1387
değişiklik yapma konusunda biraz geç kaldığı, nereden baktığınıza göre değişir. kulübeden sahaya sürülen oyuncular, çıkanların yarısı kadar oynamıyor, bunu da görmek lazım. josue'nin kaçırdığı golü bruma ve yasin kaçırmazdı muhtemelen, onlar doksan dakika sahada kalsaydı, adamları sahada tutup sonucu almasını bildi diyeceklerdi kendisi hakkında.
daha serinkanlı bir değerlendirme yapmak lazım. bu adam takımın sahadaki yerleşimini öyle bir yere konumlandırıyor ki, halan ve chedjou gibi iki tane ağır stoperimiz olmasına rağmen sene başından beri 65 - 70 dakikalık zaman diliminde savunmamızın arkasına atılan toplarda pozisyon vermiyoruz. top arkaya geçse bile muslera'nın da iyi konumlanması sayesinde rakip pozisyona girmeden tehlike önleniyor. geçen seneki kabusu çabuk unuttuk herhalde selçuk ve yanında sürekli değişmekte olan partnerini aşan her topta ya gol yiyorduk ya da muslera acayip toplar çıkartıyordu. ayrıca denayer gibi hızlı bir stoperi niye istediğini, beşiktaş maçının gitmeli - gelmeli anlarında daha iyi anladık sanırım. rakibe açık alanda yetişebilen stoperimiz yok ne yazık ki. buna rağmen defansif anlamda serdar aziz, cavanda, de jong gibi yeni transferlerini oynatamamasına rağmen, geçen seneki kadronun kalıntılarıyla dengeyi çok güzel sağlatmış. beşiktaş maçında da o saçma sapan korner golüne kadar, anlık defansif gömülmelerle oynayan, rakibi onu ceza sahası içine itmesine rağmen karşı koymasını bilen bir müdafaa anlayışımız vardı. buna laf eden arkadaşımız varsa, o gürültülü ortamda, o baskıda bunu sağlamanın zorluk derecesini tahmin etmelerini istiyorum. bu hiç de kolay iş değil.
orta saha dengesine gelecek olursak da, bir kere selçuk inan'ın paçaları tutuştuğu için daha fazla mücadele ediyor. selçuk'tan en azından mücadele anlamında gerekli verimi alıyor hocamız. yeni transfer tolga'yı ise müthiş kullanıyor. herkes bir yerlerde melo arıyor ama melo ayarında top oynayan tek oyuncumuz kendisi. adamın türk olması bunu görmemize engel olmasın. taş gibi futbol oynuyor ve galatasaray orta sahasına en zor anlarda oksijen veriyor. gelelim sneijder'e; yavaş yavaş sol çizgiden uzaklaştırmaya başladı kendisini. beş - on dakikalığına da olsa maç içinde sağ içe gelip, ters toplar atıyor. bunların da gayet faydalı yerlere gittiğini görüyoruz. beşiktaş maçında da çok iyi bir performas sergiledi. hoca kendisinden de verim alıyor. bunda da sıkıntı yok.
kanat oyuncularından bruma'yı söylemeye lüzum var mı bilmiyorum, herkesin bitti dediği bir dönemde bu adam kendisini tekrar parlattı ve müthiş iyi oynuyor allah nazarlardan saklasın. yasin kendisine çeki düzen vermiş, saçma sapan tercihleri minimuma inmiş. bir de sıfıra inip orta saçmayı becerseler eren'in topsuz koşuları da değerlendirilmiş ve boşa gitmemiş olacak. kanatlarda da müthiş bir ivme var görüldüğü üzere.
hücumda da eren'i tabiri caizse basket potası gibi oynatıyor. savunmada topu alan oyuncumuz sıkıştığı anda topu kendisine yükseltiyor, o da yüksek bir yüzde ile alıyor ve atak kurulumuna destek oluyor. ceza sahası içindeki etkinliğini ve bitiriciliğini ise hepimiz görüyoruz.
