• 105
    o gün uşak öğretmen evinde denizlideki maçı izledim ben. üst katta bizim maç vardı ama ben o maçı izlemek istedim ve arkadaşlar bizim maçı izlemeye giderken ben denizli maçının olduğu yere girdim. fenerliler inanılmaz tedirgindi, ben ise hayal edilemez bir inançtaydım. çünkü beşiktaş maçında "şampiyon olamayacaksak atamayalım gol" dedikten sonra yazmıştı hasan kabze füzesini. "zalat gelsin sizi kurtarsın" diye inletirlerken stadı, "bu maçı satanın" diye başlayan inlemelere dönmüştü o tribünler. bilmez belki genç kardeşlerimiz, 3 sene boyunca şampiyon olamamış, stadı yapılacak diye olimpiyatlara sürülmüş bir galatasaray vardı. stadında hiç bir değişiklik olmayınca, üstüne bakımsızlıktan tribünlerde ot bitmeye başlayınca geri dönmüştük biz ali sami yen'e. maddi durum o kadar kötüydü ki; tek transfer döneminde bir takıma 350 transfer yazan fotomaç gazetesi bile devre arasında giuly transfer dedikodusunu "günün şakası" diye manşetten vermişti. maç başladı, denizli kümede kalmak, fener şampiyon olmak için oynuyordu. yani biri ekmek, diğeri pasta derdindeydi. ilk yarıda denizli'nin selahattin ile kale sahasından atamadığı bir pozisyon vardı ama maç bir şekilde dengede gidiyordu, taraftarlar fener ne zaman hızlansa kasa fişleri, tuvalet kağıtları ile oyunu durduruyorlardı. lig tv o kadar yanlı yayın yapıyordu ki, malatya'nın küme düştüğü ve denizli'nin ligde kaldığı hemen ekrana verilmiş ve spikerler utanmasalar gol yemiyor diye küfredecek hale gelmişti denizli'ye. 88'de mustafa keçeli yazdı golü, ben ve benim gibi araya sızmış galatasaraylılar çıldırdık, fenerliler kahroldu. sonra uzatmalar başladı, bitmeyen uzatmalar... uzatmalar gösterilmiyordu ama ekrana şöyle bir yazı geldi "verilen uzatma: 16 dk geçen uzatma: 6 dk kalan süre: 10 dk" yazıdan hemen sonra da fener'in golü. işte o 10 dakika, hani herkes appiah'ın ve tuncay'ın kafa topları der de, appiah'ın 2 metreden dışarı attığı topu unutur ya o pozisyonda ben kalbimin durduğunu gözlerimin karardığını hissettim. top dışarı çıktı, kalbim yeniden atmaya başladı ve ben hayata döndüm sanki. selçuk dereli'nin elini havada gördüğüm o an, o asırlar kadar uzun dakikalardan sonraki sevincim inanın hayatımda yaşadığım mutluluklar arasında hep apayrı kalacak. o gün öyle bir kutlama yapıldı ki ufacık uşak şehrinde, uşaklı arkadaşlar "uşak'ın nüfusu bu kadar değil" diyorlardı kalabalığı görünce. bir abi sokağa iki tane şampanya şişesi ile atmış kendini, al patlat diye verdi birini bana. hayal mi gerçek mi anlayamayanlar oluyordu, arkadaşlar sık sık rüya mı gerçek mi anlamak için birbirlerini tokatlıyorlardı. gerçekti, gündüz kılıç'ın deyimiyle his takımı olmanın, armaya bağlılığın gerçeği... mayısların bizim olmasının en önemli pay sahiplerinden biriydi o gün.
App Store'dan indirin Google Play'den alın