70
sporcuların bizim düşündüğümüz ve talep ettiğimizin aksine makine değil insan olduğunun en büyük kanıtı olan, delimtrak dahi. örneğin bir kanat oyuncusundan istiyoruz ki futbol kariyeri boyunca 2-3 dakikada bir topu alıp çizgi boyunca ilerleyip içeriye asist yapsın, basketbol takımımızdaki bir forvetten istiyoruz ki her maç 25-30 sayının altına inmesin, voleybolcularımızdan istiyoruz ki her smacı içeri düşsün, her çıktıkları blokta topu rakip sahaya indirsinler falan...
bir snooker ligi olsa ve bu abimiz de galatasaray forması ile maç yapıyor olsa idi muhtemelen elendği her turnuva sonrası kendisini darağacına çıkaracak bir kamuoyu oluşurdu. çok hızlı oynuyor, doğru dürüst düşünmüyor gibi eleştiriler getirilecekti. bir grup da kazandığı başarıları hatırlatıp, roket lakabını almasına sebep olan hızda yaptığı işlerden bahsedecekti. daha iyi hazırlanıp milleti taruma ettiği bir sonraki turnuvada saldırı ve savunma safları değişecek, bu kısır döngü dönüp dönüp gidecekti.
oysa gerçek hayata döndüğümüz vakit; bu abimizin özel hayatının düzenli olduğu dönemlere denk gelen turnuvalarda kolayca şampiyon olup, ailevi ya da kişisel sorunlarla çıktığı her turnuvada basit gözüken hatalarla elendiğini görüyoruz. işin daha ilginç tarafı, kendisi hakkında girilen entrylerin de bu gerçekler doğrultusunda neredeyse hemfikir olduğunu görüyoruz.
peki bu adaleti, bu insafı, bu sakinliği neden kendi sporcularımızda sağlayamyoruz?
buna engel olan bu derece mükemmel olmamaları mı(?) yoksa bizim konusu gelince yere göğe sığdıramadığımız sevgimiz(!) mi?
bir snooker ligi olsa ve bu abimiz de galatasaray forması ile maç yapıyor olsa idi muhtemelen elendği her turnuva sonrası kendisini darağacına çıkaracak bir kamuoyu oluşurdu. çok hızlı oynuyor, doğru dürüst düşünmüyor gibi eleştiriler getirilecekti. bir grup da kazandığı başarıları hatırlatıp, roket lakabını almasına sebep olan hızda yaptığı işlerden bahsedecekti. daha iyi hazırlanıp milleti taruma ettiği bir sonraki turnuvada saldırı ve savunma safları değişecek, bu kısır döngü dönüp dönüp gidecekti.
oysa gerçek hayata döndüğümüz vakit; bu abimizin özel hayatının düzenli olduğu dönemlere denk gelen turnuvalarda kolayca şampiyon olup, ailevi ya da kişisel sorunlarla çıktığı her turnuvada basit gözüken hatalarla elendiğini görüyoruz. işin daha ilginç tarafı, kendisi hakkında girilen entrylerin de bu gerçekler doğrultusunda neredeyse hemfikir olduğunu görüyoruz.
peki bu adaleti, bu insafı, bu sakinliği neden kendi sporcularımızda sağlayamyoruz?
buna engel olan bu derece mükemmel olmamaları mı(?) yoksa bizim konusu gelince yere göğe sığdıramadığımız sevgimiz(!) mi?