2583
takımı gayet güzel toparlamıştır, geçen sezonun sonunda bu takımdan bu sezon için kimsenin umudu kalmamıştı artık; muslera hariç bir revizyona gidilmesi konusunda neredeyse herkes hemfikirdi.(u: bu fikirde tartışılan tek husus da sneijderin de kalması ya da onun da gitmesiydi hani);
yazın takıma yeni sezon için hoca arandı ve yine fatih terime de teklif götürüldüğü herkes tarafından biliniyor. yine aynı şekilde teklif götürülen hiç bir hocanın bu mali yapı ve oyuncu grubuyla devam etmek istemediği de biliniyor, evet fatih terim de istemedi.
peki neden istemediler bu oyuncu grubuyla devam etmeyi? çünkü kağıt üstünde yetenekli, kariyerli isimler de olsa çoğu ben oldum havasında ve doymuş futbolculardan oluşan bir grup olduğu için. e bu durumda önceki sezonda takımın iyi kötü bir tane kupa almasını sağlamış ve bu kupa ile de ffp cezasını bir yıl daha az çekmemizi sağlamış olan alt yapı koordinatörümüzle yola devam kararı alındı, e alt yapı koordinatörümüz de bunu kendi kariyeri için altın tepside sunulmuş bir fırsat olarak gördüğü için kabul etti.
peki neydi bu alt yapı koordinatörünün artıları?
öncelikle en önemli artısı, takımdaki oyunculardan hiç memnun olmasa bile takımı beğenmemezlik edemiyor, takımda yapabileceği maksimum revizyonu yapıp elinde kalan çöplerden de faydalanmaya çalışıyor ve bunu da yaparken fikirlerini açıkça ifade ediyordu, yani hamza hamza oğlu gibiydi ama umut ve burak için onlar gibi yıldızlarımız varken fotvete gerek yok da demiyordu. selçuk iyi bir oyuncui ondan faydalanmalıyız diyordu, aynı zamanda orta sahaya transfer istiyordu. hala da öyle yapmaya çalışıyor zaten, takımdaki oyuncuların eksiklerinin farkında, ancak elinde olan kadro ile oynatabileceği en garanti oyunu oynatmaya çalışıyor ve bunu da elindeki oyuncularının tamamını kullanarak yapıyor. örneğin sabri'den biz hepimiz bıktık ve takımdan gitsin istiyoruz ama kendisinin sabri'ye karşı bir ön yargısı ya da geçmişi yok, dolayısıyla sabri ve diğer sağ bekler için kendisi gözünde takıma verilen katkıdan başka bir fark yok, eğer linnes sabri'yi kesecek bir performans göstermezse sabri'yi oynatmak istemesi gayet normal.
başka? gençlerle çalışma tecrübesi bir hayli yüksekti, genç ve potansiyelli oyuncu transfer edince onun elinde büyüyebilirdi bu isimler. nitekim mancini dönemi yaşadığı sakatlık sonrası özgüvenini bir hayli kaybeden ve geçen sene la liga'da yokları oynayan bruma bu sezon takımın ana hücum planı olmuş durumda. üstelik bruma eğer yaz kampında biraz parlamasa kendisini satacak bir yönetim varken, riekerink tarafından hücumun merkezine yerleştirildi. sinan gümüş? önceki sezonu güzel bitirdikten sonra ben oldum tavırlarına girince haliyle kesik yedi, bir oyuncuyu genç diye oynatabilirsiniz ancak bu o genç oyuncunun bunu suistimal edebileceği anlamına gelmiyor. sinan'ı kesip yasini oynatıığında da çılgınlar gibi eleştirildi kendisi ama sinan daha sonra cidden hiç bir varlık gösteremedi.
