1261
iş adamı aziz yıldırım ile cemaat arasındaki rekabet(!)in şirazesinin kayması sonucu ortaya çıkan soruşturma. tıpkı 17-25 aralık'ta açık edilen yolsuzluklar gibi, daha önceki ergenekon-balyoz soruşturmaları gibi, hatta ve hatta belki de deniz baykal'ın meşhur kasetinin ortaya çıkması gibi. türkiye özünde bir sistemsizlikten ibaret olan sisteminde yoluna devam ediyor olsaydı, şike davası dahil bu saydığım olaylar sittin sene ortaya çıkmayacaktı.
deniz baykal bu ülkede "kaçamak" yapan ilk siyasi değil, ergenekon-balyoz olayında mağdur olanlar önü bir bahane ile kesilen ilk insanlar değil, 17-25 aralıkta ortaya çıkarılan pislikler yapılan ilk indiragandi değil, 2010-2011 sezonunda yaşananlar da bu ülkede ilk defa yapılan birşey değil. meşhur "herkes hız yaptı ama radara biz yakalandık" lafı bu süreçte edilmiş doğru düzgün nadir laflardan biridir. her gün geçtiğiniz yolda duran ama kestiği cezaların işleme alınmadığını bildiğiniz bir sabit radar var. siz de kurallara aykırı olduğunu bile bile radarın önünden hız sınırına uymadan geçip gidiyorsunuz. derken günün birinde işten/okuldan/gezmeden eve döndüğünüzde posta kutunuzda hız cezasına dair bir tebligat buluyorsunuz. biraz daha araştırınca sizinle aynı yolu aynı şekilde kullanan hiç kimseye bir tebligat yapılmadığını farkediyorsunuz. şike soruşturmasının da, diğer olayların da savunulabilecek(o da kime göre neye göre) tek yanı budur. ha bu olay sizin hız sınırını aşmadığınız anlamına gelir mi, gelmez mi artık o kadarını bilal bile anlar muhtemelen...
peki cemaatin fenerbahçe ile ne işi olabilir? ya da fenerbahçe cemaat için bir hedef/tehdit mi? tabi ki değil. hatta fenerbahçe tıpkı diğer spor kulüpleri gibi cemaatin sikinde bile değil. aziz yıldırım aslında bir inşaat mühendisi. maktaş isimli, türkiye'deki nato üstlerinin altyapı ihaleleri dahil pek çok önemli ihaleyi alan bir mühendislik şirketinin sahibi. ancak bütün bu "title"ına rağmen tüm türkiye'de fenerbahçe kulüp başkanı olarak tanınan bir insan. kuvvetle muhtemel fenerbahçe ile bağı olmasa idi bundan çok uzun yıllar evvel bu yapılanmanın çok daha gürültüsüz patırtısız şekilde safdışı bırakacağı ve bazı gazetelerdeki 3-4 satır yazı dışında türkiye'de kimsenin haberdar olamayacağı bir adam. gel gelelim bugün ülkede meclis başkanından, hatta bazı bakanlardan daha çok bilinen/tanınan bir insan.
hal böyle iken fenerbahçe aslında aziz yıldırım'ın üzerine kuşandığı bir zırh durumunda idi. bu olay ile esas hedeflenen aziz yıldırım'ın üzerindeki fenerbahçe zırhını sıyırmak, bu sayede önce aziz yıldırım'ı göz önünden çekmek sonra da safdışı etmekti. fenerbahçe taraftarı olayda en masum taraf olmasına rağmen en çok bedeli ödeyen oldu, aziz yıldırım'ın elinde koz haline geldiler. ülkedeki futbol ortamının doğası gereği iyice sulandırılan şike muhabbetleri sonucu çok da sağlıklı olmayan bir sürecin ortasına düştüler. bugün hem farkedilmesi hem dillendirilmesi daha kolay olan bu güç savaşını farkedebilenler ciddiye alınmadı. türk futbol ailesinin bir savunma tarzı olarak ortalığı darmadağın eden "her kafadan bir ses" tavrı ve yaptırımları sonucu adam akıllı bir beyin süzgecinden geçirip büyük fotoğrafı görebilmek çok zorlaştı. tabi değişen konjüktürün getirisi olarak aziz yıldırım sürecin kazananı oldu. cemaat'in bir şekilde karşısına geçmiş, mağdur edilmiş herkesin kutsandığı günümüzde aziz yıldırım da bir şekilde iade-i itibar görecektir illa ki. tek mesele soruşturma sonrası süreci de arapsaçına çeviren türk milletinin futbol ile olan akıldışı ilişkisi ve federasyon kanadının süreci iyice arapsaçına çeviren binbir telden çalan icraat/yaptırımları olacaktır...
peki bütün bunlar 2010-2011 sezonunda şike yapıldığı gerçeğini değiştirir mi? tabi ki hayır...
peki fenerbahçe cumhuriyet'in son kalesi mi?
