220
adanaspor – galatasaray: 0-1 tuhaf maç
bu belki de en kısa yazım olacak. vallahi yazacak bir şey bulamıyorum. ne ballandıra ballandıra anlatacak güzel bir şey var, ne de yerin dibine sokulacak kadar kötü bir şey. belki yazının sonlarındaki selçuk inan-tolga ciğerci-de jong konusu ilginizi çeker.
sneijder ve balta’sız galatasaray deplasmandan üç puanı kaptı. kaptı da taraftarına ıstırap çektirerek kaptı.
adanaspor'un gerçek gücü bu mudur bilmiyorum ama bu akşam gördüğüm çok zayıf bir takımdı. galatasaray çok kolay rakip ceza sahası içine girdi. kolayca rakip ceza sahasına girmek galatasaraylı oyuncuları yanılttı, rehavete sürükledi sanırım. ve fakat pozisyona giremedi takım, bunu birilerinin hatırlatması gerekiyordu.
maç boyu baskılı oynadı galatasaray. adanaspor çıkmadı mı çıkamadı mı? sanırım çıkmadı. öyle ya, rakibi olmayan galatasaray’dan alınacak bir puan iyidir. adamlar haklı. hatta puan alıp gerçekten haklı da çıkabilirlerdi. fakat bir, iki cılız atakla olmaz bu işler. daha sağlam, daha etkili kontralar bulmadan puan almak kolay değil galatasaray ve diğer büyük takımlardan.
galatasaray son üç sezonun pas rekorunu kırmış. geçen hafta hücumdaki telaştan bahsetmiştim, bu hafta da hücumdaki rahatlıktan bahsedebilirim. iki maç arasında bu kadar fark olmamalı. skora göre böyle değişken bir oyun normal karşılanabilir ama bir takım şampiyon olmak istiyorsa böyle bir fark olmamalı. gerçi burası türkiye ligi, doğruların kümeye, yanlışların şampiyonluğa götürdüğü bir lig. o yüzden çok da şey yapmamak lazım.
bu arada yazıyı yazarken jor beyin açıklaması geldi: geçen haftaki oyundan memnundum, bu haftakinden memnun değilim.
jor bey için farklı olan ne acaba? geçen hafta telaşlı bu hafta gevşek bir oyun vardı. geçen hafta rakibin öndeydi ve kapandı galatasaray baskı kurdu. bu hafta rakip o ilk atağında golü bulsaydı yine aynı baskıyı kuracaktı takım.
neyse, birkaç konuya değinip yazıyı bitireyim.
bruma’nın maşallahı var. her maç çok iştahlı, çok diri. topu atıp rakiplerini geçiyor, yanlarından çalımla da geçiyor. son pas ve son vuruşlarını geliştirdiğinde ki; geliştirmek için çalıştığı belli oluyor. jor beyden en çok yararlanan oyuncu olacağı açık. gelişmeye devam oğlum benim.
yasin stop. evet yasin’in önceki sezonun devre arasında gönderilmeye direnişinden sonra şampiyonluktaki payından sonra gelişmesi de durdu, kendisi de. böyle giderse seneye şampiyonluk kovalayan 1. lig takımlarında oynar.
muslera büyük bir kaleci. sürekli kalesinde tehlike yaşamamak kaleci için iyi değildir. maça konsantre olması zordur, pozisyonlarda gereken refleksi gösteremeyebilir. ancak muslera tıpkı kalesinde az pozisyon gören dünyanın büyük takımlarındaki kalecilerden farkı olmadığını bu akşam bir kez daha gösterdi. örneğin neuer gibi. az pozisyonla karşılaşıp onları savuşturmak büyük kaleci işidir.
selçuk inan durumu çok ilginç. uzun zamandır formsuz. sık sık sebeplerini bulmaya ve çözüm üretmeye çalışıyorum. genelde takımın performansıyla ilgili melo’nun eksikliğinden bahsedilir ve ben bunu kabul etmem ama selçuk için melo’suz oyunun çok fark ettiğini bugün fark ettim. farkındalık önemli.
tolga ciğerci çıkıp da de jong’un girdiği kısa sürede selçuk, maç boyunca olduğundan daha etkili oynadı. de jong oyun stili olarak da melo’ya benziyor. topu alıyor selçuk’a veriyor. selçuk’tan daha geride, stoperlere çok yakın oynuyor, pas trafiği içinde yer alma gibi bir arzusu yok. tolga ve geçen sezon oynayan donk ise toplu oyunlarda da kendilerini gösteren, rakip kaleye gitmeyi seven oyunculardı. onlar gidince selçuk daha geride oynamak durumunda kalıyordu, kalıyor. jor bey karar vermeli. ya selçuk iyi performans gösterdiğinde takıma katkısının fazla olduğuna karar verip de jong ile oynayacak ya da tolga’nın katkısının daha fazla olduğunu düşünüp tolga-selçuk devam edecek. bakın bu karar çok kritik. jor bey değil de captano bey hoca olsa; selçuk-de jong ile oynar. tolga’nın ileride oynama çabasını takdir ediyorum ama verimli olduğunu söyleyemeyiz değil mi? belki söylersiniz, bilmiyorum tabii. haftaya tolga ciğerci yok, sanırım de jong-selçuk çıkacağız. öngörüm için de test olacak, merakla bekliyorum.
galatasaray iyi oynamıyor. önümüzde çok kritik üç maç var. geçen hafta da böyle yazmıştım ama adanaspor maçını söylemeyip beni kandırdılar. başakşehir, fenerbahçe, bursaspor. çok zor maçlar. kritik kararlar bekliyor takımı.
