137
esasında leonardo jardim'le başlayan süreçleri, insana çok da ümit vermiyordu. lig 1'deki ilk sezonda gelen ikinciliğin ardından jardim'in ilk sezonunda takımın 9 puan az toplayarak ligi üçüncü bitirmesi anlaşılabilir bir durum olsa da ertesi sene yani 2015-2016 sezonunda takımın iki sene önceye göre tam 15 puanlık düşüşü ve büyük bütçeye rağmen razı olunmuş üçüncülüğün sonrasında çanlar çalmaya başlamıştı. yine bu iki sezonda takım çoğu maçta iki golün üstüne çıkamamış, şu anki delice hücumcu felsefesinden izler taşımıyordu. hatta şampiyon oldukları senenin başında oynadıkları iki fenerbahçe ön eleme maçı var ki çok büyük fiyasko.
hatırlarsanız fenerbahçe takımı vitor pereira teknik direktörlüğünde az kalsın monaco'yu eliyordu. oyunsal olarak da fenerbahçe daha çok hücum eden, daha çok ısıran bir takımdı bu iki maçta. monaco takımı ise tamamiyle kontratak futboluyla, baskın ataklarla oynuyordu daha doğrusu oynamaya çalışıyordu. bu maçların ardından jardim'in bu bütçeleri ve hedefleri kaldıramadığını, yerine daha kaliteli daha hücumcu bir isimle devam edilmesi gerektiğini de düşünmüştüm. yalnız da değildim, eminim ki tüm monaco taraftarları böyle düşündü o dönem. ancak aynı jardim, lig başladıktan sonra gerek önceki iki senesinde benimsediği felsefeden gerek sezon başındaki oyun felsefesinden çok farklı, hiç beklenmedik bir oyunla hayata döndü. kontratak gibi savunma temelli bir felsefeden dönüp o sezonu 107 golle tamamladılar. yine psg gibi fransa liginde çok net üstünlüğü olan bir kulübe karşı şampiyonluk yarışını kazanıp bu seneki galibiyetleriyle de beraber ligte 15 maçlık galibiyet serisiyle fransa tarihinin rekorunu kırdılar. ve yazının başında da dediğim gibi hiçbir şekilde iyiye gidiş belirtisi göstermedikleri, seksen puandan 65 puana kadar düştükleri bir sezonun 3-4 ay sonrasında yaptılar bu işleri. hoş, yaz döneminde sidibe, mendy, glik gibi transferler ve valere germain, falcao gibi kiralıktan dönenler olmuştu. ama işte dediğim gibi takım yazın ve sezon başında iyi futbol belirtisi de göstermiyordu.
o monaco ki sezonu fransa ligi şampiyonu ve şampiyonlar ligi yarı finalisti olarak tamamladı. daha önemlisi ''bir futbol felsefesi'' kazandı.
yukarıda da belirttiğim gibi geçen senenin monaco takımı için en büyük güzelliği şampiyonluktan ziyade bir futbol felsefesi edinmeleriydi. bir sene şampiyon olursun ardından ligi ilk beşe giremeden bitirirsin bunlar sık gördüğümüz şeyler ama bu takım edindiği felsefe sayesinde istikrar sağlayacağını garanti altına aldı. şampiyon olurlar olamazlar bunu kimse bilemez ama bu takım ilk üçün dışında kalmayacaktır önümüzdeki senelerde. yine şampiyonlar ligi seviyesinde de elde ettikleri başarıları tekrarlayacaklarını en azından bu başarılara yakın şeyler yapacaklarını düşünüyorum.
17-18 sezonuna baktığımız zamansa evet, önemli oyuncularını sattılar veya buna zorunda bırakıldılar ancak çok da önemli isimleri kadrolarına katmayı başardılar. stefan jovetic, mboula, adama diakhaby, ghezzal, keita balde, tielemans, kongolo ve benaglio başlıcaları. özellikle adama diakhaby geleceğin yıldız adaylarından biri ve bu sezon takımın dört lig maçında da oynayıp bir gol, iki asist yaptı jovetic ilk on bire monte edilmeden. muhtemelen de jovetic eğer bir ismi kesecekse bu falcao olacaktır çünkü hem diakhaby'nin olumlu performansı hem de monaco kulübünün genç oyunculara şans tanıyarak parlatıp satma projesi gereği oyuncudan vazgeçeceklerini pek düşünmüyorum. yine gelenlerden keita da on bire monte edilemedi yeni bir transfer olduğundan, onun da yeri muhtemelen bernardo silva'nın yeri olacaktır ki şu ana kadar bölgede oynayan rony lopes aman aman kötü oynamamakla beraber bekleneni de veremediği için formayı kapması zor olmayacaktır ters kanat olduğu halde. yine ghezzal da sağ kanadın adaylarından olacak sene içinde. diğer transferler de zaten piyasaya göre çok makul bedellerle bitmiş transferler olduğundan zarar etmeyecekler aksine de epey bir fayda sağlayacaklardır kendilerine.
