• 32
    gatasaray'ı, galatasaray yapan şey. nasıl ki barcelona ve arsenal taraftarı pas, real taraftarı hız, bayern taraftarları dikine oyun bekliyorsa bizde takımımızdan bunu görmek isteriz. hatta daha önce tudor'un başlığına da ortada gözle görülür, dişe dokunur bir başarısı olmamasına rağmen bu yüzden onu istediğimizi yazmıştım. dna, gen ile alakalı bir durum.

    peki nedir bu pres ?

    td takımının ne zaman pres yapmasını ister ? pozisyonun kaybından sonra mı ? oyuncular topu belli bir bölgede aldıkların da mı ? 90 dakika boyunca mümkün olduğunca yaparlar mı veya yalnız belli bölgelerde mi yaparlar ?

    bunu çekici kılan ne ? bu topun etrafına odaklanmak mıdır veya bundan daha mı fazlası ? rakibin yarı sahasında topu almak mı veya bir oyuncunun kanada oynamasını sağlayıp topu dışarı attırmak mı ?

    sahasının neresinde topa pres yapılmalı ? sahasının tamamında mı pres yapmalı yoksa belli bir alana mı odaklanmalı ?

    onlar devam etmeli mi topu kovalamaya ilk presten sonra veya ilk hamle başarısız olursa vazmı geçmeliler ?

    presin nasıl kullanılacağına dair 3 yaklaşım vardır. yani üstteki sorunları farklı cevaplama yolları.
    bunların arasında bazen ufak bazen büyük farklar vardır.

    biz başarı elde etmiş olanların pres tarzlarına bakacağız.

    bu 3 yaklaşım;
    bielsa yaklaşımı (guardiola, poccetino)
    mourinho yaklaşımı ( simeone)
    alman yaklaşımı (roger schmidt , kloop)

    bu 3 yaklaşımında şampiyonlar ligi finali veya şampiyonlar ligi şampiyonluğu vardır.
    mükemmel pres sistemi olan takımlarda yetenek seviyesinin umduğumuzdan az olduğunu görebiliriz.

    belki bu yüzden poldi, bruma, wes'den bu kadar kolay vazgeçtik.

    ama bu durum kloop'un dortmund'un farklıydı. yeteneği ve rekabeti aynı anda görebilirdik. kesinlikle yetenekte üst düzeydeydi. ama sonrasında en önemli oyuncularından olan kagawa ve nuri seviye atlamalarına rağmen asla kloop'un dortmun'un da ki gibi olamadılar. bunu o takımda ki diğer çoğu oyuncu içinde söyleyebiliriz.

    bielsa yaklaşımı

    guardiola ve poccetino olaya bielsa'nın pencerisinden yaklaşırlar. her ne kadar sistemlerinde bazı değişiklikler olsa da bu 3 adamın bazı benzerlikleri var.

    bu yakşımda genelde defans çizgisi öndedir. bu karşı taraf için boşluk bulmayı zor kılar ve topu rahatça geri kazanabilirsiniz.
    pozisyon anında takımlar yana top kullanmalı. ve oyuncular sağa ve sola koşu yapmalı. kısa ve net koşular.
    bu defansta boşluk bulmanıza neden olur. diğerlerine kıyasla bu yaklaşımın
    tdlerinin takımları daha çok gol pozisyonuna girer. merkez forvetler geleneksel forvetlerden farklı işler yapmalı. yaratılan boşluklarda topu alıp bir an önce
    değerlendirmeli. poccetino bunu yapıyor ve bunun için eriksen, delle ali, son bu kadar etkili. pep tarafını ise biliyoruz. thierry henry, samuel eto’o vs
    ama yukarıda ki efsaneler david vlla kadar etkili olamamıştır barcelona da. çünkü bunu en iyi yapan kişi david villaydı.
    bielsa ise sahayı daraltma konusunda daha tatkık bir adam. sahayı yalnız dikine değil yatay olarakta daraltmak istiyor. o bölgede yapılan presin daha efektif olması
    için.
    dizilişte ise bielsa büyük bir terslik olmazsa 3-3-3-1, pep'in maça göre değişir ve poccetino bu isimlere göre biraz daha gelenekçi takılır ve 4-2-3-1 kullanır.

    sistemin en önemli özelliği dar oyun ve yatay hareketler. topu kaleciye kadar kovalayıp almanın bir yoluna bakarlar. ve geleneksel forvetlerin dışında forvetler
    kullanırlar. sistem çok yönlülük üzerine çalışır.sahada ne yaptığını bilen, çalışkan oyuncularala oynanır.
    birlik halinde kalıp defansif düşüşlere izin vermemek gerekir. yani bu sistem ciddi oyun aklı, zeka ve alt yapı eğitimi istiyor.

    mourinho yaklaşımı

    biliyorum pres ve mourinho kelimeleri yan yana tuhaf geliyor. onun işi genelde guardiola'nin tatiklerine anti tez üretmek olmuştur.