(bkz: hahahahahahahahahahahahahaha)
deniz baykal bu ülkede "kaçamak" yapan ilk siyasi değil, ergenekon-balyoz olayında mağdur olanlar önü bir bahane ile kesilen ilk insanlar değil, 17-25 aralıkta ortaya çıkarılan pislikler yapılan ilk indiragandi değil, 2010-2011 sezonunda yaşananlar da bu ülkede ilk defa yapılan birşey değil. meşhur "herkes hız yaptı ama radara biz yakalandık" lafı bu süreçte edilmiş doğru düzgün nadir laflardan biridir. her gün geçtiğiniz yolda duran ama kestiği cezaların işleme alınmadığını bildiğiniz bir sabit radar var. siz de kurallara aykırı olduğunu bile bile radarın önünden hız sınırına uymadan geçip gidiyorsunuz. derken günün birinde işten/okuldan/gezmeden eve döndüğünüzde posta kutunuzda hız cezasına dair bir tebligat buluyorsunuz. biraz daha araştırınca sizinle aynı yolu aynı şekilde kullanan hiç kimseye bir tebligat yapılmadığını farkediyorsunuz. şike soruşturmasının da, diğer olayların da savunulabilecek(o da kime göre neye göre) tek yanı budur. ha bu olay sizin hız sınırını aşmadığınız anlamına gelir mi, gelmez mi artık o kadarını bilal bile anlar muhtemelen...
peki cemaatin fenerbahçe ile ne işi olabilir? ya da fenerbahçe cemaat için bir hedef/tehdit mi? tabi ki değil. hatta fenerbahçe tıpkı diğer spor kulüpleri gibi cemaatin sikinde bile değil. aziz yıldırım aslında bir inşaat mühendisi. maktaş isimli, türkiye'deki nato üstlerinin altyapı ihaleleri dahil pek çok önemli ihaleyi alan bir mühendislik şirketinin sahibi. ancak bütün bu "title"ına rağmen tüm türkiye'de fenerbahçe kulüp başkanı olarak tanınan bir insan. kuvvetle muhtemel fenerbahçe ile bağı olmasa idi bundan çok uzun yıllar evvel bu yapılanmanın çok daha gürültüsüz patırtısız şekilde safdışı bırakacağı ve bazı gazetelerdeki 3-4 satır yazı dışında türkiye'de kimsenin haberdar olamayacağı bir adam. gel gelelim bugün ülkede meclis başkanından, hatta bazı bakanlardan daha çok bilinen/tanınan bir insan.
hal böyle iken fenerbahçe aslında aziz yıldırım'ın üzerine kuşandığı bir zırh durumunda idi. bu olay ile esas hedeflenen aziz yıldırım'ın üzerindeki fenerbahçe zırhını sıyırmak, bu sayede önce aziz yıldırım'ı göz önünden çekmek sonra da safdışı etmekti. fenerbahçe taraftarı olayda en masum taraf olmasına rağmen en çok bedeli ödeyen oldu, aziz yıldırım'ın elinde koz haline geldiler. ülkedeki futbol ortamının doğası gereği iyice sulandırılan şike muhabbetleri sonucu çok da sağlıklı olmayan bir sürecin ortasına düştüler. bugün hem farkedilmesi hem dillendirilmesi daha kolay olan bu güç savaşını farkedebilenler ciddiye alınmadı. türk futbol ailesinin bir savunma tarzı olarak ortalığı darmadağın eden "her kafadan bir ses" tavrı ve yaptırımları sonucu adam akıllı bir beyin süzgecinden geçirip büyük fotoğrafı görebilmek çok zorlaştı. tabi değişen konjüktürün getirisi olarak aziz yıldırım sürecin kazananı oldu. cemaat'in bir şekilde karşısına geçmiş, mağdur edilmiş herkesin kutsandığı günümüzde aziz yıldırım da bir şekilde iade-i itibar görecektir illa ki. tek mesele soruşturma sonrası süreci de arapsaçına çeviren türk milletinin futbol ile olan akıldışı ilişkisi ve federasyon kanadının süreci iyice arapsaçına çeviren binbir telden çalan icraat/yaptırımları olacaktır...
peki bütün bunlar 2010-2011 sezonunda şike yapıldığı gerçeğini değiştirir mi? tabi ki hayır...
peki fenerbahçe cumhuriyet'in son kalesi mi?
(bkz: hahahahahahahahahahahahahaha)