8824
bu ülkenin her hücresine sirayet etmiş kokuşmuş, korkuya ve yıldırmaya yönelik, tek bir merkezin çıkarlarını mutlak doğru kabul edip rota edinen düzene ben bu oyunu bozarım edasıyla sokulan bir çomaktı bu abimiz. bugün asgari ücretle çalışan bir işçiden tut ülkenin en zengin adamına kadar herkes o merkeze ve onun dayattığı şeylere uymak zorunda. aksi taktirde bir gün maddi manevi herşeyinin sudan bir sebeple elinden alınmayacağının garantisi ne yazık ki yok.
çok basit ve yakınen yaşadığımız bir örnek stadyum açılışında ölmüş başkanı üzerinden galatasaray'a hakaret edildiği , ki o da kulüp tarihinin en çok protesto edilen başkanıdır, için galatasaray taraftarı ıslıklarıyla yeri göğü inletmiş malum şahıs götüm götüm mekanı terk etmek zorunda kalmış; stad açılışı üzerinden propaganda hevesi kursağında kalmıştı. o gün taraftarı galeyana getiren o zat hemen arkasından terfi sayılabilecek bir mevki değişikliği yaşadı, aynı yıl içinde devlet zoruyla o stadda iki tane propaganda amaçlı organizasyon yapıldı. aradan geçen 6 yılda hala daha stadın çevre düzenleme ve ulaşım projeleri aslına uygun şekilde tamamlanmadı. cebinden bilet parası ödeyip maça gelen taraftara kesilen ceza bu iken milyon hatta milyar liralarla oynayan insanların yaşayabileceklerini tam ölçeğiyle tahmin etmek bile zor.
işte ünal aysal 30 küsur sene yurtdışında kalmış, tüm mal varlığını oralarda edinmiş, portföyünü orada oluşturmuş bir insan olarak bu düzende adeta dokunulmaz bir noktadaydı. şike konusunda millet ağzını açamazken her fırsatta şike lafını dile getirebilirken, fenerbahçe'nin oyuncağı olmuş tff'ye ayar çekip takımı final maçına çıkarmazken, twitter yasaklandığı zaman takımı üzerinde kulübün twitter adresi bulunan tshirtlerle ısınmaya gönderirken eli bu bakımdan fazlasıyla rahattı. vizyonu ve uluslararası saygınlığı ile yurtdışında fark yaratırken bu rahatlığı ile de yurt içinde fark yaratıyordu. 2000'li yılların başında "galatasaray'a yeni bir yönetim şekli vaad ediyorum" diyerek ortaya çıkmış bir insandı. bu projesini 2-3 döneme yaymış bir insandı. tarihin en kötü sezonlarından birini yaşayan futbol takımını zirveye çıkarıp ertesi sezon şampiyonlar liginde çeyrek final görünce ikinci dönem için eli güçlü bir şekilde genel kuruldan ikinci dönem için onayı aldı. zaten o günkü koşullarda başka bir sonuç çıkması ciddi bir infiale yol açardı.
yukarda da bahsi geçen sıradışı ve düzene ters davranışlarıyla dikkat çekip göze batmaya başlamıştı fazlasıyla. ancak 96-2000 dönemini andıran futbol takımı sayesinde kimse ciddi bir muhalefete girişemiyordu. o noktada "can simidi" federasyon, medya ve fatih terim marifetiyle köpürtülen eleman krizi oldu. günün sonunda fatih terim'in galatasaray'dan gönderilip(!) iki gün sonra milli takıma gülümseyerek imza attığı süreç yaşandı. kamuoyunda yaşanan dalgalanmanın fırsatıyla kongre üyelerimiz de gereğini yapıp ünal aysal'ı indirdiler. ünal aysal'ın başkanlıktan indirilmesi bile nispeten tartışılabilir bir karar iken üzerine duygun yarsuvat'ın getirimesi bazı şeyleri "kör göze parmak sokma" kıvamına getirir nitelikteydi.
bu topraklardan hatta bu kafatasçı camiadan bile ünal aysal kalibresinde adamlar çıkar ama onun kadar eli rahat olup birilerine kafa tutabilecek biri mevcut konjektürde çıkamaz...