şimdi tüm bu olumlu işlerin yanında çoğu taraftarın takıldığı nokta 10 dakikalık süreç. neden 60'ta değil de 70 - 75'te değişiklik yapıyormuş diye hayıflanılıyor. mesele zamanlama ise, bunun teknik ekip arasında da konuşulacağını ve riekerink'in yardımcıları sayesinde bunu da aşacağını düşünüyorum. ama ben meselenin zamanlamadan çok oyuncu kalitesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. kulübeden oyuna hamit mi, linnes mi, semih mi girecek allah aşkına. bu isimlerin kendilerine faydaları yok. geriye sadece burnu biraz havalarda olan sinan ve kendisine bir türlü mevki bulamadığım josue kalıyor. bu ikisinin de şu anda takıma katkı veremeyecek düzeyde olduğunu gördük. değişiklikleri çok geç yapıyor diyen arkadaşlar kayseri maçında da erkenden oyuncu değiştirdi demişlerdi. demek ki kulübede de jong veya ayarında biri olduğu zaman bu konuda verdiği tepki daha farklı oluyor. benim kişisel görüşüm sakat oyuncularımız iyileştiğinde, yaşı ilerlemiş ve kondisyonu yetersiz olan oyuncularımızın daha çabuk bir şekilde oyundan alınacağı yönünde. çünkü baktığım zaman karşımda zeki bir çalıştırıcı görüyorum. her şeyden önce dersine çalışmadan maça çıkmıyor. çalıştığını da savunma yerleşimi, orta saha direnci, duran top organizasyonlarından anlayabiliyoruz.
sadede gelecek olursam tinerci tayfasının sokar geçeriz geyiğini sonlandırdığı ve görevini hakkıyla yaptığı için teşekkür ediyorum kendisine. bu görevi yaparken de medya tarafından bize zorla getirilmeye çalışılan ve ne hikmetse bu maçta da şeref tribününe kurulmuş bir adet fatih terim'in bakışlarını da izlemek zorunda kaldığını, bir yabancı gözüyle doğulu bir memlekette bu işlerin ne anlama geldiğini çözmeye çalışmakta olduğunu da unutmamak lazım. tüm bu bizans oyunlarını geçip, inşallah başarılı olursun güzel adam!
daha serinkanlı bir değerlendirme yapmak lazım. bu adam takımın sahadaki yerleşimini öyle bir yere konumlandırıyor ki, halan ve chedjou gibi iki tane ağır stoperimiz olmasına rağmen sene başından beri 65 - 70 dakikalık zaman diliminde savunmamızın arkasına atılan toplarda pozisyon vermiyoruz. top arkaya geçse bile muslera'nın da iyi konumlanması sayesinde rakip pozisyona girmeden tehlike önleniyor. geçen seneki kabusu çabuk unuttuk herhalde selçuk ve yanında sürekli değişmekte olan partnerini aşan her topta ya gol yiyorduk ya da muslera acayip toplar çıkartıyordu. ayrıca denayer gibi hızlı bir stoperi niye istediğini, beşiktaş maçının gitmeli - gelmeli anlarında daha iyi anladık sanırım. rakibe açık alanda yetişebilen stoperimiz yok ne yazık ki. buna rağmen defansif anlamda serdar aziz, cavanda, de jong gibi yeni transferlerini oynatamamasına rağmen, geçen seneki kadronun kalıntılarıyla dengeyi çok güzel sağlatmış. beşiktaş maçında da o saçma sapan korner golüne kadar, anlık defansif gömülmelerle oynayan, rakibi onu ceza sahası içine itmesine rağmen karşı koymasını bilen bir müdafaa anlayışımız vardı. buna laf eden arkadaşımız varsa, o gürültülü ortamda, o baskıda bunu sağlamanın zorluk derecesini tahmin etmelerini istiyorum. bu hiç de kolay iş değil.
