524
''yönetimler beceriksiz olabilir, başarısız da olabilir ancak genel kurulun seçtiği yönetime böyle eleştiriler yapılamaz.''
#dursundurmasın
şimdi konuşmanın geri kalanının nasıl olduğunu bilmiyorum. öncesini ya da sonrasını da... cümlenin içinde bir "böyle" kelimesi var ki, tüm söylemi değiştirir. er kişinin "böyle" eleştirilerden kastı nedir? onu bilmek lazım.
birileri toplu küfür salvosuna mı durmuş, yoksa wagner love için gol duasına çıkan elemanlarla anlaşılıp yönetimin gitmesi yönünde bir çalışma mı başlatılmış bilemem. aydınlatan olursa, bilebilirim. gelgelelim, söylemin içinde "böyle"den sonra gelen "eleştiri" kelimesi her şeyi değiştirir. küfrü, ağır hakareti eleştiri kabul etmez herhalde. o yüzden, şu söylenebilir: şu güzelim memlekette herkes eleştirilemez statüsünde.
seçim dediğiniz olay demokrasinin saç ayaklarından biridir. seçimle gelen bir kimse, eleştirilerin olacağını bilir. çünkü, belirli bir kesime hizmet için seçilmiş kişiyi seçenler de, yönetim kısmının ehliyle yapılacağından emin olmak ister. yanlışları, başarısızlıkları, beceriksizlikleri eleştirir ki yanlıştan dönülsün. aslen, seçimli değil de, sahiplik yoluyla elde edilen başkanlıklarda eleştirilerin hasır altı edilmesi daha mümkündür. tabii, bizim ülkemizde bunun tersi işler. aslında, kapitalizmin her çağında, bu böyledir ya. iyi bir kapitalist, eleştiriyi okumasını ve kendini düzeltmesini bilir. işin ucunda para vardır, elbette, boru değildir.
14 temmuz fransız devrimiyle başlayan bu süreçte -yok o başkaydı- "pek fransızdır cimbom çocukları" diye yaftalanan, memleketin belki de en iyi iki hukuk fakültesinden birine ev ve ad sahipliği yapan güzelim kulübümün, galatasaray'ın, demokrasinin ırzına geçildiği mekanlardan biri olması, sırtını onu seçen genel kurul üyelerine dayayarak, eleştiri kabul etmemesi mayasızlıktır.
şükür, basurlu büzüğün cır cır etmesi gibi, bugün de dursun özbek başkanımız -sucukçu tayfadan olmasak da- bizi mamasız bırakmadı ve önümüze onu istifaya davet edebileceğimiz bir şey daha verdi.
"demokrasi, söz söyleme hakkıdır," derken, çok pis demagoji yapmış gibi hissettim bir an. a, bak, demagoji de fransız kökenli bir sözcüktür.
#yönetimistifa
değişimler genelde ekonomi tabanlı olur. fısır fısır sesler, ekonomi ile alev alır. tarihte istisnası var mı, merak ediyorum. e, bizim, ekonomik durumumuz ortada. zarar etmediğimiz bir yer yok. her ne hikmetse, değişim de yok, buna yanaşan da yok.
ısrarla sur vermesi için oylama önüne koyulmasına rağmen, sur vermeyen kim? oyunun sonu belli. sonu belli oyunu oynamak için zorlanıyoruz.
spoiler yedik ey dursun, ey'lediğime göre kıvama gelmişim, filmin sonunu biliyoruz. geriye, filmin o sona nasıl gittiğini izlemek kalıyor. hayır, bol twist'li, aksiyonlu, heyacan yüklü bir film de değil izlediğimiz. nah aha bu kadar -yazar burada sol eliyle sağ kolunun dirseğini tutmakta ve hafif titretmektedir- dram kasmışlar.
#dursundurmasın
şimdi konuşmanın geri kalanının nasıl olduğunu bilmiyorum. öncesini ya da sonrasını da... cümlenin içinde bir "böyle" kelimesi var ki, tüm söylemi değiştirir. er kişinin "böyle" eleştirilerden kastı nedir? onu bilmek lazım.
birileri toplu küfür salvosuna mı durmuş, yoksa wagner love için gol duasına çıkan elemanlarla anlaşılıp yönetimin gitmesi yönünde bir çalışma mı başlatılmış bilemem. aydınlatan olursa, bilebilirim. gelgelelim, söylemin içinde "böyle"den sonra gelen "eleştiri" kelimesi her şeyi değiştirir. küfrü, ağır hakareti eleştiri kabul etmez herhalde. o yüzden, şu söylenebilir: şu güzelim memlekette herkes eleştirilemez statüsünde.
seçim dediğiniz olay demokrasinin saç ayaklarından biridir. seçimle gelen bir kimse, eleştirilerin olacağını bilir. çünkü, belirli bir kesime hizmet için seçilmiş kişiyi seçenler de, yönetim kısmının ehliyle yapılacağından emin olmak ister. yanlışları, başarısızlıkları, beceriksizlikleri eleştirir ki yanlıştan dönülsün. aslen, seçimli değil de, sahiplik yoluyla elde edilen başkanlıklarda eleştirilerin hasır altı edilmesi daha mümkündür. tabii, bizim ülkemizde bunun tersi işler. aslında, kapitalizmin her çağında, bu böyledir ya. iyi bir kapitalist, eleştiriyi okumasını ve kendini düzeltmesini bilir. işin ucunda para vardır, elbette, boru değildir.
14 temmuz fransız devrimiyle başlayan bu süreçte -yok o başkaydı- "pek fransızdır cimbom çocukları" diye yaftalanan, memleketin belki de en iyi iki hukuk fakültesinden birine ev ve ad sahipliği yapan güzelim kulübümün, galatasaray'ın, demokrasinin ırzına geçildiği mekanlardan biri olması, sırtını onu seçen genel kurul üyelerine dayayarak, eleştiri kabul etmemesi mayasızlıktır.
şükür, basurlu büzüğün cır cır etmesi gibi, bugün de dursun özbek başkanımız -sucukçu tayfadan olmasak da- bizi mamasız bırakmadı ve önümüze onu istifaya davet edebileceğimiz bir şey daha verdi.
"demokrasi, söz söyleme hakkıdır," derken, çok pis demagoji yapmış gibi hissettim bir an. a, bak, demagoji de fransız kökenli bir sözcüktür.
#yönetimistifa
değişimler genelde ekonomi tabanlı olur. fısır fısır sesler, ekonomi ile alev alır. tarihte istisnası var mı, merak ediyorum. e, bizim, ekonomik durumumuz ortada. zarar etmediğimiz bir yer yok. her ne hikmetse, değişim de yok, buna yanaşan da yok.
ısrarla sur vermesi için oylama önüne koyulmasına rağmen, sur vermeyen kim? oyunun sonu belli. sonu belli oyunu oynamak için zorlanıyoruz.
spoiler yedik ey dursun, ey'lediğime göre kıvama gelmişim, filmin sonunu biliyoruz. geriye, filmin o sona nasıl gittiğini izlemek kalıyor. hayır, bol twist'li, aksiyonlu, heyacan yüklü bir film de değil izlediğimiz. nah aha bu kadar -yazar burada sol eliyle sağ kolunun dirseğini tutmakta ve hafif titretmektedir- dram kasmışlar.