10
açıkçası hayatta en çok merak ettiğim konulardan biri hamzaoğlu'nun geçen yaz boyunca o meş'um oyuncu grubuyla ilgili*** ne düşündüğü. bu isimleri gerçekten beğeniyor muydu, yoksa amiyane tabirle gaza getirmek için mi övüyordu hala meraktayım. mesela kendisinin melo'yla ilgili düşüncelerini biliyoruz. yönetimden yapılan açıklamalara göre, melo'nun sözleşmesi yenilenir yenilenmez hamzaoğlu başkanın yanına gidiyor, "bunu yapman iyi olmadı" diyor. sonra melo'ya inter'den teklif geldiğinde hamzaoğlu "muhakkak satalım" diye ısrarcı oluyor ve melo inter'e satılıyor. bence doğru da yapılıyor. (kaynak: http://www.haberturk.com/...r-dedigimde-terledi)
ancak burak yılmaz'a west ham united'dan teklif geldiğinde hamzaoğlu'nun ne yaptığını bilmiyoruz. başkan bu teklifi reddederken hamzaoğlu karşı çıktı mı, çıkmadı mı bilmiyoruz. melo'nun satılması yönünde yaptığı baskıyı, burak'ın satılması için yaptı mı bilmiyoruz. bilgimiz yok. "melo için verdiği sert tepkiyi burak için verse illa kulağımıza gelirdi" demeyeceğim, cidden günahını almak istemiyorum kimsenin.
ancak bildiğimiz bir şey var, hadi sabri neyse de burak ve umut'la pas oyunu oynayamazsın. hatta belli bir sistemi olan hiçbir oyun oynayamazsın, sadece burak -eğer formundaysa- kontratak hücumunda iyi bir forvet olur, o kadar. bunun dışında hiçbir işe yaramayan iki tane adamın var. öyleyse ya para olmadığı için bunlardan birini gitmeye zorlayıp gelen parayla yeni bir forvet alacaksın, ya da bu ikisini yedek bırakıp kadro içinden başka bir çözüm deneyeceksin (sinan gümüş veya podolski). bak sen allah'ın işine ki başına talih kuşu konmuş, bu iki kazmadan birine teklif gelmiş. cesareti olan bir teknik direktör gerekirse burak'ı euro 2016'ya kadar kadro dışı bırakmakla tehdit edip gitmesi için zorlar, onun satışından gelecek 10 milyon euro'yla orta karar bir forvet aldırırdı. hamzaoğlu bunu yapmadı, belki yapmak istemiş ama cesaret edememiştir, belki "burak'ı satsak kalan sürede kimi bulup getirecekler belli değil, bu beceriksizlere güvenilmez" demiştir. orasını da bilmiyoruz.
ikinci çözüme gelelim, hamzaoğlu'nun neden başakşehir maçı haricindeki her maçta burak veya umut'u ilk 11'e koyduğunu da bilmiyoruz. bu isimleri sahaya sürerken aklından ne geçiyordu, gerçekten pas oyununu oynamayı mı umuyordu yoksa başka bir planı mı vardı onu da bilmiyoruz. ancak dediğim gibi, kesin olan şey hamzaoğlu'nun ısrarla burak ve umut'u oynattığı ve hamzaoğlu'nun bir pas takımı kurmak istediği yönünde iddialar olduğu. bu iki önermenin birbiriyle çeliştiğini futbolla az çok ilgilenen her insan fark edecektir diye düşünüyorum.
bu durumda hamzaoğlu bir pas takımı kurmak istiyordu ise bile bu yönde gereken adımları atmadığı sonucuna ulaşmak mümkün. pas takımı kurmak isteyen adam ona göre forvet sattırır/forvet aldırırdı. eğer bütün bu gayretlerine rağmen kimseyi sattırıp aldıramıyorsa elindeki diğer alternatifleri denerdi. hamzaoğlu ikisini de yapmadı, bunun tek suçlusu o değildi ama tamamen suçsuz da değildi. "adama kimseyi transfer etmediler o ne yapsın" deyip onu bir kenara alamayız. çünkü her fırsatta bu iki kazmayı hem oynattı, hem övdü. ikisini de yapmamak kendi elindeydi, ikisini de kendi hür iradesiyle yaptı. ilk başta ben de bunu basit bir iletişim problemi olarak görüyordum ama sonradan bu fikrim ciddi manada değişti.
sen transfer istiyorsun, yönetim "yapamayız elindekilerle idare et" diyor, kucağına bombayı bırakıyor. bu durumda temel mantık ilkelerine sahip bir insan, kurtulmak istediği futbolcuları her fırsatta överek bütün sorumluluğu kendi üzerine almak gibi bir aptallık yapmazdı.
