16479
futbolda "yenilgiyi kabullenmek" diye bir kavram vardır. işte mevcut takımımızın en büyük sorunu yenilgiyi sindirebilen, kabullenen insanlardan oluşmasıdır. bu bir karakter meselesi olup, taraftar sayısı ve/veya taraftarın ateşliliği önemli değildir. nitekim; newcastle united en ateşli taraftarlara sahip kulüplerden biri olmasına ve sürekli dolu stadda oynamasına rağmen yıllar boyu aldıkları gamsız ve yenilgiyi kabullenen adamlar nedeniyle bugün bir alt ligde mücadele etmektedir.
gelelim futbol takımımız özeline. kaliteli ayaklarınız varsa iyi futbol oynarsınız. kalitesiz adamlardan oluşan bir takım iseniz, en fazla iyi mücadele edebilirsiniz ancak kaliteli, baskın, güzel futbol oynayamazsınız. basit bir örnek de vereyim; şu anda oynadığımız sistem olan 3-4-3 conte'nin juventus'ta oynattığı ve nağmalup şampiyonluklar kazandığı, bugün ise chelsea ile premier lig'i domine ettiği taktik. eğer olay taktikte bitse idi, italya bu senenin avrupa şampiyonu olmalı idi. ne var ki, çoğu zaten juventus'tan taktiğe alışkın olan, diğer takımlardan gelen kaliteli sayılabilecek adamlara rağmen ön bölgede iyi adamlarının olmaması nedeniyle penaltılarda olsa da elendiler.
takımın temel sorunları var; sıralayalım.
1) konstantrasyon inanılmaz düşük. yan toplardan yediğimiz goller bunun en basit göstergesi. maça konsantre olan ve kafasını kullanan bir adam, yan topta ceza sahasında boş bir rakip gördüğünde ya birini yönlendirir, ya da gider o adamı tutar. bizde maç içinde takım neredeyse birbiri ile konuşmuyor. buna ilaveten altı pas içerisinde adam unutuyorlar. lan altı pasın içerisinde adam unutulur mu? adam dediğin kanatta falan unutulur en fazla. orada unutulmaz.
2) orta sahamız kaliteli ayaklara sahip değil. frikik atmak kaliteli ayak kriteri değil. dikine ve hızlı takım çıkartamıyoruz. ha dikine çıkarsak ne olacak? bruma ve yasin topsuz hareketlenen adamlar değil. oysa kanat adamlarının işi topsuz hareketlenip boş alanlara kaçmak olmalı messi, neymar, ronaldo gibi. kaçmıyorsan, veya hızlı olmadığından kaçamıyorsan da topu alıp isabetli ortalar yapman lazım; candreva gibi. bizimkiler topsuz alanda hareket edip kaçmadıkları gibi, kanattan alıp içeri katetmeyi tercih ediyorlar. bu noktada içeri girerken mesut özil gibi pas verirsen yine bir derece kabulüm ancak ikisi de kendisine oynadığından forvet grip oluyor amk sahasında.
3) başarıdan ziyade oyuncuların sikinin taşağına dayalı bir düzen var. geçmişten bugüne yönetimlerin yaklaşımı, oyunculara verilen astronomik garanti paralar ve kontrat süreleri dikkate alındığında adamlar "nasıl olsa satamazlar, para peşin" diyerek yatmayı tercih ediyorlar. zira şampiyon olursa misal 1.6 m euro alacak ise, sıçıp batırdığımız sezonda da 1.4 alıyor. 200 bin euro için kasacak adamlar değil bunlar. kontrat sisteminin oyuncu 2 istiyorsa 1 garanti, 1.4 şampiyonluk primi şeklinde fantastik bir yapılanma üzerine kurulması lazım. "sen şampiyon yap, ben sana ederinden fazla vereyim" denebilmesi lazım.