direkt olarak alt yapıda oyuncu çıkartma? öncelikle alt yapıdaki genç oyuncuya güvenip forma vermek alt yapıdan oyuncu çıkartmakla aynı şey değil; alt yapıdaki genç çocuğa forma vermek potansiyelli genç bir futbolcuyu transfer etmeye daha çok benziyor, altyapıda oyuncu çıkartmak ise başlı başına altyapıda bir sistem kurmak anlamında bence. ve riekerink alt yapı ile gayet ilgileniyor. alt yapıdan oyunculara da arada moral olsun diye forma vermeye çalışıyordu ancak muhtemelen fikstürümüzün bu sezonki en zor virajına girdiğimiz şu 4-5 haftalık dönemde bunu yapmaması gayet makul karşılanmalı, napacak 17 yaşında çocukla fenerbahçe deplasmanına çıkmasını kimsenin isteyeceğini sanmıyorum zaten de, çok fazla rotasyon yapıp zaten geniş olan fiksturde oyuncuların ritimlerinin kaybetmesine mi sebep olacak böyle bir dönemde; üstelik milli takım teknik direktörü sezon başı performansından sonra takımda hala işin bitmemiş olduğunu farkedip salyaları akarak ellerini sıvazlarken tüm medya gücüyle kendisiyle uğraşırken genç oyuncuyu sahasa sürmek genç oyuncunun da kariyerini bitirebilir.
başka ne artısı var bu adamın? ucuz. yahu ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına? geçen sene ortasında kurtarıcı olarak gelen dedemizin aldığı maaş ortada, kendisinin koltuğunda gözü olan milli takım teknik direktörümüzün milli takımdan aldığı maaş ortada, kendisinin rakibi olan hocaların aldığı maaşlar ortada. adam resmen bedavaya teknik direktörlük yapıyor.
başka artısı? efendi olması, ama bu özelliği nedense tek özelliğiymiş gibi o kadar çok lanse edildi ki adama futbol bilmiyor dediler yahu. bu adamın futbol bilmemesi mümkün değil, çoğunluk kitlenin futbol takımından beklentilerini tatmin etmiyordur belki ancak pro lisansı var olan bir kişi gayet futbolu biliyordur merak etmeyin, bilmese o lisansı alamaz zaten ki kendisin eleştiren futbol yorumcusu olmuş aynı zamanda da dönem dönem teknik kadrolarda tanıdıkları aracılığıyla yer bulup ekmeğine bakan bir kesim var, onların çoğunda pro lisans yok mesela, ama riekerink için futbolu bilmiyor diyorlar. ve bu adam efendi kere efendi, öyle beşiktaşın sezonluk tişört satmak için bulunan bir slogan gibi değil adam karakter olarak naif bir insan işte başyapı bayağı ve bu yönüyle de hem herkese örnek olabilecek bir kişi hem de kulübümüzün imajı için de harika bir karakter.
toplayacak olursak eğer; kendisi takıma gelirken kendisi bu takım için tek seçenekti, ancak takımın da kendisi için büyük bir şans olduğunu bilinciyle geldi. kendisinin eline un şeker yağ verildi, helva yapmaya çalışıyor; şeker kalitesiz biraz helva biraz tadı garip olacak belki ama adam elindekilerle yapabileceği en güzel şeyi yapmaya çalışıyor. sezon başında mutfakta bi şey yok diye başka aşçı gelmedi bu takıma bir de böyle yazayım. bu durumun da herkes farkındaydı. ama kendisi helva yaparken acıkan insanların burnuna güzel kokular gelip de açlıklarını fark edince kendisinde un şeker ve yağ ile kebap yapmasını falan bekler oldular. adam yahu et yok dediği zaman et var sen dolapta saklıyorsun diye komplo kasmaya başladılar.* adam mutfakta tarihi geçmeye yakın bir yağ buldu*(u: hani göbekli falan ya ondan yağ dedim :(), hani normalde kullanılmaz ama elindekinden daha iyi işte bunu kullanayım dedi vay efendim o yağı niye atmıyorsun diye adama kızar oldular.
bi de şaka maka ilk 10'da bulunan takımlardan içeride bi başakşehire içeride anlamsızca puan kaybetti*, beşiktaş elinden kaçtı, fener deplasmanından zaten terim de ilk dönemindeki galibiyeti hariç galibiyeti yok, bursayı yendi konya osmanlıyla maç yapmadı, antalyayı içerde gençleri dışarıda yendi trabzon da çok güzel bir oyun oynamamıza rağmen elimizden kaçtı. şurdaki fener ve beşiktaş derbileri içeride olsa muhtemelen 6 puan alsa bu adam lider olarak ilk yarıyı kapatıyordu yahu. ve bu ligde derbilerde de %75 ev sahibi kazanıyor zaten.