hadi bunu yaptı, durduk yerde ''ben yerli oyuncuyu kadroma katmakta çekinmiyorum. hatta hazır bir yabancı almaktansa yerli oyuncuyu almayı tercih ediyorum.'' nevinden akıllara zarar bir beyanat vermezdi. bu beyanatın kimseye bir faydası yok, zaten umut'u sabri'yi öveceğin kadar övmüşsün, hiçbir futbolcunun özel olarak ismini anmadığın halde bu ikisini özel olarak onore etmişsin. taraftar sana bilenmiş, bu iki kabiliyetsiz futbolcu için resmen koltuğunu riske atmışsın. artık böyle bir laf etmek yalnız sahici bir inatla açıklanabilir.
hadi bunu da yaptı, hiçbir sebep yokken "umut'un sözleşmesi uzamasaydı bile ben uzatırdım" demezdi. hadi bunu da dedi, yönetim onu yanına çağırıp "hoca sözleşme uzatmak senin işin değil, ne diyorsun sen" dediği zaman sözünün arkasında durup kendini kovdurmazdı.
yani iki ihtimal var, ya hamzaoğlu taraftarı delirteceğini bilerek ve yönetime meydan okuyup kovulmayı göze alarak, inanmadığı şeyleri büyük bir azimle bulduğu her fırsatta söylüyor (çünkü beyanatların yoğunluğu ve içeriği futbolcuları motive etme amacını çoktan aşmış, hamzaoğlu'nun adeta şahsi bir davasına dönüşmüş) ya da hamzaoğlu cidden bu futbolculara güveniyor.
tam emin olamasam da ikinci ihtimal bana daha yakın geliyor. hamzaoğlu umut, burak ve sabri'yi hangi hasletleri sebebiyle sevmiş olabilir, onu bilmiyorum. bunu tespit edip açıklamak gibi bir görevim olduğumu da düşünmüyorum. ortada çuvala sığmayan bir mızrak var. kim, bu mızrağı ne maksatla çuvala sığdırmaya çalışmış, mızrağın neyini beğenmiş, aklından ne geçirmiş diye düşünmek benim işim değil. ama açıkça belli ki bu mızrak bu çuvala sığmıyor.
(hamzaoğlu'nun denizli'den iyi olmasını lehine bir kriter olarak kabul etmiyorum çünkü tolunay kafkas bile, hatta yılmaz vural bile denizli'den daha faydalı olurdu. beşiktaşlıları kederden tiner müptelası ettiği 2009-10 sezonundan sonra süper lig'de takım çalıştırabileceğini düşünmüyordum ama çekilecek çilemiz varmış demek ki)
ancak burak yılmaz'a west ham united'dan teklif geldiğinde hamzaoğlu'nun ne yaptığını bilmiyoruz. başkan bu teklifi reddederken hamzaoğlu karşı çıktı mı, çıkmadı mı bilmiyoruz. melo'nun satılması yönünde yaptığı baskıyı, burak'ın satılması için yaptı mı bilmiyoruz. bilgimiz yok. "melo için verdiği sert tepkiyi burak için verse illa kulağımıza gelirdi" demeyeceğim, cidden günahını almak istemiyorum kimsenin.
ancak bildiğimiz bir şey var, hadi sabri neyse de burak ve umut'la pas oyunu oynayamazsın. hatta belli bir sistemi olan hiçbir oyun oynayamazsın, sadece burak -eğer formundaysa- kontratak hücumunda iyi bir forvet olur, o kadar. bunun dışında hiçbir işe yaramayan iki tane adamın var. öyleyse ya para olmadığı için bunlardan birini gitmeye zorlayıp gelen parayla yeni bir forvet alacaksın, ya da bu ikisini yedek bırakıp kadro içinden başka bir çözüm deneyeceksin (sinan gümüş veya podolski). bak sen allah'ın işine ki başına talih kuşu konmuş, bu iki kazmadan birine teklif gelmiş. cesareti olan bir teknik direktör gerekirse burak'ı euro 2016'ya kadar kadro dışı bırakmakla tehdit edip gitmesi için zorlar, onun satışından gelecek 10 milyon euro'yla orta karar bir forvet aldırırdı. hamzaoğlu bunu yapmadı, belki yapmak istemiş ama cesaret edememiştir, belki "burak'ı satsak kalan sürede kimi bulup getirecekler belli değil, bu beceriksizlere güvenilmez" demiştir. orasını da bilmiyoruz.
