir seviyeye gelecektir.
gelelim galatasaray'ın kazanımlarına. fenerbahçe'ye olan bakış açımızı sabit tutmakla beraber, mantık çerçevesinde baktığımızda fenerbahçe'nin beşiktaş'ı yenmesi bizim işimize daha çok geldi. zira uzun vadede ligde asıl rakibimiz beşiktaş olacak ve şampiyonlar ligi'ne deplasman galibiyeti ile başlayıp, ligde dışarda kazanacakları bir derbi onlara sene sonuna kadar yetecek bir özgüven kazandırabilirdi. derbide ortaya çıkan skorla birlikte çok daha gergin bir döneme girecekler. bunu unutmamakta fayda var. durum bu iken bursa'yı deplasmanda geriye düşüp yenmek rakiplere çok net bir mesaj verdi. galatasaray, fikstür olarak rahat bir 2-3 haftalık döneme girerken cebine muhteşem bir avantaj koydu. çok zayıf durumda olan bir karabük'le içerde, seyircisiz maçta konya ile dışarda oynamak büyük bir fırsat. sonrasında ise içerde oynanacak fenerbahçe maçı ile liderliği, oyunu ve lige hakimiyeti perçinleyip; fenerbahçe'yi yarışın uzağına itme şansı mevcut.
aynı kararlılık ve inançla, oyun ezberini daha da geliştirerek devam etmeliyiz. galatasaray iyi yolda.