bunun yanında ayrıca oyuncu değiştirmiyor şamatası aldı başını gidiyor, kendisi değiştirecek oyuncusu varken ilk fırsatta oyuncu değiştiren bir teknik direktör zaten ancak yedek kulübende oturan kişi sahadaki adamdan fazlasını yapamayacaksa oyuncu değiştirmemesi gayet normal. yahu şu takıma sonradan girip de etkişi olan bi sabri var. eren aşırı formsuz ve oyun sistemine çok aykırı tipte bir santrafor. josue ihtiyaç anında varlık gösteremedi henüz, sinan laubali, hamiten medet umuyosanız izlemeyin zaten futbol falan. sırf oyuncu değiştirmek için oyuncu değiştirmemesini takdir ediyorum.
kısacası, şahsi fikrimce, kendisi iyi bir teknik direktördür, takıma oyuncu profiline bakınca oynatması gereken bir futbol oynatmaktadır, takıma faydalı olacağını düşünmediği futbolcuyu mecbur kalmadıkça sahaya sürmüyordur, sezon sonu şampiyonluğu konuşmak için henüz çok erken olmakla birlikte fikstürünün en zor kısmını geride bırakmıştır. dolayısıyla kendisi kendisinden beklenilenden fazlasını yapmaya devam etmekte. umarım geri zekalı yönetimimiz taraftarın gazına gelip kendisi ile yollarını sezon ortasında falan ayırmaz.
izninizle ben hala riekerink bey diyeceğim.
edit: ücret konusunda andrei taganov isimli yazar arkadaşımızdan "maasi bakimindan bir ufak duzeltmede bulunayim musadenizle; jor son yillarda galatasaray'da en az kazanan teknik direktor olmakla beraber 900 bin euro maas aliyor. gecen sezon bizim haricimizdeki 17 takimin teknik patronlari icinde yalniz senol gunes ve vitor pereira kendisinden daha fazla maas almaktaydi. bu sezon ersun yanal ve fener'in yeni teknik direktoru de bu kervana katilmistir. yani "ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına?" sorunuzun cevabi 14." seklinde bir düzeltme aldım; ancak kendisine de belirttiğim gibi ücret kısmında bahsederken söylemek istediğim konu galatasaray olunca hiçbir teknik direktörün bu maaşla görev almak istememesi; bunun altında senelik ücret alan hatırladığım bir hamza hamzaoğlu var benim zaten o da sezon ortasında gelmişti yani kısmen yarım sezonluk ücretti. aynı yorumda bulunacak arkadaşlar olursa diye buraya da belirteyim, o kısımda anlatmak istediklerim için daha açıklayıcı olur hem dedim.
yazın takıma yeni sezon için hoca arandı ve yine fatih terime de teklif götürüldüğü herkes tarafından biliniyor. yine aynı şekilde teklif götürülen hiç bir hocanın bu mali yapı ve oyuncu grubuyla devam etmek istemediği de biliniyor, evet fatih terim de istemedi.
peki neden istemediler bu oyuncu grubuyla devam etmeyi? çünkü kağıt üstünde yetenekli, kariyerli isimler de olsa çoğu ben oldum havasında ve doymuş futbolculardan oluşan bir grup olduğu için. e bu durumda önceki sezonda takımın iyi kötü bir tane kupa almasını sağlamış ve bu kupa ile de ffp cezasını bir yıl daha az çekmemizi sağlamış olan alt yapı koordinatörümüzle yola devam kararı alındı, e alt yapı koordinatörümüz de bunu kendi kariyeri için altın tepside sunulmuş bir fırsat olarak gördüğü için kabul etti.
peki neydi bu alt yapı koordinatörünün artıları?
öncelikle en önemli artısı, takımdaki oyunculardan hiç memnun olmasa bile takımı beğenmemezlik edemiyor, takımda yapabileceği maksimum revizyonu yapıp elinde kalan çöplerden de faydalanmaya çalışıyor ve bunu da yaparken fikirlerini açıkça ifade ediyordu, yani hamza hamza oğlu gibiydi ama umut ve burak için onlar gibi yıldızlarımız varken fotvete gerek yok da demiyordu. selçuk iyi bir oyuncui ondan faydalanmalıyız diyordu, aynı zamanda orta sahaya transfer istiyordu. hala da öyle yapmaya çalışıyor zaten, takımdaki oyuncuların eksiklerinin farkında, ancak elinde olan kadro ile oynatabileceği en garanti oyunu oynatmaya çalışıyor ve bunu da elindeki oyuncularının tamamını kullanarak yapıyor. örneğin sabri'den biz hepimiz bıktık ve takımdan gitsin istiyoruz ama kendisinin sabri'ye karşı bir ön yargısı ya da geçmişi yok, dolayısıyla sabri ve diğer sağ bekler için kendisi gözünde takıma verilen katkıdan başka bir fark yok, eğer linnes sabri'yi kesecek bir performans göstermezse sabri'yi oynatmak istemesi gayet normal.