ikinci çözüme gelelim, hamzaoğlu'nun neden başakşehir maçı haricindeki her maçta burak veya umut'u ilk 11'e koyduğunu da bilmiyoruz. bu isimleri sahaya sürerken aklından ne geçiyordu, gerçekten pas oyununu oynamayı mı umuyordu yoksa başka bir planı mı vardı onu da bilmiyoruz. ancak dediğim gibi, kesin olan şey hamzaoğlu'nun ısrarla burak ve umut'u oynattığı ve hamzaoğlu'nun bir pas takımı kurmak istediği yönünde iddialar olduğu. bu iki önermenin birbiriyle çeliştiğini futbolla az çok ilgilenen her insan fark edecektir diye düşünüyorum.
bu durumda hamzaoğlu bir pas takımı kurmak istiyordu ise bile bu yönde gereken adımları atmadığı sonucuna ulaşmak mümkün. pas takımı kurmak isteyen adam ona göre forvet sattırır/forvet aldırırdı. eğer bütün bu gayretlerine rağmen kimseyi sattırıp aldıramıyorsa elindeki diğer alternatifleri denerdi. hamzaoğlu ikisini de yapmadı, bunun tek suçlusu o değildi ama tamamen suçsuz da değildi. "adama kimseyi transfer etmediler o ne yapsın" deyip onu bir kenara alamayız. çünkü her fırsatta bu iki kazmayı hem oynattı, hem övdü. ikisini de yapmamak kendi elindeydi, ikisini de kendi hür iradesiyle yaptı. ilk başta ben de bunu basit bir iletişim problemi olarak görüyordum ama sonradan bu fikrim ciddi manada değişti.
sen transfer istiyorsun, yönetim "yapamayız elindekilerle idare et" diyor, kucağına bombayı bırakıyor. bu durumda temel mantık ilkelerine sahip bir insan, kurtulmak istediği futbolcuları her fırsatta överek bütün sorumluluğu kendi üzerine almak gibi bir aptallık yapmazdı.
hadi bunu yaptı, durduk yerde ''ben yerli oyuncuyu kadroma katmakta çekinmiyorum. hatta hazır bir yabancı almaktansa yerli oyuncuyu almayı tercih ediyorum.'' nevinden akıllara zarar bir beyanat vermezdi. bu beyanatın kimseye bir faydası yok, zaten umut'u sabri'yi öveceğin kadar övmüşsün, hiçbir futbolcunun özel olarak ismini anmadığın halde bu ikisini özel olarak onore etmişsin. taraftar sana bilenmiş, bu iki kabiliyetsiz futbolcu için resmen koltuğunu riske atmışsın. artık böyle bir laf etmek yalnız sahici bir inatla açıklanabilir.
hadi bunu da yaptı, hiçbir sebep yokken "umut'un sözleşmesi uzamasaydı bile ben uzatırdım" demezdi. hadi bunu da dedi, yönetim onu yanına çağırıp "hoca sözleşme uzatmak senin işin değil, ne diyorsun sen" dediği zaman sözünün arkasında durup kendini kovdurmazdı.
yani iki ihtimal var, ya hamzaoğlu taraftarı delirteceğini bilerek ve yönetime meydan okuyup kovulmayı göze alarak, inanmadığı şeyleri büyük bir azimle bulduğu her fırsatta söylüyor (çünkü beyanatların yoğunluğu ve içeriği futbolcuları motive etme amacını çoktan aşmış, hamzaoğlu'nun adeta şahsi bir davasına dönüşmüş) ya da hamzaoğlu cidden bu futbolculara güveniyor.
tam emin olamasam da ikinci ihtimal bana daha yakın geliyor. hamzaoğlu umut, burak ve sabri'yi hangi hasletleri sebebiyle sevmiş olabilir, onu bilmiyorum. bunu tespit edip açıklamak gibi bir görevim olduğumu da düşünmüyorum. ortada çuvala sığmayan bir mızrak var. kim, bu mızrağı ne maksatla çuvala sığdırmaya çalışmış, mızrağın neyini beğenmiş, aklından ne geçirmiş diye düşünmek benim işim değil. ama açıkça belli ki bu mızrak bu çuvala sığmıyor.
(hamzaoğlu'nun denizli'den iyi olmasını lehine bir kriter olarak kabul etmiyorum çünkü tolunay kafkas bile, hatta yılmaz vural bile denizli'den daha faydalı olurdu. beşiktaşlıları kederden tiner müptelası ettiği 2009-10 sezonundan sonra süper lig'de takım çalıştırabileceğini düşünmüyordum ama çekilecek çilemiz varmış demek ki)