umarım bu sezon şampiyonlar liginde beşiktaş'ın üstünden tır gibi geçer, en az yarı final görür ve fransa ligi'nde de şampiyon olurlar. takım her başarıyı hak ediyor. gerek yönetimsel gerek saha içi. vurduğunuz gol olsun çocuklar.
hatırlarsanız fenerbahçe takımı vitor pereira teknik direktörlüğünde az kalsın monaco'yu eliyordu. oyunsal olarak da fenerbahçe daha çok hücum eden, daha çok ısıran bir takımdı bu iki maçta. monaco takımı ise tamamiyle kontratak futboluyla, baskın ataklarla oynuyordu daha doğrusu oynamaya çalışıyordu. bu maçların ardından jardim'in bu bütçeleri ve hedefleri kaldıramadığını, yerine daha kaliteli daha hücumcu bir isimle devam edilmesi gerektiğini de düşünmüştüm. yalnız da değildim, eminim ki tüm monaco taraftarları böyle düşündü o dönem. ancak aynı jardim, lig başladıktan sonra gerek önceki iki senesinde benimsediği felsefeden gerek sezon başındaki oyun felsefesinden çok farklı, hiç beklenmedik bir oyunla hayata döndü. kontratak gibi savunma temelli bir felsefeden dönüp o sezonu 107 golle tamamladılar. yine psg gibi fransa liginde çok net üstünlüğü olan bir kulübe karşı şampiyonluk yarışını kazanıp bu seneki galibiyetleriyle de beraber ligte 15 maçlık galibiyet serisiyle fransa tarihinin rekorunu kırdılar. ve yazının başında da dediğim gibi hiçbir şekilde iyiye gidiş belirtisi göstermedikleri, seksen puandan 65 puana kadar düştükleri bir sezonun 3-4 ay sonrasında yaptılar bu işleri. hoş, yaz döneminde sidibe, mendy, glik gibi transferler ve valere germain, falcao gibi kiralıktan dönenler olmuştu. ama işte dediğim gibi takım yazın ve sezon başında iyi futbol belirtisi de göstermiyordu.
o monaco ki sezonu fransa ligi şampiyonu ve şampiyonlar ligi yarı finalisti olarak tamamladı. daha önemlisi ''bir futbol felsefesi'' kazandı.
yukarıda da belirttiğim gibi geçen senenin monaco takımı için en büyük güzelliği şampiyonluktan ziyade bir futbol felsefesi edinmeleriydi. bir sene şampiyon olursun ardından ligi ilk beşe giremeden bitirirsin bunlar sık gördüğümüz şeyler ama bu takım edindiği felsefe sayesinde istikrar sağlayacağını garanti altına aldı. şampiyon olurlar olamazlar bunu kimse bilemez ama bu takım ilk üçün dışında kalmayacaktır önümüzdeki senelerde. yine şampiyonlar ligi seviyesinde de elde ettikleri başarıları tekrarlayacaklarını en azından bu başarılara yakın şeyler yapacaklarını düşünüyorum.
17-18 sezonuna baktığımız zamansa evet, önemli oyuncularını sattılar veya buna zorunda bırakıldılar ancak çok da önemli isimleri kadrolarına katmayı başardılar. stefan jovetic, mboula, adama diakhaby, ghezzal, keita balde, tielemans, kongolo ve benaglio başlıcaları. özellikle adama diakhaby geleceğin yıldız adaylarından biri ve bu sezon takımın dört lig maçında da oynayıp bir gol, iki asist yaptı jovetic ilk on bire monte edilmeden. muhtemelen de jovetic eğer bir ismi kesecekse bu falcao olacaktır çünkü hem diakhaby'nin olumlu performansı hem de monaco kulübünün genç oyunculara şans tanıyarak parlatıp satma projesi gereği oyuncudan vazgeçeceklerini pek düşünmüyorum. yine gelenlerden keita da on bire monte edilemedi yeni bir transfer olduğundan, onun da yeri muhtemelen bernardo silva'nın yeri olacaktır ki şu ana kadar bölgede oynayan rony lopes aman aman kötü oynamamakla beraber bekleneni de veremediği için formayı kapması zor olmayacaktır ters kanat olduğu halde. yine ghezzal da sağ kanadın adaylarından olacak sene içinde. diğer transferler de zaten piyasaya göre çok makul bedellerle bitmiş transferler olduğundan zarar etmeyecekler aksine de epey bir fayda sağlayacaklardır kendilerine.
umarım bu sezon şampiyonlar liginde beşiktaş'ın üstünden tır gibi geçer, en az yarı final görür ve fransa ligi'nde de şampiyon olurlar. takım her başarıyı hak ediyor. gerek yönetimsel gerek saha içi. vurduğunuz gol olsun çocuklar.