4) takım doydu; takım yaşlı. adamlar kariyerinin sonuna gelmiş, biz halen reaksiyon, dinamizm bekliyoruz. olmaz. olmaz yani. yapılması gerekenleri defaatle yazdım bir kere daha yazmıyorum.
5) sözünün arkasında duran, nepotizmden uzak bir yönetim şart. yıldız vaadetmesin, elmanderler vaadetsin bana ve alsın.
gelelim futbol takımımız özeline. kaliteli ayaklarınız varsa iyi futbol oynarsınız. kalitesiz adamlardan oluşan bir takım iseniz, en fazla iyi mücadele edebilirsiniz ancak kaliteli, baskın, güzel futbol oynayamazsınız. basit bir örnek de vereyim; şu anda oynadığımız sistem olan 3-4-3 conte'nin juventus'ta oynattığı ve nağmalup şampiyonluklar kazandığı, bugün ise chelsea ile premier lig'i domine ettiği taktik. eğer olay taktikte bitse idi, italya bu senenin avrupa şampiyonu olmalı idi. ne var ki, çoğu zaten juventus'tan taktiğe alışkın olan, diğer takımlardan gelen kaliteli sayılabilecek adamlara rağmen ön bölgede iyi adamlarının olmaması nedeniyle penaltılarda olsa da elendiler.
takımın temel sorunları var; sıralayalım.
1) konstantrasyon inanılmaz düşük. yan toplardan yediğimiz goller bunun en basit göstergesi. maça konsantre olan ve kafasını kullanan bir adam, yan topta ceza sahasında boş bir rakip gördüğünde ya birini yönlendirir, ya da gider o adamı tutar. bizde maç içinde takım neredeyse birbiri ile konuşmuyor. buna ilaveten altı pas içerisinde adam unutuyorlar. lan altı pasın içerisinde adam unutulur mu? adam dediğin kanatta falan unutulur en fazla. orada unutulmaz.
2) orta sahamız kaliteli ayaklara sahip değil. frikik atmak kaliteli ayak kriteri değil. dikine ve hızlı takım çıkartamıyoruz. ha dikine çıkarsak ne olacak? bruma ve yasin topsuz hareketlenen adamlar değil. oysa kanat adamlarının işi topsuz hareketlenip boş alanlara kaçmak olmalı messi, neymar, ronaldo gibi. kaçmıyorsan, veya hızlı olmadığından kaçamıyorsan da topu alıp isabetli ortalar yapman lazım; candreva gibi. bizimkiler topsuz alanda hareket edip kaçmadıkları gibi, kanattan alıp içeri katetmeyi tercih ediyorlar. bu noktada içeri girerken mesut özil gibi pas verirsen yine bir derece kabulüm ancak ikisi de kendisine oynadığından forvet grip oluyor amk sahasında.
3) başarıdan ziyade oyuncuların sikinin taşağına dayalı bir düzen var. geçmişten bugüne yönetimlerin yaklaşımı, oyunculara verilen astronomik garanti paralar ve kontrat süreleri dikkate alındığında adamlar "nasıl olsa satamazlar, para peşin" diyerek yatmayı tercih ediyorlar. zira şampiyon olursa misal 1.6 m euro alacak ise, sıçıp batırdığımız sezonda da 1.4 alıyor. 200 bin euro için kasacak adamlar değil bunlar. kontrat sisteminin oyuncu 2 istiyorsa 1 garanti, 1.4 şampiyonluk primi şeklinde fantastik bir yapılanma üzerine kurulması lazım. "sen şampiyon yap, ben sana ederinden fazla vereyim" denebilmesi lazım.
4) takım doydu; takım yaşlı. adamlar kariyerinin sonuna gelmiş, biz halen reaksiyon, dinamizm bekliyoruz. olmaz. olmaz yani. yapılması gerekenleri defaatle yazdım bir kere daha yazmıyorum.
5) sözünün arkasında duran, nepotizmden uzak bir yönetim şart. yıldız vaadetmesin, elmanderler vaadetsin bana ve alsın.