743
yavaş yavaş pestili çıkmakta olan takım. bu pestili çıkmak da kondüsyondan ziyade psikolojik anlamda yaşanan bir olay. takımın her maçını izledikçe bunu günden güne fark ediyor insan. herkes birşeyler yapmaya çalışıyor ama olmuyor. bu sezon takımın oynadığı maçların neredeyse hepsi hakkında sözlüğe ilk girişi yapan biri olarak, bu kadarı bile beni yormaya yetiyor neredeyse; durum o kadar acıklı. yılbaşı gecesi bile maça çıkacak kadar ciddi bir fikstür yükü var takımın üzerinde. birbirini yedekleyen ışıl ve nuria ikilisi, biraz cansu biraz da petra dışında bench desteğimiz yok. loyd dışında yırtıcı, parçalayıcı, kritik anlarda rakibin gardını düşürebilecek bir "winner"imiz yok, onun gününde olamadığı maçlarda birilerinin süpriz bir katkı yapması gerekiyor. bu da bariz kalibre farkı olan rakiplerle oynananlar dışındaki maçları kazanmanın formülünü her maç 40 dakika aynı konsantrasyonla savunma yapmaya bağlıyor. bu da hiç kolay değil. bu takımı büyük bir "aşk"la izleyen ben bile bazen ekran başında kimin sayı attığını algılamayacak kadar kopabiliyorum maçtan, bizim takımın böyle oynama lüksü neredeyse sıfır dakika bu sezon. hocayla federasyon arasındaki soğuk savaş zaten apayrı ve motivasyon kırıcı bir olay. üstelik bu takımın birkaç hatalı düdüğü değil, çoğu maçta bir kritik atağı bile "cover" edebilecek gücü yok malesef.
kontrolünü yitirmiş zat bile kalkıp rusya'da final maçını izlerken, maç sonu soyunma odasına inip oyuncularını alnından öperek teselli ederken; koltuk savaşları arasında 5 dakika son periyodu izlemeyi lütfedip ilgi gösterdiğini sanan, daha da trajiği maç öncesi "ne olur final maçı" diye uzatılan mikrofona hararetle gelecek sezon yapılacak küçülmeyi anlatan bir insanlar topluluğunun ilgisizliğinden bahsetmek bile istemiyorum artık. bir sorumlu yönetim kurulu üyesi, bir menejer dışında arayıp soranın olmadığı.....
ne bileyim be işte...
sakat hamit'in yattığı yerden aldığı parayı tartışalım biz. o daha bi laf sokmalı, stres atmalı falan; di mi?
kontrolünü yitirmiş zat bile kalkıp rusya'da final maçını izlerken, maç sonu soyunma odasına inip oyuncularını alnından öperek teselli ederken; koltuk savaşları arasında 5 dakika son periyodu izlemeyi lütfedip ilgi gösterdiğini sanan, daha da trajiği maç öncesi "ne olur final maçı" diye uzatılan mikrofona hararetle gelecek sezon yapılacak küçülmeyi anlatan bir insanlar topluluğunun ilgisizliğinden bahsetmek bile istemiyorum artık. bir sorumlu yönetim kurulu üyesi, bir menejer dışında arayıp soranın olmadığı.....
ne bileyim be işte...
sakat hamit'in yattığı yerden aldığı parayı tartışalım biz. o daha bi laf sokmalı, stres atmalı falan; di mi?