çok basit ve yakınen yaşadığımız bir örnek stadyum açılışında ölmüş başkanı üzerinden galatasaray'a hakaret edildiği , ki o da kulüp tarihinin en çok protesto edilen başkanıdır, için galatasaray taraftarı ıslıklarıyla yeri göğü inletmiş malum şahıs götüm götüm mekanı terk etmek zorunda kalmış; stad açılışı üzerinden propaganda hevesi kursağında kalmıştı. o gün taraftarı galeyana getiren o zat hemen arkasından terfi sayılabilecek bir mevki değişikliği yaşadı, aynı yıl içinde devlet zoruyla o stadda iki tane propaganda amaçlı organizasyon yapıldı. aradan geçen 6 yılda hala daha stadın çevre düzenleme ve ulaşım projeleri aslına uygun şekilde tamamlanmadı. cebinden bilet parası ödeyip maça gelen taraftara kesilen ceza bu iken milyon hatta milyar liralarla oynayan insanların yaşayabileceklerini tam ölçeğiyle tahmin etmek bile zor.
işte ünal aysal 30 küsur sene yurtdışında kalmış, tüm mal varlığını oralarda edinmiş, portföyünü orada oluşturmuş bir insan olarak bu düzende adeta dokunulmaz bir noktadaydı. şike konusunda millet ağzını açamazken her fırsatta şike lafını dile getirebilirken, fenerbahçe'nin oyuncağı olmuş tff'ye ayar çekip takımı final maçına çıkarmazken, twitter yasaklandığı zaman takımı üzerinde kulübün twitter adresi bulunan tshirtlerle ısınmaya gönderirken eli bu bakımdan fazlasıyla rahattı. vizyonu ve uluslararası saygınlığı ile yurtdışında fark yaratırken bu rahatlığı ile de yurt içinde fark yaratıyordu. 2000'li yılların başında "galatasaray'a yeni bir yönetim şekli vaad ediyorum" diyerek ortaya çıkmış bir insandı. bu projesini 2-3 döneme yaymış bir insandı. tarihin en kötü sezonlarından birini yaşayan futbol takımını zirveye çıkarıp ertesi sezon şampiyonlar liginde çeyrek final görünce ikinci dönem için eli güçlü bir şekilde genel kuruldan ikinci dönem için onayı aldı. zaten o günkü koşullarda başka bir sonuç çıkması ciddi bir infiale yol açardı.
yukarda da bahsi geçen sıradışı ve düzene ters davranışlarıyla dikkat çekip göze batmaya başlamıştı fazlasıyla. ancak 96-2000 dönemini andıran futbol takımı sayesinde kimse ciddi bir muhalefete girişemiyordu. o noktada "can simidi" federasyon, medya ve fatih terim marifetiyle köpürtülen eleman krizi oldu. günün sonunda fatih terim'in galatasaray'dan gönderilip(!) iki gün sonra milli takıma gülümseyerek imza attığı süreç yaşandı. kamuoyunda yaşanan dalgalanmanın fırsatıyla kongre üyelerimiz de gereğini yapıp ünal aysal'ı indirdiler. ünal aysal'ın başkanlıktan indirilmesi bile nispeten tartışılabilir bir karar iken üzerine duygun yarsuvat'ın getirimesi bazı şeyleri "kör göze parmak sokma" kıvamına getirir nitelikteydi.
bu topraklardan hatta bu kafatasçı camiadan bile ünal aysal kalibresinde adamlar çıkar ama onun kadar eli rahat olup birilerine kafa tutabilecek biri mevcut konjektürde çıkamaz...