1880
bence sorunu yanlış karar vermek değil. umursamamak. yerini mi garanti görüyor, para mı tatlı geldi bilemem ama yanlış verilen kararlar kişiye tecrübe kazandırır. bir maç yanlış karar verirsin, iki maç verirsin, üçüncüde hocan sana gösterir, takımdaki futbol zekası yüksek arkadaşların sana gösterir, sen de dördüncü maçta daha doğrusunu denersin. yaparsın/yapamazsın o başka mesele. sneijder'in her pası geçiyor mu ? her ortası yerine mi ? değil. ama 10 hareketinin 9'u doğru, 7-8 tanesi de "atabilen" olsa büyük tehlike yaratır. ve bunun yanında sneijder mücadele de ediyor. o yüzden taraftar hakkınız ödenmez sneijder muslera diyor.
bakın mesela ben biriyle görüşüyordum bir dönem. cumartesi sözleştik. gelmedi. ikinci sefer de böyle oldu. üçüncü sefer ? olmadı. çünkü birinci kararda tecrübem yoktu. ikinci karar, ikinci şanstı. üçüncüsü ise olmaz. birebir aynı durumlar değil tabii ama yasin'e eminim şöyle yap, böyle yap diyen arkadaşları falan vardır. yasin bir maçını açıp izliyor mu acaba ? etrafında arkadaşları varken yaptıklarına bakıyor mu ?
yani bu takımın oynaması gereken oyun ortada. uçup kaçan kanatlara da ihtiyaç yok, yasin geçen sene yeteneğini takım oyununa göre törpülediğinden çok sivrildi, herkes kenardayken onun adını bağırdı, oyundan çıktığında hocaya kızdı.
ama yasin ben buyum diyorsa, biz de galatasaray'ız. sonuçta uçuşu kaçışı bir keita değil. bonservisi alınmazsa kendisinden daha potansiyelli bir bruma da dönecek. kusura bakmasın, o buysa biz de galatasaray'ız. quaresma'nın bu sene takım oyununa nasıl adapte olmaya "çabaladığına" baksın. ki kendisi henüz 28 yaşında yanlış bilmiyorsam. geçen seneki oyununu en az 3 sene daha sürdürüp, daha sonra da ama rotasyonda, ama yedek 1 sene daha kalıp, 5 senede galatasaray taraftarının kalbine adını kazıyabilirdi. o ronaldoculuk oynamayı seçti gibi. o oyunun alanı da biz değiliz, olamayız. bu taraftar sneijder gibi bir yeteneği bile övmeden önce mücadelesini alkışlıyor, sonra yeteneğine geliyor sıra. burada takım oyunu oynamayana, mücadele etmeyene yer yok.
bakın mesela ben biriyle görüşüyordum bir dönem. cumartesi sözleştik. gelmedi. ikinci sefer de böyle oldu. üçüncü sefer ? olmadı. çünkü birinci kararda tecrübem yoktu. ikinci karar, ikinci şanstı. üçüncüsü ise olmaz. birebir aynı durumlar değil tabii ama yasin'e eminim şöyle yap, böyle yap diyen arkadaşları falan vardır. yasin bir maçını açıp izliyor mu acaba ? etrafında arkadaşları varken yaptıklarına bakıyor mu ?
yani bu takımın oynaması gereken oyun ortada. uçup kaçan kanatlara da ihtiyaç yok, yasin geçen sene yeteneğini takım oyununa göre törpülediğinden çok sivrildi, herkes kenardayken onun adını bağırdı, oyundan çıktığında hocaya kızdı.
ama yasin ben buyum diyorsa, biz de galatasaray'ız. sonuçta uçuşu kaçışı bir keita değil. bonservisi alınmazsa kendisinden daha potansiyelli bir bruma da dönecek. kusura bakmasın, o buysa biz de galatasaray'ız. quaresma'nın bu sene takım oyununa nasıl adapte olmaya "çabaladığına" baksın. ki kendisi henüz 28 yaşında yanlış bilmiyorsam. geçen seneki oyununu en az 3 sene daha sürdürüp, daha sonra da ama rotasyonda, ama yedek 1 sene daha kalıp, 5 senede galatasaray taraftarının kalbine adını kazıyabilirdi. o ronaldoculuk oynamayı seçti gibi. o oyunun alanı da biz değiliz, olamayız. bu taraftar sneijder gibi bir yeteneği bile övmeden önce mücadelesini alkışlıyor, sonra yeteneğine geliyor sıra. burada takım oyunu oynamayana, mücadele etmeyene yer yok.
