9603
çok vakit almak istemiyorum ama bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim gündem hakkında.
öncelikle şunu söyleyim, ünal aysal'ı her daim iyi hatırlayacağım, döneminde de sevdim bundan sonra da seveceğim. bunun nedenini izah edecek olursam:
ünal aysal'dan önce galatasaray son şampiyonluğunu 2008'de aldı. 2002'deki lucescu'lu şampiyonluğu saymazsak( kaldı ki o şampiyonluk da bir lucescu mucizesi olarak kabul edilir.) kulüp son sürat dibe doğru gidiyordu. 2006 ve 2008 şampiyonlukları her ne kadar çok kıymetli olsalar da maddi sıkıntılar ve sportif başarısızlıklar nedeniyle hem kulübün hem taraftarın güveni azalmaya başlamış, türkiye'nin en büyük spor kulübü bir beşiktaş olma yoluna girmişti.
alınan 5.likler 8.likler ise kaymak oldu zaten son dönemde. şimdi eğri oturup doğru konuşalım; 2006-2011 arası dönem sürekli olarak taraftarımız uefa serüveni veyahut geçmiş başarılar hakkında videolar, siteler, görsel materyaller hazırlayıp durdu. niçin bu tarihler arasında daha sık yapıldı bu iş? çok basit, korkmaya başladık hepimiz. asla o eski avrupa fatihi takımın elde edilemeyeceğini kanıksadık. kendimizi küçültme evresine geçtik, bazı şeyleri kabullendik ve ters tepki olarak da geçmişteki başarılarımızı gündeme taşıdık sürekli. bunu niye anlatıyorum? ekonomik, sportif çöküşler olabilir, olacaktır ama galatasaray psikolojik çöküş dönemine girmişti 2011'e kadar. en tehlikeli olanı da buydu.
şimdi ünal aysal- fatih terim ikilisini birbirinden ayırmak hata olur. ne ünal başkan, terim olmadan böylesine başarılı olabilirdi ne de terim başka bir başkanla bu denli kupa kazanabilirdi. 2011'den 2013 sonuna kadar rüya gibi 2 sene geçirdiler bizlere. sonrası ise malum. ardından bir sene boş geçilip, ertesi sene 4. yıldız alındı. 4. yıldızı almamızı sağlayan faktörlerden biri de özgüvendir. o rüya gibi geçen 2 senenin etkisi vardır bu başarıda.
şimdi ben diyorum ki, eğer ünal aysal-terim ikilisi olmasaydı biz bırakın avrupaya gidip gitmemeyi, ilk 5 girip giremeyeceğimizi tartışıyor olurduk her sene. bu nedenle ünal aysal, tüm camiaya umut aşılamıştır. özgüven kazandırmıştır. galatasaray'ın büyüklüğünü tüm türkiye'ye hatta tüm dünyaya ispatlamıştır.
ama...
bunların tümü sportif başarılardır. ekonomik olarak tabloyu daha önce izah etmiştim zaten. tekrar oralara dalmak istemiyorum.
batırmıştır batırmamıştır kısmına asla girmem. yahu sanki aysal'dan önce yıllık 1 milyar dolar kar sağlıyordu kulüp ? zaten geminin % 80'i batmıştı. aysal sağolsun şuan % 20 de battı. kötü yönetmiştir ekonomiyi, orası kesin. eğer hala ünal başkanın ekonomik açıdan iyi yönettiğini düşünen varsa ben de diyecek bir şey bulamam onlara. her şey ortada yahu! açın bakın, kulüp raporları var bağımsız şirketlere yaptırılmış. yıllık, 6 aylık her şey yazıyor oralarda.
ben bu yazıyı özellikle bu başlığa yazdım. şöyle ki...
ben artık selçuk'un, semih'in maaşına binbir laf söyleyip ünal aysal'a ''ekonomiyi gayet iyi yönetti.'' diyenlerden bıktım.
ben artık istikrar lazım diyenlerin 5 ayda bir yönetim değiştiren ünal aysal'a dilenmesinden bıktım.
ben artık vizyon da vizyon diye tutturanların, vizyonun anlamının ''ileri görüş, geleceğin planlanması'' anlamlarına geldiğini bilmeyenlerden bıktım. (prandelli ve mancini kararları bu açıdan vizyon etiğine aykırıydı.)
ben artık avrupadan men cezasını dursun aydın özbek yönetimine yıkıp, ünal aysal'a laf kondurmayanlardan bıktım.
ben artık sadece ünal aysal'ı hedef alıp faruk süren, mehmet cansun, özhan canaydın ve adnan polat'ı es geçenlerden bıktım.
ben artık ya siyah ya beyaz olanlardan bıktım.
bunu da bu başlık altında tekrardan belirtmek istiyorum. sağduyulu olup olaylara realist yaklaşabilirsek doğru düşünebiliriz. artık klişeleşmiş düzenin yıkılmasını istiyorsak kulüp içinde, önce taraftar profilimizi avrupai seviyeye çekmeliyiz. evet galatasarayım hiçbir zaman avrupadan men yemeyi haketmedi belki ama kulübü bu duruma sokanlar, kalplerden men edilmeyi çoktan haketti. alp yalman'dan sonraki hiçbir başkana ekonomik açıdan hakkımı helal etmiyorum bir taraftar olarak.
ne siyahtır ne beyaz günümüz. yeter ki doğru bakmayı bilelim. olayların rengi zaten kendini belli edecektir.