başka? gençlerle çalışma tecrübesi bir hayli yüksekti, genç ve potansiyelli oyuncu transfer edince onun elinde büyüyebilirdi bu isimler. nitekim mancini dönemi yaşadığı sakatlık sonrası özgüvenini bir hayli kaybeden ve geçen sene la liga'da yokları oynayan bruma bu sezon takımın ana hücum planı olmuş durumda. üstelik bruma eğer yaz kampında biraz parlamasa kendisini satacak bir yönetim varken, riekerink tarafından hücumun merkezine yerleştirildi. sinan gümüş? önceki sezonu güzel bitirdikten sonra ben oldum tavırlarına girince haliyle kesik yedi, bir oyuncuyu genç diye oynatabilirsiniz ancak bu o genç oyuncunun bunu suistimal edebileceği anlamına gelmiyor. sinan'ı kesip yasini oynatıığında da çılgınlar gibi eleştirildi kendisi ama sinan daha sonra cidden hiç bir varlık gösteremedi.
direkt olarak alt yapıda oyuncu çıkartma? öncelikle alt yapıdaki genç oyuncuya güvenip forma vermek alt yapıdan oyuncu çıkartmakla aynı şey değil; alt yapıdaki genç çocuğa forma vermek potansiyelli genç bir futbolcuyu transfer etmeye daha çok benziyor, altyapıda oyuncu çıkartmak ise başlı başına altyapıda bir sistem kurmak anlamında bence. ve riekerink alt yapı ile gayet ilgileniyor. alt yapıdan oyunculara da arada moral olsun diye forma vermeye çalışıyordu ancak muhtemelen fikstürümüzün bu sezonki en zor virajına girdiğimiz şu 4-5 haftalık dönemde bunu yapmaması gayet makul karşılanmalı, napacak 17 yaşında çocukla fenerbahçe deplasmanına çıkmasını kimsenin isteyeceğini sanmıyorum zaten de, çok fazla rotasyon yapıp zaten geniş olan fiksturde oyuncuların ritimlerinin kaybetmesine mi sebep olacak böyle bir dönemde; üstelik milli takım teknik direktörü sezon başı performansından sonra takımda hala işin bitmemiş olduğunu farkedip salyaları akarak ellerini sıvazlarken tüm medya gücüyle kendisiyle uğraşırken genç oyuncuyu sahasa sürmek genç oyuncunun da kariyerini bitirebilir.
başka ne artısı var bu adamın? ucuz. yahu ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına? geçen sene ortasında kurtarıcı olarak gelen dedemizin aldığı maaş ortada, kendisinin koltuğunda gözü olan milli takım teknik direktörümüzün milli takımdan aldığı maaş ortada, kendisinin rakibi olan hocaların aldığı maaşlar ortada. adam resmen bedavaya teknik direktörlük yapıyor.
başka artısı? efendi olması, ama bu özelliği nedense tek özelliğiymiş gibi o kadar çok lanse edildi ki adama futbol bilmiyor dediler yahu. bu adamın futbol bilmemesi mümkün değil, çoğunluk kitlenin futbol takımından beklentilerini tatmin etmiyordur belki ancak pro lisansı var olan bir kişi gayet futbolu biliyordur merak etmeyin, bilmese o lisansı alamaz zaten ki kendisin eleştiren futbol yorumcusu olmuş aynı zamanda da dönem dönem teknik kadrolarda tanıdıkları aracılığıyla yer bulup ekmeğine bakan bir kesim var, onların çoğunda pro lisans yok mesela, ama riekerink için futbolu bilmiyor diyorlar. ve bu adam efendi kere efendi, öyle beşiktaşın sezonluk tişört satmak için bulunan bir slogan gibi değil adam karakter olarak naif bir insan işte başyapı bayağı ve bu yönüyle de hem herkese örnek olabilecek bir kişi hem de kulübümüzün imajı için de harika bir karakter.
