• 298
    bir prestij organizasyonudur. sportif başarıdan ziyade* marka bilinirliğini ön planda tutan, sponsorların katma değerleri sayesinde çekip çevrilen bir oluşumdur. hiçbir kulüp/şirket kağıt üstünde zarar edeceğini bile bile bir işe büyük miktarda para gömmez. hele ki bunu rutine bağlamak akıl karı bir yatırım olmaz.

    prestij? o halde neyin prestiji?

    2016 - 17 sezonunun en düşük bütçeye sahip iki ekibi kızılyıldız ve zalgiris kaunas'tı. kızılyıldız'ın bütçesi 5 mil €, zalgiris kaunas'ın bütçesi 7.5 mil € bandındaydı. bu iki ekipten birinin sezonu şampiyon apoletiyle tamamladığını düşünün... mevzubahis bu şampiyonun elde edeceği gelir miktarı 1.93 mil €* olacaktı. söz konusu bu rakama 'diğer' gelir kalemleri de dahil edilince olası kazanç en fazla 2.5 mil €'ya tekabül edecekti.

    en düşük bütçeli oluşumun, maksimum maddi kazancı elde ettiği bir durumda bile, maddi açıdan zarar ettiği bir organizasyon.

    işte bu yüzden euroleague markasını 'gelir kapısı' olarak görmek çok yanlış.

    euroleague, kulüplerin ve sponsorların kendilerine prestij sağladığı, basketbol odaklı bir yarışmadır. fazlası değil. en azından 'şu an' fazlası değil. belli mi olur, bir de bakmışız ki bundan on sene sonra bambaşka bir platform haline evrilivermiş.

    işin taraftar boyutu içinse euroleague, (bkz: avrupa basketbolu), bir tutkudur. en muazzam bloklar, en olağanüstü smaçlar, en şahane görsel şovlar nba'dedir belki ancak avrupa basketbolunun kendine has dinamikleri vardır. her şeyden önce avrupa basketbolunda 'ekol olmak' diye bir kavram görürsünüz. euroleague'i -euroleague lehine- nba'den ayıran noktalardan biri -bana kalırsa en önemlisi- budur. zira nba'de bu yoktur (iki organizasyonu karşılaştırmak mantıklı bir yaklaşım değil, farkındayım. sadece dikkat çekmek istedim).

    hadi bana eyvallah.
App Store'dan indirin Google Play'den alın