öncelikle şunu söyleyim, ünal aysal'ı her daim iyi hatırlayacağım, döneminde de sevdim bundan sonra da seveceğim. bunun nedenini izah edecek olursam:
ünal aysal'dan önce galatasaray son şampiyonluğunu 2008'de aldı. 2002'deki lucescu'lu şampiyonluğu saymazsak( kaldı ki o şampiyonluk da bir lucescu mucizesi olarak kabul edilir.) kulüp son sürat dibe doğru gidiyordu. 2006 ve 2008 şampiyonlukları her ne kadar çok kıymetli olsalar da maddi sıkıntılar ve sportif başarısızlıklar nedeniyle hem kulübün hem taraftarın güveni azalmaya başlamış, türkiye'nin en büyük spor kulübü bir beşiktaş olma yoluna girmişti.
alınan 5.likler 8.likler ise kaymak oldu zaten son dönemde. şimdi eğri oturup doğru konuşalım; 2006-2011 arası dönem sürekli olarak taraftarımız uefa serüveni veyahut geçmiş başarılar hakkında videolar, siteler, görsel materyaller hazırlayıp durdu. niçin bu tarihler arasında daha sık yapıldı bu iş? çok basit, korkmaya başladık hepimiz. asla o eski avrupa fatihi takımın elde edilemeyeceğini kanıksadık. kendimizi küçültme evresine geçtik, bazı şeyleri kabullendik ve ters tepki olarak da geçmişteki başarılarımızı gündeme taşıdık sürekli. bunu niye anlatıyorum? ekonomik, sportif çöküşler olabilir, olacaktır ama galatasaray psikolojik çöküş dönemine girmişti 2011'e kadar. en tehlikeli olanı da buydu.
şimdi ünal aysal- fatih terim ikilisini birbirinden ayırmak hata olur. ne ünal başkan, terim olmadan böylesine başarılı olabilirdi ne de terim başka bir başkanla bu denli kupa kazanabilirdi. 2011'den 2013 sonuna kadar rüya gibi 2 sene geçirdiler bizlere. sonrası ise malum. ardından bir sene boş geçilip, ertesi sene 4. yıldız alındı. 4. yıldızı almamızı sağlayan faktörlerden biri de özgüvendir. o rüya gibi geçen 2 senenin etkisi vardır bu başarıda.
şimdi ben diyorum ki, eğer ünal aysal-terim ikilisi olmasaydı biz bırakın avrupaya gidip gitmemeyi, ilk 5 girip giremeyeceğimizi tartışıyor olurduk her sene. bu nedenle ünal aysal, tüm camiaya umut aşılamıştır. özgüven kazandırmıştır. galatasaray'ın büyüklüğünü tüm türkiye'ye hatta tüm dünyaya ispatlamıştır.
ama...
bunların tümü sportif başarılardır. ekonomik olarak tabloyu daha önce izah etmiştim zaten. tekrar oralara dalmak istemiyorum.
batırmıştır batırmamıştır kısmına asla girmem. yahu sanki aysal'dan önce yıllık 1 milyar dolar kar sağlıyordu kulüp ? zaten geminin % 80'i batmıştı. aysal sağolsun şuan % 20 de battı. kötü yönetmiştir ekonomiyi, orası kesin. eğer hala ünal başkanın ekonomik açıdan iyi yönettiğini düşünen varsa ben de diyecek bir şey bulamam onlara. her şey ortada yahu! açın bakın, kulüp raporları var bağımsız şirketlere yaptırılmış. yıllık, 6 aylık her şey yazıyor oralarda.
ben bu yazıyı özellikle bu başlığa yazdım. şöyle ki...
ben artık selçuk'un, semih'in maaşına binbir laf söyleyip ünal aysal'a ''ekonomiyi gayet iyi yönetti.'' diyenlerden bıktım.
ben artık istikrar lazım diyenlerin 5 ayda bir yönetim değiştiren ünal aysal'a dilenmesinden bıktım.
ben artık vizyon da vizyon diye tutturanların, vizyonun anlamının ''ileri görüş, geleceğin planlanması'' anlamlarına geldiğini bilmeyenlerden bıktım. (prandelli ve mancini kararları bu açıdan vizyon etiğine aykırıydı.)
ben artık avrupadan men cezasını dursun aydın özbek yönetimine yıkıp, ünal aysal'a laf kondurmayanlardan bıktım.
ben artık sadece ünal aysal'ı hedef alıp faruk süren, mehmet cansun, özhan canaydın ve adnan polat'ı es geçenlerden bıktım.
ben artık ya siyah ya beyaz olanlardan bıktım.
bunu da bu başlık altında tekrardan belirtmek istiyorum. sağduyulu olup olaylara realist yaklaşabilirsek doğru düşünebiliriz. artık klişeleşmiş düzenin yıkılmasını istiyorsak kulüp içinde, önce taraftar profilimizi avrupai seviyeye çekmeliyiz. evet galatasarayım hiçbir zaman avrupadan men yemeyi haketmedi belki ama kulübü bu duruma sokanlar, kalplerden men edilmeyi çoktan haketti. alp yalman'dan sonraki hiçbir başkana ekonomik açıdan hakkımı helal etmiyorum bir taraftar olarak.
ne siyahtır ne beyaz günümüz. yeter ki doğru bakmayı bilelim. olayların rengi zaten kendini belli edecektir.