toplayacak olursak eğer; kendisi takıma gelirken kendisi bu takım için tek seçenekti, ancak takımın da kendisi için büyük bir şans olduğunu bilinciyle geldi. kendisinin eline un şeker yağ verildi, helva yapmaya çalışıyor; şeker kalitesiz biraz helva biraz tadı garip olacak belki ama adam elindekilerle yapabileceği en güzel şeyi yapmaya çalışıyor. sezon başında mutfakta bi şey yok diye başka aşçı gelmedi bu takıma bir de böyle yazayım. bu durumun da herkes farkındaydı. ama kendisi helva yaparken acıkan insanların burnuna güzel kokular gelip de açlıklarını fark edince kendisinde un şeker ve yağ ile kebap yapmasını falan bekler oldular. adam yahu et yok dediği zaman et var sen dolapta saklıyorsun diye komplo kasmaya başladılar.* adam mutfakta tarihi geçmeye yakın bir yağ buldu*(u: hani göbekli falan ya ondan yağ dedim :(), hani normalde kullanılmaz ama elindekinden daha iyi işte bunu kullanayım dedi vay efendim o yağı niye atmıyorsun diye adama kızar oldular.
bi de şaka maka ilk 10'da bulunan takımlardan içeride bi başakşehire içeride anlamsızca puan kaybetti*, beşiktaş elinden kaçtı, fener deplasmanından zaten terim de ilk dönemindeki galibiyeti hariç galibiyeti yok, bursayı yendi konya osmanlıyla maç yapmadı, antalyayı içerde gençleri dışarıda yendi trabzon da çok güzel bir oyun oynamamıza rağmen elimizden kaçtı. şurdaki fener ve beşiktaş derbileri içeride olsa muhtemelen 6 puan alsa bu adam lider olarak ilk yarıyı kapatıyordu yahu. ve bu ligde derbilerde de %75 ev sahibi kazanıyor zaten.
bunun yanında ayrıca oyuncu değiştirmiyor şamatası aldı başını gidiyor, kendisi değiştirecek oyuncusu varken ilk fırsatta oyuncu değiştiren bir teknik direktör zaten ancak yedek kulübende oturan kişi sahadaki adamdan fazlasını yapamayacaksa oyuncu değiştirmemesi gayet normal. yahu şu takıma sonradan girip de etkişi olan bi sabri var. eren aşırı formsuz ve oyun sistemine çok aykırı tipte bir santrafor. josue ihtiyaç anında varlık gösteremedi henüz, sinan laubali, hamiten medet umuyosanız izlemeyin zaten futbol falan. sırf oyuncu değiştirmek için oyuncu değiştirmemesini takdir ediyorum.
kısacası, şahsi fikrimce, kendisi iyi bir teknik direktördür, takıma oyuncu profiline bakınca oynatması gereken bir futbol oynatmaktadır, takıma faydalı olacağını düşünmediği futbolcuyu mecbur kalmadıkça sahaya sürmüyordur, sezon sonu şampiyonluğu konuşmak için henüz çok erken olmakla birlikte fikstürünün en zor kısmını geride bırakmıştır. dolayısıyla kendisi kendisinden beklenilenden fazlasını yapmaya devam etmekte. umarım geri zekalı yönetimimiz taraftarın gazına gelip kendisi ile yollarını sezon ortasında falan ayırmaz.
izninizle ben hala riekerink bey diyeceğim.
edit: ücret konusunda andrei taganov isimli yazar arkadaşımızdan "maasi bakimindan bir ufak duzeltmede bulunayim musadenizle; jor son yillarda galatasaray'da en az kazanan teknik direktor olmakla beraber 900 bin euro maas aliyor. gecen sezon bizim haricimizdeki 17 takimin teknik patronlari icinde yalniz senol gunes ve vitor pereira kendisinden daha fazla maas almaktaydi. bu sezon ersun yanal ve fener'in yeni teknik direktoru de bu kervana katilmistir. yani "ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına?" sorunuzun cevabi 14." seklinde bir düzeltme aldım; ancak kendisine de belirttiğim gibi ücret kısmında bahsederken söylemek istediğim konu galatasaray olunca hiçbir teknik direktörün bu maaşla görev almak istememesi; bunun altında senelik ücret alan hatırladığım bir hamza hamzaoğlu var benim zaten o da sezon ortasında gelmişti yani kısmen yarım sezonluk ücretti. aynı yorumda bulunacak arkadaşlar olursa diye buraya da belirteyim, o kısımda anlatmak istediklerim için daha açıklayıcı olur hem dedim.