orta saha dengesine gelecek olursak da, bir kere selçuk inan'ın paçaları tutuştuğu için daha fazla mücadele ediyor. selçuk'tan en azından mücadele anlamında gerekli verimi alıyor hocamız. yeni transfer tolga'yı ise müthiş kullanıyor. herkes bir yerlerde melo arıyor ama melo ayarında top oynayan tek oyuncumuz kendisi. adamın türk olması bunu görmemize engel olmasın. taş gibi futbol oynuyor ve galatasaray orta sahasına en zor anlarda oksijen veriyor. gelelim sneijder'e; yavaş yavaş sol çizgiden uzaklaştırmaya başladı kendisini. beş - on dakikalığına da olsa maç içinde sağ içe gelip, ters toplar atıyor. bunların da gayet faydalı yerlere gittiğini görüyoruz. beşiktaş maçında da çok iyi bir performas sergiledi. hoca kendisinden de verim alıyor. bunda da sıkıntı yok.
kanat oyuncularından bruma'yı söylemeye lüzum var mı bilmiyorum, herkesin bitti dediği bir dönemde bu adam kendisini tekrar parlattı ve müthiş iyi oynuyor allah nazarlardan saklasın. yasin kendisine çeki düzen vermiş, saçma sapan tercihleri minimuma inmiş. bir de sıfıra inip orta saçmayı becerseler eren'in topsuz koşuları da değerlendirilmiş ve boşa gitmemiş olacak. kanatlarda da müthiş bir ivme var görüldüğü üzere.
hücumda da eren'i tabiri caizse basket potası gibi oynatıyor. savunmada topu alan oyuncumuz sıkıştığı anda topu kendisine yükseltiyor, o da yüksek bir yüzde ile alıyor ve atak kurulumuna destek oluyor. ceza sahası içindeki etkinliğini ve bitiriciliğini ise hepimiz görüyoruz.
şimdi tüm bu olumlu işlerin yanında çoğu taraftarın takıldığı nokta 10 dakikalık süreç. neden 60'ta değil de 70 - 75'te değişiklik yapıyormuş diye hayıflanılıyor. mesele zamanlama ise, bunun teknik ekip arasında da konuşulacağını ve riekerink'in yardımcıları sayesinde bunu da aşacağını düşünüyorum. ama ben meselenin zamanlamadan çok oyuncu kalitesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. kulübeden oyuna hamit mi, linnes mi, semih mi girecek allah aşkına. bu isimlerin kendilerine faydaları yok. geriye sadece burnu biraz havalarda olan sinan ve kendisine bir türlü mevki bulamadığım josue kalıyor. bu ikisinin de şu anda takıma katkı veremeyecek düzeyde olduğunu gördük. değişiklikleri çok geç yapıyor diyen arkadaşlar kayseri maçında da erkenden oyuncu değiştirdi demişlerdi. demek ki kulübede de jong veya ayarında biri olduğu zaman bu konuda verdiği tepki daha farklı oluyor. benim kişisel görüşüm sakat oyuncularımız iyileştiğinde, yaşı ilerlemiş ve kondisyonu yetersiz olan oyuncularımızın daha çabuk bir şekilde oyundan alınacağı yönünde. çünkü baktığım zaman karşımda zeki bir çalıştırıcı görüyorum. her şeyden önce dersine çalışmadan maça çıkmıyor. çalıştığını da savunma yerleşimi, orta saha direnci, duran top organizasyonlarından anlayabiliyoruz.
sadede gelecek olursam tinerci tayfasının sokar geçeriz geyiğini sonlandırdığı ve görevini hakkıyla yaptığı için teşekkür ediyorum kendisine. bu görevi yaparken de medya tarafından bize zorla getirilmeye çalışılan ve ne hikmetse bu maçta da şeref tribününe kurulmuş bir adet fatih terim'in bakışlarını da izlemek zorunda kaldığını, bir yabancı gözüyle doğulu bir memlekette bu işlerin ne anlama geldiğini çözmeye çalışmakta olduğunu da unutmamak lazım. tüm bu bizans oyunlarını geçip, inşallah başarılı olursun güzel adam!