2671
hırs ile tahriği sık sık birbiriyle karıştıran, bu sebepten ülkenin birçok stadında türlü türlü badireler atlatan kaleci. fenerbahçe kariyerinin başında yediği hatalı gollerle epey eleştiri almış, taraftar jöleli saçlarına bile takar olmuştu. birinci kaleci olarak yeri sağlamlaşınca saçlarını kısacık kesmeye başladı. kariyerinin başında kendisini linç etmeye kalkan tribünle barışmak adına türlü türlü atraksiyonlara başvurdu. kadıköy'de kaleyi koruduğu ilk derbide galibiyet sevinciyle formasını tribünlere atarken reklam panolarından düşüp omzunu çıkardı. lincoln gibi, sabri gibi yarı boyundaki adamlara girişmeye çalıştı, nonda'nın meşhur golü attığı derbide ısınırken kapalıya hareket çekecem derken neredeyse maça çıkmasına engel olacak bir sakatlık geçirdi. ertesi sene argoda tombala diye tabir edilen hareketi yaptı, millet kapalı üstten sahaya atlamaya çalışınca "kasığım çekiyordu müdahale etmeye çalıştım" ayağına yattı. selçuk şahin'in fulya'dan vurduğu topu leo franco'nun içeriye aldığı maçta kendisine atılan geri pası götüyle kontrol etti. taraftarın tesislerde arabasının önünü kesip kutu kutu jöle uzattığı günleri geride bıraktı belki ama, her derbinin "beklenen" adamı oldu. şike olayları sonrası trabzon deplasmanlarında tribüne en yakın fenerbahçe'li olmanın yükü kendi nadide kişiliğiyle birleşince trabzon maçlarında da atmosfere önemli katkılar koymaya başladı. arena'daki ilk maçta rakı şişesi kafasına neredeyse teğet geçip çimlere çakıldı. bir trabzon deplasmanında ise neredeyse futbol topu büyüklüğünde bir kaya aynı şekilde önüne düştü. su şişesi ve maytap gibi maddelere karşı yabancılığı bile kalmadı. milli maçlarda derbilerdeki konsantrasyonun yüzde birini gösteremeyip sade ve sadece konsantrasyon eksikliğinden yediği gollerden sonra her gittiği yerde rakip taraftarın en çok uğraştığı adam oldu, sonunda bir milli maçta sahadan kaçmaya kadar gitti iş...
kaleciliği vasatın üzerindedir aslında. her ne kadar ilk yıllarına göre epey ilerleme kaydetmişse de hala bir file bekçisi için hantal sayılabilecek bir vücudu var. konsantrasyonu yükseldiği vakit alamayacağı top yok gibi görünse de alt köşelere atılan şutlara ulaşmakta sıkıntıları var. özellikle kronikleşen omuz sakatlığından sonra sağına atılan toplardaki yüzdesi epeyce bir düşük. motivasyonu tam olduğu zamanlardaki dikkati ve iri fiziği ise avantajları. tabi bir de forma giydiği sezonlarda fenerbahçe'nin en kötü derecesinin üçüncülük olması gerçeği var. 2002-2003 gibi bir zavallı fener beter ol beter kadrosuyla bir sezon geçirse belki kendisinin kalitesi hakkında daha da detaylı çıkarımlar yapmak mümkün olabilirdi.
kaleciliği vasatın üzerindedir aslında. her ne kadar ilk yıllarına göre epey ilerleme kaydetmişse de hala bir file bekçisi için hantal sayılabilecek bir vücudu var. konsantrasyonu yükseldiği vakit alamayacağı top yok gibi görünse de alt köşelere atılan şutlara ulaşmakta sıkıntıları var. özellikle kronikleşen omuz sakatlığından sonra sağına atılan toplardaki yüzdesi epeyce bir düşük. motivasyonu tam olduğu zamanlardaki dikkati ve iri fiziği ise avantajları. tabi bir de forma giydiği sezonlarda fenerbahçe'nin en kötü derecesinin üçüncülük olması gerçeği var. 2002-2003 gibi bir zavallı fener beter ol beter kadrosuyla bir sezon geçirse belki kendisinin kalitesi hakkında daha da detaylı çıkarımlar yapmak mümkün olabilirdi.
