1
denizli'de geçen* 16 dakikayla hatırladığımız tarih. hayatımın sonuna kadar unutamayacağım o 16 dakikayı...
galatasarayın maçını izliyorduk o akşam galatasaraylı arkadaşlarımla. galatasaray maçını izlerken ekranın sağ üst köşesinde iki sonuç yer alıyordu. birisini bizzat izleyerek şahit oluyorduk: galatasaray 3 kayserispor 0... ikincisine ise galatasaray kayserispor maçını seyrederken boş dakikalarda göz ucuyla bakıyorduk. galatasaray'ın 3-0 önde olduğu 89. dakikada oturduğumuz dairenin yıkılmak üzere olduğunu hissettik. alt kat dairelerin birinde sanki binlerce kişi aynı anda zıplayıp küçük bir deprem yaratmıştı. aynı anda ekranın sağ üst köşesindeki 0-0 skoru yok oldu... ''eyvah eyvah, fener attı galiba'' dedim. çünkü apartmanda bizden başka galatasaraylı tek bir aile vardı ama onlar da deprem yaratacak kadar kalabalık değildiler... ben o dramatik tahminimi yaparken ekranın sağ üst köşesindeki skor değişti... değişen skoru okuduğumuz anda hepimiz ayağa fırlayıp birbirimize sarıldık: denizlispor:1 fenerbahçe:0... dakika 89... ''bitti bu iş'' dedim... ''gözümüz aydın. şampiyonluğumuz kutlu olsun. maç ne kadar uzarsa uzasın denizlispor bu maçtan yenik ayrılamaz.'' hemen fenerbahçe maçının verildiği kanala geçtik. fenerbahçe maçının 16 dakika uzadığını öğrenince başımızdan aşağı kaynar sular döküldü. biz henüz olayın şokundayken tuncay ''şanslı''nın kafasına çarpan topun denizlispor kalesine gidip gol oluşuna tanıklık ettik... aslında bu beklenmedik bir şey değildi. yine de derinden bir ''off'' çekmeden edemedim.
transa geçmiş gibi maçı izliyorduk. adeta bir ölüm sessizliği hakimdi hepimizde. tek kelime konuşmuyorduk. denizlispor stoperi, topu altı pasa bir metre mesafede appiah'ın önüne atınca ''yazıklar olsun. eğer o top oraya kasten atılmadıysa ne için atıldı?'' diye bağırdım. gözlerimi de kapamıştım... appiah'ın, ilahi adalati bozmamak için dışarı attığını az sonraki tekrarda gördüm. ve birkaç dakika sonra da selçuk dereli'nin havaya kalkan eli ile maçın bitiş düdüğünü üfleyişini... bu düdük, bir mucizenin aslına hiç de mucize olmayıp gerçek oluşunun habercisiydi. bir zaferin... bitirilmeyen umudun... kazanmaktan vazgeçememenin erdemini haber veren bir düdüktü...
galatasarayın maçını izliyorduk o akşam galatasaraylı arkadaşlarımla. galatasaray maçını izlerken ekranın sağ üst köşesinde iki sonuç yer alıyordu. birisini bizzat izleyerek şahit oluyorduk: galatasaray 3 kayserispor 0... ikincisine ise galatasaray kayserispor maçını seyrederken boş dakikalarda göz ucuyla bakıyorduk. galatasaray'ın 3-0 önde olduğu 89. dakikada oturduğumuz dairenin yıkılmak üzere olduğunu hissettik. alt kat dairelerin birinde sanki binlerce kişi aynı anda zıplayıp küçük bir deprem yaratmıştı. aynı anda ekranın sağ üst köşesindeki 0-0 skoru yok oldu... ''eyvah eyvah, fener attı galiba'' dedim. çünkü apartmanda bizden başka galatasaraylı tek bir aile vardı ama onlar da deprem yaratacak kadar kalabalık değildiler... ben o dramatik tahminimi yaparken ekranın sağ üst köşesindeki skor değişti... değişen skoru okuduğumuz anda hepimiz ayağa fırlayıp birbirimize sarıldık: denizlispor:1 fenerbahçe:0... dakika 89... ''bitti bu iş'' dedim... ''gözümüz aydın. şampiyonluğumuz kutlu olsun. maç ne kadar uzarsa uzasın denizlispor bu maçtan yenik ayrılamaz.'' hemen fenerbahçe maçının verildiği kanala geçtik. fenerbahçe maçının 16 dakika uzadığını öğrenince başımızdan aşağı kaynar sular döküldü. biz henüz olayın şokundayken tuncay ''şanslı''nın kafasına çarpan topun denizlispor kalesine gidip gol oluşuna tanıklık ettik... aslında bu beklenmedik bir şey değildi. yine de derinden bir ''off'' çekmeden edemedim.
transa geçmiş gibi maçı izliyorduk. adeta bir ölüm sessizliği hakimdi hepimizde. tek kelime konuşmuyorduk. denizlispor stoperi, topu altı pasa bir metre mesafede appiah'ın önüne atınca ''yazıklar olsun. eğer o top oraya kasten atılmadıysa ne için atıldı?'' diye bağırdım. gözlerimi de kapamıştım... appiah'ın, ilahi adalati bozmamak için dışarı attığını az sonraki tekrarda gördüm. ve birkaç dakika sonra da selçuk dereli'nin havaya kalkan eli ile maçın bitiş düdüğünü üfleyişini... bu düdük, bir mucizenin aslına hiç de mucize olmayıp gerçek oluşunun habercisiydi. bir zaferin... bitirilmeyen umudun... kazanmaktan vazgeçememenin erdemini haber veren bir düdüktü...