bu belki de en kısa yazım olacak. vallahi yazacak bir şey bulamıyorum. ne ballandıra ballandıra anlatacak güzel bir şey var, ne de yerin dibine sokulacak kadar kötü bir şey. belki yazının sonlarındaki selçuk inan-tolga ciğerci-de jong konusu ilginizi çeker.
sneijder ve balta’sız galatasaray deplasmandan üç puanı kaptı. kaptı da taraftarına ıstırap çektirerek kaptı.
adanaspor'un gerçek gücü bu mudur bilmiyorum ama bu akşam gördüğüm çok zayıf bir takımdı. galatasaray çok kolay rakip ceza sahası içine girdi. kolayca rakip ceza sahasına girmek galatasaraylı oyuncuları yanılttı, rehavete sürükledi sanırım. ve fakat pozisyona giremedi takım, bunu birilerinin hatırlatması gerekiyordu.
maç boyu baskılı oynadı galatasaray. adanaspor çıkmadı mı çıkamadı mı? sanırım çıkmadı. öyle ya, rakibi olmayan galatasaray’dan alınacak bir puan iyidir. adamlar haklı. hatta puan alıp gerçekten haklı da çıkabilirlerdi. fakat bir, iki cılız atakla olmaz bu işler. daha sağlam, daha etkili kontralar bulmadan puan almak kolay değil galatasaray ve diğer büyük takımlardan.
galatasaray son üç sezonun pas rekorunu kırmış. geçen hafta hücumdaki telaştan bahsetmiştim, bu hafta da hücumdaki rahatlıktan bahsedebilirim. iki maç arasında bu kadar fark olmamalı. skora göre böyle değişken bir oyun normal karşılanabilir ama bir takım şampiyon olmak istiyorsa böyle bir fark olmamalı. gerçi burası türkiye ligi, doğruların kümeye, yanlışların şampiyonluğa götürdüğü bir lig. o yüzden çok da şey yapmamak lazım.
bu arada yazıyı yazarken jor beyin açıklaması geldi: geçen haftaki oyundan memnundum, bu haftakinden memnun değilim.
jor bey için farklı olan ne acaba? geçen hafta telaşlı bu hafta gevşek bir oyun vardı. geçen hafta rakibin öndeydi ve kapandı galatasaray baskı kurdu. bu hafta rakip o ilk atağında golü bulsaydı yine aynı baskıyı kuracaktı takım.
neyse, birkaç konuya değinip yazıyı bitireyim.
bruma’nın maşallahı var. her maç çok iştahlı, çok diri. topu atıp rakiplerini geçiyor, yanlarından çalımla da geçiyor. son pas ve son vuruşlarını geliştirdiğinde ki; geliştirmek için çalıştığı belli oluyor. jor beyden en çok yararlanan oyuncu olacağı açık. gelişmeye devam oğlum benim.
yasin stop. evet yasin’in önceki sezonun devre arasında gönderilmeye direnişinden sonra şampiyonluktaki payından sonra gelişmesi de durdu, kendisi de. böyle giderse seneye şampiyonluk kovalayan 1. lig takımlarında oynar.
muslera büyük bir kaleci. sürekli kalesinde tehlike yaşamamak kaleci için iyi değildir. maça konsantre olması zordur, pozisyonlarda gereken refleksi gösteremeyebilir. ancak muslera tıpkı kalesinde az pozisyon gören dünyanın büyük takımlarındaki kalecilerden farkı olmadığını bu akşam bir kez daha gösterdi. örneğin neuer gibi. az pozisyonla karşılaşıp onları savuşturmak büyük kaleci işidir.
selçuk inan durumu çok ilginç. uzun zamandır formsuz. sık sık sebeplerini bulmaya ve çözüm üretmeye çalışıyorum. genelde takımın performansıyla ilgili melo’nun eksikliğinden bahsedilir ve ben bunu kabul etmem ama selçuk için melo’suz oyunun çok fark ettiğini bugün fark ettim. farkındalık önemli.
tolga ciğerci çıkıp da de jong’un girdiği kısa sürede selçuk, maç boyunca olduğundan daha etkili oynadı. de jong oyun stili olarak da melo’ya benziyor. topu alıyor selçuk’a veriyor. selçuk’tan daha geride, stoperlere çok yakın oynuyor, pas trafiği içinde yer alma gibi bir arzusu yok. tolga ve geçen sezon oynayan donk ise toplu oyunlarda da kendilerini gösteren, rakip kaleye gitmeyi seven oyunculardı. onlar gidince selçuk daha geride oynamak durumunda kalıyordu, kalıyor. jor bey karar vermeli. ya selçuk iyi performans gösterdiğinde takıma katkısının fazla olduğuna karar verip de jong ile oynayacak ya da tolga’nın katkısının daha fazla olduğunu düşünüp tolga-selçuk devam edecek. bakın bu karar çok kritik. jor bey değil de captano bey hoca olsa; selçuk-de jong ile oynar. tolga’nın ileride oynama çabasını takdir ediyorum ama verimli olduğunu söyleyemeyiz değil mi? belki söylersiniz, bilmiyorum tabii. haftaya tolga ciğerci yok, sanırım de jong-selçuk çıkacağız. öngörüm için de test olacak, merakla bekliyorum.
galatasaray iyi oynamıyor. önümüzde çok kritik üç maç var. geçen hafta da böyle yazmıştım ama adanaspor maçını söylemeyip beni kandırdılar. başakşehir, fenerbahçe, bursaspor. çok zor maçlar. kritik kararlar bekliyor takımı.