    bunu prese inanmadığı için yapmaz. onun işi riski en aza indirmektir. ve riski azaltmak noktasında diğerlerinden farklı olarak bir şeyden vazgecmelidir.
    yani: yüksek defans çizgisi. bu aynı zamanda risk demek zeki bir defans oyuncusu ve hızlı bir forvetle rahatça aşılabilir. bu andre villas-boas'in,
    tottenham ve chelsea'yi çalıştırırken yaptığı bir haftadır. ve bunu yaparken terry ve dowsan'a büyük roller verdi. amma velakin bu olay,
    bu adamların dnsina ters.
    mourinho takımları daha derin defans çizgisi kullanır. ve belirli bölgelerde topa karşı çok agresiftir ve
    tackle denemeleri genel itibarıyla başarılı olur. pres denemeleri genel itibarıyla geniş alanda olur. bunun sebebi de çok basit: topu kaptığınızda,
    değerlendirmek için daha geniş bir alana sahip olursunuz.

    mourinhonun yaklaşımında enerjinizi kendi sahanızda tutarsınız. size olarak geniş 2 stoperin, kalede aynı şekilde size olarak geniş bir kaleci, fişek gibi
    hızlı kanat oyuncuları ve klasik bir morinho takımı!

    buna bir diğer örnek atletico madrid teknik direktörü simionedir. aralarında ki farklar çokta fazla değildir aslında. tabi bu bakış açımıza da bağlı.
    mourinho'da böyle düşünmüş ki atletico'dan felipe luis ve diego costa'yı almıştı. aralarında ki farklara gelince morinho hep tek forvet kullanmıştır.
    simione ise klasik 4-4-2 ve bu isimler içinde savunmayı en geride kuran kişidir. en önde ki 2 forvet orta saha ile nerdeyse bütünleşir.
    en öndeki iki forvet sürekli rakibin hatasını kovalar.

    bu konuda bir dipnot geçmek gerekiyor sanırım. tamam diğerlerinden farklı olarak mourinho yaklaşımı defansı daha derinde tutar. ama şekil dardır.
    oyuncular arası mesafe, takım boyu kısadır. ama sebebi farklı bielsa'nın yaklaşımı da dardır çünkü presi daha efektif yapmak ister, kısa paslarla oynar
    yana pas daha kolaydır ve bunu da yüksek yüzdeyle yaparlar. almanların yaklaşımı da böyledir.

    mourinho'ya dönecek olursak onlar dardır çünkü onlar 14. bölgenin (http://4.bp.blogspot.com/...+14+in+18+zones.png)
    defanslar için en tehlikeli bölge olduğunu bilirler. ve bu bölgeyi savunmak isterler;

    http://theinsidechannel.com/...letico-defending.gif

    yukarıda atl'in bazı alanları tamamen barcelonaya bıraktığını görebilirsiniz. ama 14, 16, 17 ve 18'in yeri ayrıdır.

    alman yaklaşımı

    bu daha çok bielsa yaklaşımına benzer. iki yaklaşımda yüksek defans çizgisi, dar alan, ve 3. bölge presi üzrerine vurgu yapar.

    aralarında ki farklara gelirsek

    öncelikle hucüm tercihi. bielsa da yatay koşular önemlidir ve savunma da boşluk bulmanızı sağlar. savunmayı sağlı, sollu koşularla
    parçalamaya çalışırlar. almanlar ise topu dikey oynayıp forvetin merkezde kalmasını isterler.

    http://theinsidechannel.com/...7-at-12.00.27-AM.png
    http://theinsidechannel.com/...7-at-12.07.22-AM.png

    üstteki iki ısı haritası farkı net olarak gösteriyor.

    kane genelde pas almak için kenara deplase olup ve defans oyuncularının boş bıraktığı pas kanallarına koşu yapar.
    lewo ise daha çok direk koşu yapar. ve almanlar oyunu olabildiğince hızlandırmaya çalışır.

    bu iki yaklaşım arasında başka bir fark bielsa'da baskı zamanlamarı vardır. mesela sırtı kendi kalesine dönük 6 numara pas aldığı zamanlar çok
    tehlikelidir. bielsa takımları bu ve bunun gibi durumlarda pres yapar ve hedef eğer oyuncu ileri oynarsa topu kapmak geri oynarsa kaleciya kadar
    topu kovamaktır.

    alman yaklaşımında ise hedef topu olabildiğince çabuk geri kazanmaktır. topu kaybettikleri anda başlarlar. ayrıca eğer hamleleri başarısız olursa
    kendi yarı sahalarına çekildiklerini göremeyiz. genelde orta sahadanda destek alıp orada baskı yapmaya devam ederler.

    ama aralarında ki en belirgin fark alman yaklaşımının hiç eveleyip gevelemeden direk olarak sonuca gitmeye çalışmasıdır.

    burada bu konuda nam salmış en iyi manajerler hakkında bir şeyler yazmaya, dilimizin döndüğü kadar bir şeyler anlatmaya çalıştık.

    kaynak:

    http://theinsidechannel.com/...sing-soccer-tactics/
App Store'dan indirin Google Play'den alın